Davalı ..., murisi-kocası İbrahim’in nizalı taşınmaz bölümünü ...’a satışla, zilyetliğini devrettiğini, dava konusu taşınmaz bölümüne zilyet olmadıklarını, ancak davacıya satılmadığını açıklayarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı ... ve müşterekleri vekili, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 340 parselin davalı ... mirasçıları üzerindeki payların kısmen iptali ile 284 payının davacı adına tesciline, bakiye payın yine ... mirasçıları üzerinde bırakılmasına; 341 parselden ifrazen oluşan 1656 parselde davalılar miras bırakanı ...’in zilyetlik şerhinin iptali ile davacının zilyet olduğunun şerh verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, ... mirasçıları davalı ... ve müşterekleri vekili tarafından temyiz edilmiştir....
(YHGK'nin 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı) 3.Öte yandan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 995 inci maddesinde, “İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır. İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir. İyi niyetli olmayan zilyet, şeyi kime geri vereceğini bilmediği sürece ancak kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olur.” hükmü yer almaktadır. 4.Zilyetliğinin haksız olduğunu bilen veya gerekli özeni sarf etmiş olsa bunu öğrenebilecek olan zilyet iyi niyetli zilyet olmayıp, kötü niyetli zilyettir. 5.İyi niyetli olmayan zilyet hak sahibi için de yapılması zorunlu olan giderlerin karşılığını isteyebilir. Ancak yararlı ve lüks giderleri isteyemez....
derece arkeolojik sit alanları dışında olduğu, dava dosyasında örneği bulunan … sayılı Kadastro Tutanağına göre davacının … ada … sayılı parselde zilyet olduğu ve yine … Kadastro Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında yapılan keşif sırasında mahalli bilirkişi ifadelerinde 2002 yılına kadar zilyet olan şahısların 2002 yılında davacıya satmış olunduğu hususuna yer verildiği, dolayısıyla davacının kadastro tutanaklarında bazı taşınmazlarda zilyet veya hak sahibi olarak belirtildiği anlaşılmaktadır....
Köyünde 2/B niteliği ile adına tapuda kayıtlı bulunan 125 ada 36, 37, 38 ve 39 sayılı parsellerde davalılar lehine zilyetlik şerhi bulunduğunu, oysa ... mirasçılarının zilyet olduğunu bildirerek zilyetlik şerhinin iptali ile davacılar lehine şerh konulmasını istemiştir. Mahkemece davanın kabulü ile taşınmazların beyanlar hanesindeki zilyet işlemlerinin iptaline, davacıların zilyet olduğunun yazılmasına karar verilmiş, hükmün davacılar vekili ile bir kısım davalı gerçek kişiler ve tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24/03/2010 tarih ve 2010/215 E. – 3781 K. sayılı kararı ile davacıların temyizi yönünden ret, ve davalıların temyizi yönünden bozma kararı verilmiştir....
Hal böyle olunca, doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece öncelikle çekişmeli taşınmaza öncesinde zilyet olan... ve ... ile davacıların murisi... ve davalıların murisi ... arasındaki irs ilişkisinin ne olduğu belirlenmeli, gerektiğinde bu amaçla taraflara veraset ilamlarını sunmaları için süre ve imkan verilmeli, bundan sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları huzuruyla yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte, dinlenecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmaza öncesinde zilyet olan... ve ...'...
Mahkemece, davalılar murisinin, tarafına gönderilen haciz ihbarnamesinin oluşturduğu tehdit altında ecrimisil ödemiş olduğu kanaatine varılarak, davalılar murisi ve davalıların kanunda belirlenen malik sıfatıyla zilyet olma özelliğini koruduğu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir. Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 259 ada 66 parsel sayılı taşınmazın senetsizden, 41986,69 m2 yüzölçümlü olarak ve 1/3'er hissesiyle davalılar Seyfullah oğlu ..., ... ve ... adına kadastro yolu ile 22.12.2004 tarihinde tespit edildiği ve tespitin 03/03/2005 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı Hazine, dava konusu taşınmaz bölümünün davalıların mirasbırakanlarına karşı kira sözleşmesi karşılığında kiraya verildiğini, bu suretle davalıların malik sıfatı ile değil kiracı ve feri zilyet sıfatıyla zilyet olduklarını iddia ederek tapu kaydının iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur....
Çekişmeli taşınmaz üzerinde 17.11.1995 tarihinde yapılan keşfe katılan mahalli bilirkişi ve davalı taraf tanığı, çekişmeli taşınmazın dayanak tapu kaydı kapsamında kaldığını ve çekişmeli taşınmaza tespit gününde davalı tarafın zilyet olduğunu bildirmiştir. 26.02.2005 tarihinde yapılan keşfe katılan mahalli bilirkişiler ve tespit bilirkişi ile oturumlarda beyanları alınan bilirkişi ve taraf tanıkları ise çekişmeli taşınmazın mera niteliğinde Hazine yeri olduğunu, çekişmeli taşınmaz üzerinde hiç bir zaman davalı tarafın zilyet olmadığını bildirmiştir. Mahkemece, dinlenen bilirkişi ve tanık beyanları arasında doğan çelişki usulen giderilmeden, çekişmeli taşınmaza tespit tarihinden önce kimlerin zilyet olduğu ile çekişmeli taşınmazın tespit günündeki niteliği ./.. 2007/2220-2046 Sh:2 netleştirilmeden hüküm kurulmuştur. Eksik ve yetersiz araştırma, inceleme ve uygulama ile hüküm kurulamaz....
Sağlıklı sonuca varılabilmesi için; çekişmeli taşınmaza zilyet olduğu anlaşılan ... ve babası ... ile tespit malikleri arasında akdi ya da irsi ilişki bulunup bulunmadığı araştırılmalı, dosyada mevcut belirtmelikte sözü edilen 33 ada 16 parsel sayılı Nisan 1929 tarihli tapu kaydının tesisine esas belgeler getirtilip, dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yerel ve uzman bilirkişiler ve taraf tanıkları hazır olduğu halde keşif yapılmalıdır....
bulunmadığı, sahibine kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma gibi yetkiler yanında istihkak davası ve haksız el atmanın önlenmesi davası gibi koruyucu davalar açma imkanı sağlayan mülkiyet hakkının bir sonucu olarak aracın kayden maliki olan müştekinin, zilyet olmasa da suçtan zarar gören sıfatıyla bahse konu takipsizlik kararına itiraz etme hakkına sahip olduğu ve bu itibarla merciince işin esasına girilerek bir karar verilmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur....
in emin sıfatı ile fer’i zilyet konumunda olduğu, karayolları taşıtı olan motosikletin fer’i zilyedin elinde bulunmasının mülkiyet hakkı sahibinin asli zilyet olma sıfatını ortadan kaldırmadığı, bu itibarla da motosikletin çalınması ve zarar verilmesi eylemleri bakımından ...’in araç maliki sıfatı ile suçtan zarar gören olduğu, bu bağlamda fer’i zilyedin şikayet hakkını kullanmamasının ve kamu davasına katılmamasının asli zilyedin şikayet ve katılma talebinde bulunma haklarını etkilemeyeceği, ...’in suçun işlendiğini öğrenmesinden itibaren tüm aşamalarda şikayetçi olduğunu ve 05/02/2014 günlü oturumda da kamu davasına katılmak istediğini beyan etmesine rağmen mahkemece olay tarihinde suça konu motosikletin mülkiyet sahibi olduğu ancak zilyetliğinin kendisinde olmadığı gerekçesi ile ...’in tanık olarak ifadesinin alınmasına yönelik kararının yanılgılı olduğu, katılma talebinin kabulü koşulları oluşan ...’e gerekçeli kararın tebliğe çıkartılması ve kanun yollarına başvuru hakkı tanınması...