Ancak davalılardan ...’nın süresinde ileri sürdüğü zaman aşımı defi-i nin dikkate alınmaması hatalı olmuştur. Dava konusu ölüm olayının 30.07.2000 tarihinde meydana geldiği, davacıların murisinin davalılardan Nobel İlaç San. Tic. AŞ’nin işçisi olduğu, diğer davalı ... ile davacılar murisi arasında akdi bir ilişkinin bulunmadığı, 09.07.2008 tarihinde açılan kısmi davanın Yargıtay denetiminden geçerek 08.12.2009 tarihinde kesinleştiği uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık 09.07.2009 tarihinde açılan ek davadaki talepler yönünden davalı ...’na uygulanması gerekli zaman aşımı süresinin ne olduğu ve kısmi davanın davalı ... bakımından zaman aşımı süresi içerisinde açılıp açılmadığı noktasındadır. İşverenin iş kazalarından doğan tazminat sorumluluğu B.K.’nun 332. maddesi gereğince hizmet akdinden doğan işçiyi koruma ve gözetme yükümlülüğüne ve 1475 sayılı eski İş Kanunun 73....
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinin temizlik ve ilaçlama işini yüklenici firmalara verdiği, söz konusu işin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesi gereğince yardımcı işlerden olduğu, Bakanlık ile yüklenici firmalar arasındaki ilişkinin asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu, davacının 30.12.2013 tarihi itibariyle emeklilik nedeniyle iş akdini feshettiği, 31.12.2013 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu ve 01.01.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanan davacının kıdem tazminatına hak kazandığı, fazla çalışma yaptığı, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı, 153 gün izin alacağının bulunduğu, zaman aşımı defi yönünden sadece ileri süren tarafın bundan yararlanması söz konusu olduğundan davalı Bakanlık yönünden zaman aşımı itirazlarının nazara alındığı, davalı şirket her ne kadar bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde zaman aşımı definde bulunmuş ise de cevap süresi içerisinde cevap dilekçesi vermediği anlaşıldığından...
Bu durumda davacının bu davadaki talebine konu alacak için önceki davada yapılan savunma ile bu davadaki alacak için zaman aşımı kesilmiş ve her yargılama işlemi ile yeniden başlamış değildir. Bu dava teminat mektubunun paraya çevrilmesi sonrası açılan davanın üzerinden 13 yıl geçtikten sonra açılmış olup eser sözleşmesinden doğan davalar için 5 yılık zaman aşımı süresi dolduktan sonra açılmıştır. Davanın zaman aşımı nedeniyle reddi gerekirken önceki davada yapılan savunma ile zaman aşımının kesildiği ve her yargılama işleminden sonra yeniden işlemeye başladığı kabul edilerek yazılı şekilde kısmen kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan hükmün onanması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz. ... ......
SAVUNMA:Davalı vekili, zaman aşımı itirazında bulunarak davanın iki yıllık zaman aşımına tabi olduğunu bununda geçtiğini belirterek zaman aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, ayrıca kazada kusurun sigortalı araçta olmadığını da belirterek davanın esas yönünden de reddi gerektiğini savunmuştur. İNCELEME VE GEREKÇE : Dava, kaza nedeniyle araç hasarından kaynaklanan tazminat davasıdır.Davacı tarafın araç üzerinde rehin hakkı bulunduğundan bu davayı açmakta dava ehliyeti ve hukuki menfaati mevcuttur....
Davalı vekilince süresinde verilen cevap dilekçesi ile dava konusu işçilik alacaklarının zamanaşımına uğradığı belirtilerek zaman aşımı defi ileri sürülmesine rağmen, zamanaşımı defi yöntemince irdelenmiş değildir. Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez. (11.1.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı) Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak, bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen zamanaşımı defi, yasal süresinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirmeye alınabilmektedir....
E) Gerekçe: 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Davacı vekili 14.7.2010 tarihinde taleplerini ıslah etmesine ve davalı tarafından da süresinde ıslaha karşı zaman aşımı definde bulunulmasına ve mahkemece davalının ıslaha karşı zaman aşımı defi nedeni ile bilirkişiden ek rapor aldırılmasına rağmen zaman aşımına uğrayan kısımlar dışlanmadan, ek rapor değerlendirilmeden hüküm kurulmaması F) Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 17.06.2013 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı, davacının talep ettiği ikramiye alacaklarının hangi yıl için istendiğinin belli olmadığını, iş akdinin özelleştirme kapsamında 7.7.2005 tarihinde sonlandırıldığını, ikramiye alacakları yönünden zaman aşımı süresinin dolduğunu ve ikramiyelerin ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, toplanan kanıtlar ve dosyadaki belgelere dayanılarak, davacının iş akdinin 4.5.2005 tarihinde emeklilik nedeni ile sonlandırıldığından fark kıdem tazminatı alacağının olmadığı, zaman aşımı defi gereği ikramiye alacağının da bulunmadığı gerkeçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. D) Temyiz: Kararı Davacı temyiz etmiştir....
Maddesindeki bir yıllık zaman aşımı süresinin taşıma işlerine ait özel bir düzenleme olduğu, 2918 sayılı yasadaki zamanaşımı süresinin uygulanma yerinin bulunmadığı, dava tarihinin ise 19/03/2021 olup bir yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu, bu durumda davalının zamanaşımı definin yerinde olduğu ve davanın reddi gerektiği anlaşılmakla, oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur....
Gerçekten de Borçlar Kanununun 128. maddesinde; “Zaman aşımı, alacağın muaccel olduğu zamanda başlar” denilmektedir. Kurum açısından alacak hakkı, bağladığı gelirin yetkili organ tarafından onaylandığı tarihte ödenebilir hale geleceğinden, muacceliyetin de onay tarihi olacağı açıktır. O halde, 26. maddeye ilişkin davalarda zaman aşımı, masraflar için sarf; gelirler için ise ilk peşin sermaye değerinin başlangıçtaki gelir bağlama onay tarihinden başlatılmalıdır. Üçüncü kişiler aleyhine açılan davalar ise Borçlar Kanunu madde 60 gereğince 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımının başlangıcı zarar görenin faile ve fiile ıttıla tarihinden itibaren bir, her hal ve koşulda olay tarihinden itibaren 10 yıldır. Zarara ıttıla ise gelirler yönünden gelirlerin onay tarihi, masraflar yönünden ise her bir masrafın sarf ve ödeme tarihidir....
ile talep edilen 1.000 TL eklendiğinde davacının 1.854,32 TL zaman aşımına uğramayan alacağının bulunduğu, davacı vekili ıslah dilekçesi ile zaman aşımı defi nazara alınarak toplam 1.929,45 TL talepte bulunduğu anlaşılmakla zaman aşımı defi nazara alınarak hüküm oluşturulmuştur....