Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; tebliğ mazbatasının üzerindeki imzanın Suzan Kazımcevat’a ait olmadığını, kendisinin haberi dahi olmadığını, imza incelenmesi talep edilerek masraflarının karşılanmak istenmesine rağmen mahkemenin delile ulaşmalarını engellediğini, aşamalardaki adres araştırmasına göre sözkonusu adreste Suzan Kazımcevat’ın oturduğunun tespit edildiğini, usulsüz tebligat sebebiyle bu adreste haciz yapıldığını ve bu yolla müvekkilinin taciz edildiğini, aksi ihtimalde müvekkili adreste oturuyor ise kayınvalidesi aynı konutta oturan olmadığından tebligatın usulsüz olacağını, oturmuyor ise de zaten oturmadığı adrese yapılan tebligatın usulsüz olacağını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık, usulsüz tebligat şikayetine ilişkindir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, 89/3. haciz ihbarnamesinin "Muhatabın adresinin kapalı olması, kapıcı/yönetici Ahmet Örüklü tarafından muhatabın işe gittiğinin beyan edilmesi üzerine 24/09/2019 tarihinde mahalle muhtarına tebliğ edilerek 2 nolu haber kağıdının kapısına yapıştırıldı ve imzadan imtina eden kapıcı/yönetici Ahmet Örüklü'ye haber verildi" şerhiyle 24/09/2019 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davacı vekilinin, dava dilekçesinde açıkça 89/3. haciz ihbarnamesinin tebliğ işlemine karşı şikayette bulunmaması ve 89/3. haciz ihbarnamesinin usulüne uygun tebliğ edilmesi nedeniyle, davacının haciz ihbarnamelerinden 24/09/2019 tarihinde haberdar olduğunun kabulünün gerektiği, bu tarih nazara alındığında süresi içerisinde 89/1. ve 89/2. haciz ihbarnamelerinin tebliğ işlemine karşı şikayette bulunulmaması ve 89/3. haciz ihbarnamesinin tebliğ işleminin usulüne uygun olarak yapılması ve kesinleşmesi nedeniyle davacının usulsüz tebliğ şikayetinin reddine, davacı borçlu...
Öte yandan, borçlunun kendisine gönderilen tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurması “şikayet” olup, İİK’nun 16/1. maddesi gereğince, şikayetin, öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük sürede yapılması gereklidir (HGK'nun 05/06/1991 tarih ve 91/12-258 E. - 91/344 K. sayılı kararı). Somut olayda, şikayetçinin şikayet dilekçesinde usulsüz olduğunu belirttiği 25.08.2015 tarihli ödeme emri tebliğ işleminden sonra kendisine 13.10.2015 tarihinde taşınmaz haczine ilişkin 103 davet kağıdı tebliğ edilmiştir. Her ne kadar söz konusu tebliğ işlemleri Tebligat Kanunu uyarınca usulsüz yapılmış ise de, 103 davetiyesine yönelik tebliğ işleminin usulsüz olduğuna dair bir iddia ve şikayet olmadığı anlaşıldığından, şikayetçinin en geç 13.10.2015 tarihinde takipten ve tebliğlerden haberdar olduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki borçlu, 16.10.2015 günü icra dosyasından fotokopi almış olduğuna göre tüm tebligatlardan haberdar olmuştur....
Öte yandan, borçlunun kendisine gönderilen tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurması “şikayet” olup, İİK’nun 16/1. maddesi gereğince, şikayetin, öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük sürede yapılması gereklidir (HGK'nun 05/06/1991 tarih ve 91/12-258 E., 91/344 K. sayılı kararı). Somut olayda, şikayetçinin şikayet dilekçesinde usulsüz olduğunu belirttiği 25.08.2015 tarihli ödeme emri tebliğ işleminden sonra kendisine 13.10.2015 tarihinde taşınmaz haczine ilişkin 103 davet kağıdı tebliğ edilmiştir. Her ne kadar söz konusu tebliğ işlemleri Tebligat Kanunu uyarınca usulsüz yapılmış ise de, 103 davetiyesine yönelik tebliğ işleminin usulsüz olduğuna dair bir iddia ve şikayet olmadığı anlaşıldığından, şikayetçinin en geç 13.10.2015 tarihinde takipten ve tebliğlerden haberdar olduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki borçlu, 16.10.2015 günü icra dosyasından fotokopi almış olduğuna göre tüm tebligatlardan haberdar olmuştur....
Öte yandan, borçlunun kendisine gönderilen tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurması “şikayet” olup, İİK’nun 16/1. maddesi gereğince, şikayetin, öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük sürede yapılması gereklidir (HGK'nun 05/06/1991 tarih ve 91/12-258 E. - 91/344 K. sayılı kararı). Somut olayda, şikayetçinin şikayet dilekçesinde usulsüz olduğunu belirttiği 25.08.2015 tarihli ödeme emri tebliğ işleminden sonra kendisine 13.10.2015 tarihinde taşınmaz haczine ilişkin 103 davet kağıdı tebliğ edilmiştir. Her ne kadar söz konusu tebliğ işlemleri Tebligat Kanunu uyarınca usulsüz yapılmış ise de, 103 davetiyesine yönelik tebliğ işleminin usulsüz olduğuna dair bir iddia ve şikayet olmadığı anlaşıldığından, şikayetçinin en geç 13.10.2015 tarihinde takipten ve tebliğlerden haberdar olduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki borçlu, 16.10.2015 günü icra dosyasından fotokopi almış olduğuna göre tüm tebligatlardan haberdar olmuştur....
Her ne kadar İlk Derece Mahkemesince, aynı tarihte borçlunun aynı adresine ödeme emri tebligatının TK’nın 21/2., 103 davetiyesinin ise TK'nın 21/1. maddesi gereğince tebliğ edilmesinin, tebligatın güvenilirliği ilkesine aykırı olup gerçek duruma uygun düşmediği ve bu suretle usulsüz olduğu, buna dayalı olarak takip dosyasından yapılan müteakip tebligatların da TK’nın 21/2. maddesi gereğince yapılması nedeniyle usulsüz olduğu belirtilerek şikayete konu taşınmazlara ilişkin ihalelerin feshine karar verilmiş ve mahkemenin tebliğ işlemlerinin usulsüzlüğüne ilişkin gerekçesi Bölge Adliye Mahkemesince de benimsenmiş ise de; borçluya TK’nın 21/2. maddesi gereğince yapılan ödeme emri tebliğ işleminin ve müteakip TK’nın 21/2. maddesi kapsamında yapılan tebligatların, borçlunun şikayet dilekçesinde, tebliğ yapılan adresten taşınmadığına ya da buranın mernis adresi olmadığına dair iddialarının bulunmaması ve bila tebliğ iade edilen tebligattaki şerhin gerçeğe uygun olup olmadığının mahkemece re'sen...
Borçlu vekilinin şikayet dilekçesinin incelenmesinde; satış ilanının tebliğ edilmediğinin ve bu nedenle ihalenin usulsüz olduğunun ileri sürüldüğü, öğrenme tarihi olarak belirtilen süreye göre de istemin süresinde olduğu anlaşılmaktadır. Borçlu vekilinin, satış ilanının tebliğ edilmediği iddiası ile fesih istemi, tebligatın usulsüz yapıldığı iddiasını da kapsamaktadır. O halde mahkemece, fesih isteminde bulunan borçlu adına yapılan satış ilanı tebliğ işleminin usulüne uygun olup olmadığı incelenerek, usulüne uygun olmadığı tespit edilir ise, satış ilanının usulsüz tebliğinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu gözetilerek borçlunun talebinin kabulü ile ihalenin feshine, şayet tebliğ işlemi usule uygun yapılmış ise, istemin süresinde olmadığından reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
İcra Müdürlüğünün 2019/11580 Esas sayılı dosyasıyla, davacıların takip konusu alacağa ilişkin sözleşmede kefil olmaları nedeniyle takip başlatıldığını, ancak el yazısı ile sorumlu olunan miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefalet beyanının yazılmaması nedeniyle kefalet akdinin hükümsüz olduğunu, icra mahkemesinin bu hususu resen gözetmesi gerektiğini, ödeme emri ekinde dayanak belgenin tebliğ edilmediğini, ödeme emrinde alacaklının iban numarasının bulunmadığını, ödeme emrine el yazısıyla eklemeler yapıldığını, bu eklemelerin paraflanmadığını, ödeme emrinin tebliği işleminin usulsüz olduğunu bildirerek kefalet akdinin geçersizliği nedeniyle takibin iptaline, bu mümkün görülmezse dayanak belgenin tebliğ edilmemesi, alacaklının iban numarasının bulunmaması ve el yazısıyla eklemeler yapılması nedeniyle ödeme emrinin iptaline, ödeme emrinin iptali istemi kabul görmezse ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğinin tespiti ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 09/06/2020 olarak kabulüne karar...
GEREKÇE: Uyuşmazlık, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takipte ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğuna ilişkin şikayet ve müdürlüğün borca itirazın süresinde yapılmadığından reddine ilişkin kararın kaldırılması talepli şikayettir. Adana 10. İcra Dairesinin 2019/3467 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklı Denizbank A.Ş. tarafından borçlular T1 ile Resul Şahin hakkında 05/03/2019 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 232.500,00 TL'nin tahsili için ilamsız takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının yasal dayanağı İİK'nun 16. maddesi olup, bu yöndeki şikayetin, aynı maddenin 1.fıkrası uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması zorunludur. Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır....
Öte yandan, tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiası "şikayet" niteliğinde olup, İİK'nun 16/l. maddesi gereğince yedi günlük süreye tâbi olup ileri sürülmediği takdirde mahkemece resen nazara alınamaz. Somut olayda, borçlunun ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine sunduğu dilekçede satış ilanı tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik bir iddiada bulunmadığı görülmektedir. Kaldı ki, borçlu adına çıkarılan kıymet takdiri raporuna ilişkin tebligatın 11.03.2014 günü Tebligat Kanunu’nun 16.maddesi uyarınca usulüne uygun şekilde yapıldığı, satış ilanına ilişkin tebligatın ise 03.04.2015 tarihinde bizzat borçluya tebliğ edildiği ve mahkemenin gerekçesinde de belirttiği üzere usulüne uygun olduğu, bu durumda kıymet takdirine ilişkin tebligat da usulüne uygun olup, usulsüz dahi olsa borçlunun satış ilanı tebliği ile kıymet takdirine de muttali olduğu kabul edilmelidir....