Taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nın 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesini isteyebileceği gibi salt zilyetliğe dayalı olarak TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümleri gereğince istemde bulunma hakkına da sahiptir. Davacı, dava konusu taşınmazın kiracısı olduğunu, davalının bu taşınmaza haksız olarak müdahale ettiğini, bu nedenle kiracısı olduğu taşınmazdaki davalının haksız müdahalesinin önlenmesini talep ettiği anlaşıldığına göre, davacının kira ilişkisinden kaynaklanan şahsi hakka dayalı olarak elatmanın önlenmesi talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, dava salt zilyetliğe dayalı bir dava olmayıp, hakka dayalı bir davadır. O halde, konusu TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması davası olmadığına göre uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemesi görevlidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi - K A R A R - Temyiz incelemesi yapılması gereken bu dava; mahkemenin kabulüne göre, şahsi hakka dayalı zilyetliğin korunması ve zilyetliğe müdahalenin önlenmesi istemine ilişkin olup, dava konusu göletin mülkiyeti (aynî) konusunda bir çekişmenin olmadığı ve 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesi ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 21/01/2013 gün ve 2013/1 sayılı kararı gereğince bu davada, orman kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, orman kadastrosu ve orman rejimi dışına çıkarmayla ilgili tutanak ve haritalarının uygulanması ve orman araştırması yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından, temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışında olup, Yargıtay 8. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ: Dairemizle 8. Hukuk Dairesi arasında anlaşmazlık konusu olmuş ve her iki Daire diğerini görevli sayarak görevsizlik kararı vermiştir....
Dava, zilyetliğe dayalı elatmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir. Dosya kapsamına ve mevcut delil durumuna göre davalının, davacının zilyetliğine veya ortak alan olduğu iddia edilen yerlere yönelik bir tecavüzü söz konusu değildir. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 11.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Çözümlenmesi gereken sorun, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, TMK'nun 683. maddesine dayalı elatmanın önlenmesi davası mı, yoksa TMK'nun 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası mı olduğu hususunda toplanmaktadır. Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nun 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler....
K A R A R Dava, taşınmaz açısından zilyetliğe, taşınmaz üzerinde bulunan ev açısından hakka dayalı müdahalenin önlenmesi ve ecrimisil, bunun yanında muhdesatın aidiyetinin tespiti isteklerine ilişkindir. Davacı vekili, 886 ada 3 parsel sayılı taşınmazda bulunan ve mülkiyeti Hazineye ait arsa üzerine 2 katlı 3 bağımsız bölümden oluşan gecekondu yaptırdığını 3 numaralı dairenin kardeşi tarafından kullanıldığını, arsanın Hazine tarafından, üzerinde yapısı bulunan hak sahiplerine satışının kararlaştırıldığını, görevliler tespite geldiğinde davalının sanki hak sahibi kendisiymiş gibi tutanak tutturmuş olduğunu ileri sürerek dava konusu arsa üzerindeki binanın müvekkiline ait olduğunun tespitine, şimdilik 500,00 TL ecrimisil ödenmesine, davalının dava konusu taşınmazdaki müdahalesinin men-i ile taşınmazdan tahliyesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: "Dava her ne kadar zilyetliğin korunması ve müdahalenin giderilmesi ile zarar talebi ile açılmış ise de, davacının beyanları ve iddiaları dikkate alındığında davacının zilyetliğinin kendisine ait olduğunu ve yaklaşık 50 yıldan beri kullanımda olduğunu iddia ettiği arazi için davalının geçit hakkı istemiyle bir dava açmasının bu zilyetliğe karşı yönelmiş vaki bir saldırı veya tecavüz olarak nitelendirilemeyeceği, herkesin meşru yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olma hakkının bulunması, bu haliyle sırf davalının mülkiyeti hazineye ait olan parselden kendi taşınmazına yönelik geçit hakkı istemesinin zilyetliğe yönelik bir fiili saldırı olmayıp hak arama hürriyeti kapsamında bir eylem olduğu, bu haliyle davacının zilyetliğe saldırı, ortada bir zarar ya da müdahale de olmadığından bu haliyle davacının işbu davayı açmakta ve tüm talepleri bakımından hukuki yararı olmadığından açılan davalının HMK'nin 114 ve 115. maddeleri uyarınca...
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, Eletmanın Önlenmesi, Kal istemine ilişkindir. Yargıtay kararlarında da belirtildiği şekilde; elatmanın önlenmesi davası, mülkiyet hakkına dayanan ve kaynağını TMK’nın 683. maddesinden alan bir dava türüdür. Müdahalenin men’i davasında amaç, mülkiyet hakkına olan saldırının veya müdahalenin ortadan kaldırılmasıdır. Böylelikle malına haksız olarak müdahalede bulunulan malik, içinde bulunduğu durumdan kurtulmuş olur. Bahsi geçen müdahale maddi olabileceği gibi farklı şekillerde de ortaya çıkabilmektedir. El atmanın önlenmesi davası açabilmek için dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Bu dava bir eda davası olup taşınmaza haklı bir sebep olmadan kişi el atmış ya da tecavüz etmiş olmalıdır. Davacı olan mutlaka malın maliki ya da zilyeti konumunda olmalıdır. Müdahalenin men’i davası hukukumuzda geniş bir yere sahiptir....
Hal böyle olunca davacılar zilyetliğe değil mülkiyet hakkına yani ayni hakka dayanarak dava açtıklarından müdahalenin önlenmesi talebi konusunda işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken davanın süre yönünden reddine karar verilmesi isabetsizdir. 2- Davalı Hazine vekilinin çekişmeli 118 ada 7 parsel sayılı taşınmazla ilgili tescil davasına yönelik temyizine gelince; Çekişmeli taşınmazın arsa niteliğinde olduğu ve davacılar lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece fen bilirkişi krokisinde gösterilen 30,51 metrekare yüzölçümündeki bölümün genel mahkemeden devredilen davaya konu edilip edilmediği belirlenmemiştir....
Dava, şeyin geri verilmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur”, yine aynı Kanunun 983.maddesinde ise, “Saldırıda bulunan, şey üzerinde bir hak iddia etse bile; zilyetliği saldırıya uğrayan, ona karşı dava açabilir. Dava, saldırının sona erdirilmesine, sebebinin önlenmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur.” hükümleri yer almaktadır. Mahkemece 6100 sayılı HMK.nun 33. maddesi gereğince davanın, mülkiyet hakkına dayalı el atmanın önlenmesi değil, zilyetliğe dayalı müdahalenin önlenmesi, diğer bir deyiş ile zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilerek tarafların delilleri toplanıp oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı nitelendirme ve yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
Mahkemece, tapu kaydına dayalı olarak davacının 148 ada 7 parsele yönelik müdahalesinin menine karar verilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacı her ne kadar tapu kaydına dayanmış ise de, tapu kaydının incelenmesinde kayıt malikinin...olduğu saptanmış olup bu saptamaya göre davacının isteği TMK'nun 683. maddesi kapsamında hakka dayalı zilyetliğe yönelik müdahalenin önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir. Dosya içindeki tapu kayıtları, davacı iddiaları, davalı savunmaları ve tanık beyanları ile uzman bilirkişi raporlarından, davalıya ait 148 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan kargir yapının 2004 yılında yapılan kadastro çalışmalarından önce mevcut olduğu, inşaat mühendisi bilirkişinin 08.06.2011 tarihli raporunda belirtildiği üzere çatıda herhangi bir tamirat izine rastlanmadığından uzun yıllardan (1970 yılından) beri çatının mevcut hali ile bulunduğu saptanmıştır. Bu saptamaya göre örf ve adete dayalı fiili bir durum mevcuttur....