Ne var ki Mahkemece mahallinde yapılan keşifte beyanına başvurulan mahalli bilirkişi ve davalı tanıkları, taşınmazlar üzerinde davalı tarafın zilyet olduğunu beyan ettikleri halde davacı tanıkları ve duruşmada beyanına başvurulan tanıklar davacıların murisinin de taşınmazlar üzerinde zilyet olduğu yönünde beyanlarda bulunmuş olmalarına rağmen, mahkemece beyanlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmiş olması nedeniyle yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Sağlıklı sonuca varılabilmesi için, mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle; aynı yönteme göre tespit edilecek taraf tanıkları ile önceki keşiflerde dinlenen mahalli bilirkişi, tespit bilirkişileri, taraf tanıkları huzuruyla keşif yapılmalıdır....
Davacı bu parsel için köy muhtarından kendisinin zilyet ve tasarrufunda olduğunu gösterir belge almış ve ibraz etmiştir. Her ne kadar köy muhtarlığınca davacıya 551 nolu parsel için zilyet ve tasarrufunda olduğuna dair belge verilmiş ise de Dairemizin 2013/11724 esas numarası altında incelenen Afşin 1. AHM nin 2012/175 esas 2012/782 karar sayılı dosyasında davacı Durdu Hurmanlı tarafından açılan davada da 551 nolu parselin dava konusu edildiği, köy muhtarının bu dosyada da 551 nolu parselin davacı ... zilyet ve tasarrufunda olduğuna dair belge verdiği, söz konusu belge uyarınca 551 parsel için davacı yararına tazminat ödetilmesine karar verildiği görülmüştür. Şu durumda, 551 nolu parselin zilyetliğine ilişkin köy muhtarlığınca verilen birbiri ile çelişik belgelerin hangisinin doğru olduğu muhtarlıktan sorulmalı, dava konusu olan 551 nolu parselin kimin zilyet ve tasarrufu altında olduğu, 2011 yılında taşınmazın kim tarafından ekildiği araştırılmalıdır....
Mahkemece, fen bilirkişi ... tarafından hazırlanan 04.07.2014 havale tarihli raporda (A2) ile gösterilen temyiz konusu bölümde davacının tespit tarihi olan 2010 yılından 4 yıl önce zilyet olmaya başladığı ve tespit tarihi itibariyle de davacının zilyet olduğu ancak tespit tarihinden 4 yıl öncesinde lehine zilyetlik şerhi verilen davalı ...’nın zilyet olduğunun belirlendiği ve bu zilyetliğin korunması gerektiği gerekçesiyle ... mirasçıları lehine zilyetlik şerhi, davacı ... lehine ise muhdesat şerhi verilmiş ise de; yapılan değerlendirme ve varılan sonuç mevzuata uygun değildir. 5831 sayılı Yasa ile 3402 sayılı Yasa'ya eklenen Ek-4. maddesi gereğince yapılan kadastro tespiti sırasında ... adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle ... adına tescil edileceği düzenlenmiştir...
O halde, üzerinde durulacak husus davacıların taşınmazda zilyet olup olmadıkları, vergi kaydında şagil olarak gözüken ...’in keza zilyet olup olmadığı, zilyetse süresi ve sürdürülüş biçimidir. Bilirkişi ve tanıkların bu konudaki sözleri yetersiz ve soyut içerikli olması yanında kendi aralarında da çelişki arzetmektedir. Mahkemece yöntemine uygun biçimde çelişkinin giderilmesine çalışılmamış, ...’den veraset ilamı ibraz edilmesi istenmemiş, nüfus kayıt örneği getirtilerek davacılarla irsi ilişkisinin ne olduğu belgelendirilmemiş davacılardan da bu husus sorulup açıklığa kavuşturulmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm verilemez....
Genel Müdürlüğü vekili, enerji nakil hattı amacıyla kamulaştırılan taşınmazın, 3. şahıs Cemal oğlu Ali adına zilyet olarak tespit edildiğini belirtmek suretiyle davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davacının zilyet tespitine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili ile Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, tapusuz taşınmaz üzerinden T.... tarafından geçirilen enerji nakil hattı nedeniyle zilyetliğin tespiti isteğine ilişkindir. T....'ın taşınmaz üzerinden nakil hattı geçirmesi irtifak hakkının kullanılması niteliğindedir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 4. maddesinde "Taşınmaz malın mülkiyetinin kamulaştırılması yerine amaç için yeterli olduğu takdirde taşınmaz malın belirli kesimi, yüksekliği, derinliği veya kaynak üzerinde kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı kurulabilir" denilmiştir....
Öte yandan, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13/B-b maddesi “ Zilyet, taşınmaz malı, kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunduğu takdirde zilyet adına tespit olunur.” düzenlemesini getirmiş olup, davalının, taşınmazı kadastro tespit tarihine kadar 10 yıl süre ile nizasız, fasılasız ve çekişmesiz olarak kullandığı tartışmasız olup, 1.4.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. ./.. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazı yerindedir....
ın davayı kabul ettiği gerekçe gösterilerek karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre; davayı kabulün dava konusu bölümle sınırlı olacağı göz önüne alınmaksızın, taşınmazın tümünde davacının zilyet olduğunun tespitine karar verilmesi de isabetsiz olup, davalıların temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 18.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bir taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilebilmesi için diğer kazanma koşullarının yanında ekonomik amaca uygun zilyet olunması ve taşınmazın özel mülkiyete elverişli yerlerden olması gerekmektedir (TMK.nun 999 m.). Yukarıda açıklanan bilgilere göre, davacı tescile konu taşınmaz üzerinde kazanmaya yeterli zilyet olunmadığı gibi taşınmaz bir bütün olarak değerlendirildiğinde, hakim unsurunun tarıma elverişli olmayan arazi niteliğinde olduğu anlaşıldığından davacı köy lehine kazanma koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçelerle kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Tüm bu açıklamalar nedeniyle davalı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı görülen yerel mahkeme hükmünün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
tan kayden satın olarak 240 ve 411 parsel sayılı taşınmaz üzerinde zilyet olan davacıların, önceki zilyet ile birlikte taşınmaz üzerindeki zilyetliklerinin 20 yılı aştığı gerekçe gösterilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Davacılar, davaya konu 411 parsel sayılı taşınmazın dayandıkları tapu kaydının kapsamında kaldığını, taşınmaz üzerinde önceki malik ile birlikte 30 yılı aşan süre ile zilyet olduklarını ileri sürerek dava açmışlardır. Kayden satın alarak malik oldukları dava dışı 240 parsel sayılı taşınmaz her ne kadar 30.09.1965 tarih 130 sıra numaralı tapu kaydına dayalı olarak tespit edilmiş ise de, davacılar taşınmazı bu tapu kaydı ile değil, oluşan çap kaydı ile satın almışlardır. Bu nedenle tapu kaydına dayalı olarak hak talep etmeleri mümkün bulunmamaktadır....
Hukuk Dairesinin 17.6.2010 tarih, 2010/6150 E., 2010/8648 K. sayılı bozma ilamında özetle; “Mahkemece dava konusu taşınmazların tutanağının edinme sütununda isimleri yazılı davalı kişiler tarafından zilyet olarak kullanıldığı, bu nedenle Hazine, ......