Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

müteselsil borçlu olarak gösterilmek suretiyle açılacak bir davada tartışılmasının gerekeceği; TTK 555 madde gereğince açılacak bu davada bedelin kendi adına değil de şirket kasasına konulmak üzere isteneceği, bu dava ile şirket yöneticiliği sorumluluğuna ilişkin davaların farklı davalar olduğu, eldeki davada mevcut kar payı üzerinden istemde bulunduğu için bu yönden bir inceleme yapılamayacağı; yine bilirkişi raporuyla şirket ortaklarının sermaye koyma borcunun belirlendiğini; bundan kaynaklı işlemiş faiz alacağının da hesaplandığı fakat bunlarında şirket kasasına konması için açılmış bir dava bulunmadığı ancak böyle bir dava açılması halinde bunun tartışılabileceği; bizde açılan davanın kar payı alacağı üzerinden açılan bir dava olduğu, davalı şirket ortaklarının da kendi dönemlerinde hiç kar payı almadıkları nazara alınarak ona ilişkin talep reddedilmiş, aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur....

    şekilde şirketin kayıtlarıyla oynandığını, şirketin ticari defterleri ve yaptığı ticari işlemlerin gerçek olup olmadığı araştırıldığından davalının şirkete yapılan yatırımın gerçek anlamda şirket içerisinde kullanılıp kullanılmadığının tespit edileceğini, müvekkilinin hissedarı olduğu şirket ortaklığından kaynaklanan haklarını tam olarak elde edemediği gibi şirketlerin sorumluluklarını dahi en ince ayrıntısına kadar bilmediğini, bu bilgiler ışığında Mustafa Yavuz'un işbu şirketlerin arkasındaki kurucu yönetici olduğunu, bu şirketleri kullanarak şirket kayıtlarının yanıltıcı ve aldatıcı biçimde düzenlenmek suretiyle şirketi sürekli borç durumuna sürüklediği, bu nedenle şirketin güncel öz sermayesinin tespiti mizan defterlerinde kayıtlı taşınır ve taşınmazların şirket uhdesinde yer alıp almadığı hususlarının tespitinin gerektiği, tespit davası açılmasının eda davasının öncesinde açılabileceğini, bu bağlamda müvekkilinin hissedarı şirket nezdindeki hisseleri ve hissesine düşen hak edişleri...

    Geri kalan miktar şirketin tescilini izleyen 24 ay içerisinde ödenir." düzenlemesine yer verildiğini, ancak davalı tarafından ödenmesi gereken sermaye borcunu arada geçen 12 yıla yakın sürede hiç ödenmediğini, buna göre müvekkili şirket tarafından 2022/001 Karar sıra nolu, 12/05/2022 tarihli karar ile %11,74 oranında hissedar olan davalı ....'ın sermaye borcunu ödemesi yönünde gerekli ticaret sicil ilanlarının yapıldığını ve sermaye borcunun tahsili amacıyla icra takibi yoluna başvurulması yönünde oybirliği ile karar alındığını, müvekkili şirket tarafından sermaye borcunun ödenmesi amacıyla önce T.C. Gebze İcra Müdürlüğü ... Esas sayılı dosyasında genel haciz yolu ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı/borçlu tarafça süresinde "icra müdürlüğünün takipte yetkisizliği yönünden" itirazda bulunulduğunu, davalı/borçlu tarafın yetki itirazı üzerine talep doğrultusunda takip dosyasının T.C. Çatalca İcra Müdürlüğüne gönderildiğini, dosyanın T.C. Çatalca İcra Müdürlüğü .......

      Bilirkişi kök raporunda şirketlerin borca batık oldukları, ancak ödenmemiş sermaye borçları nedeniyle iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiş; ek raporda ise borca batıklığın devam ettiği, iyileştirme projesindeki hedeflere ulaşılamaması nedeniyle hedeflerin %50 oranında düşürülerek projenin yeniden düzenlendiği, ödenmemiş sermaye borcuna yönelik ödemelerin (ortağın şirketten olan alacağının mahsup edilmesi suretiyle) hesaben yapıldığı, şirketlere nakit girişi sağlanmadığı, öncelikle ödenmemiş sermaye borcunun tamamının ödemesi gerektiği, bu şartlar altında iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı sayılamayacağı gibi iflâs erteleme koşulları arasında yer alan alacaklıların haklarının korunması yönüyle bir değerlendirme yapılmasına mahal olmadığı ifade edilmiştir. Mahkemece bu raporlar sonrasında her iki şirket hakkında iflâs erteleme kararı verilmiştir....

        ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2021/628 Esas KARAR NO : 2022/98 DAVA : Ticari Şirket (Sermaye Artırımından Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 03/11/2021 KARAR TARİHİ : 01/02/2022 Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Sermaye Artırımından Kaynaklanan) dava dosyası incelendi; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; Mülkiyeti davacı ... ait, ... parsel nolu; ... m2 yüzölçümlü arsa niteliğinde parsel ... uygulama imar planında ... ve ... olarak planlanmış ve imar uygulaması ile ... yapılarak tescil edildiğini, yüzde yüz hissesi davacı ... ait ... A.Ş.'...

          İhtilafın çözümü, davacının … Anonim şirketinde sermaye artırım avansı olarak bıraktığı ticari alacakları için faiz işletmesi gerekip gerekmediği ve bırakılan sermaye taahhüt avansının bir kısmının gerçek kişi ortaklara aktarılıp aktarılmadığı hususlarının ayrı ayrı değerlendirilmesini gerektirmektedir. Emisyon pirimi, hisse senetlerinin itibarı değerinden fazla bir değerle çıkarılması halinde söz konusu olup, itibari değer ile payın çıkarıldığı değer arasındaki farkı ifade eder. Hisse senedi çıkarılması yolu ile şirket malvarlığı dışından bir kaynak yaratılmak suretiyle sermaye artırılmaktadır. Emisyon primli hisse senedi ihracı yoluyla sermaye artırımında amaçlanan, sermaye artırımına katılan ortaklar tarafından nominal bedelle alınabilecek hisse senedi adedi, emisyon primli bedelle alacakları hisse senedi adedinden daha fazla alacağından, malvarlığı sermayesinden daha fazla olan şirketteki sermaye artırımına katılmayan pay sahiplerinin zarara uğramamasıdır....

            Mahkememizce deliller toplandıktan sonra tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi amacıyla bilirkişi raporu alınmış, bilirkişi raporunda özetle; davalı şirket ticaret defterlerinin incelenmesinde, davacı şirket ortaklarının kredi kartlarından tahsil edilen 20.000,00 TL'nin davalı kayıtlarında dava dışı ... ... şirketinin borcuna mahsup edildiğinin tespit edildiğini, ödemenin dava dışı ... ... şirketinin ilgili dönem borcuna mahsup edildiğinden buna bağlı olarak davacının ticari defter kayıtlarında olmayan ödemeyi ... ... adına yaptığını beyan ettiğinden iade isteminin muhasebe tekniği açısından yerinde olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir....

              ortakları ile birlikte hareket ettiklerini ve oluşan şirket zararından sorumlu olduklarını, TTK’nin 306. maddesi uyarınca apel yükümlülüğü yerine getirilmemiş iken getirilmiş gibi gösterilmesi usulsüzlüğüne karışarak yönetimi ve denetimi elinde bulundurdukları kişilerin, bu durumu bilen veya bilebilecek durumda olan kişilerin ve bu fiillere iştirak eden, onaylayan, yürüten ve talimat veren, şirket muhasebe, finans ve diğer ilgili departmanlarda görev yapan şirket çalışanlarının şirketin tüm zararlarından müşterek ve müteselsil sorumlu olduğunu, şirket sermaye artırımının 20.03.2003 tarihinde yapılmış olduğunu, bu tarih itibarıyla esasen ödenmemekle birlikte ödenmiş gibi gösterilen apel ödemlerinin bu tarihler itibari ile şirket kasasına girmiş olması gerektiğini, TTK’nin 140. ve 141. maddeleri uyarınca her bir apel ödemesinin sermaye artırımı tarihlerinden itibaren işleyecek kademeli ticari faizi ile birlikte şirket zararının tanzimini talep etmek zorunluluğunun doğduğunu iddia ederek...

                Davalı şirketin kar payı dağıtılması yada dağıtılmaması gündemi ile yapmış olduğu olağan, olağanüstü genel kurul toplantısının bulunup bulunmadığı araştırılmış, Sakarya Ticaret Sicil Müdürlüğü ve davalı şirket kar payı dağıtımı konusunda herhangi bir olağan veya olağanüstü genel kurul toplantısı bulunmadığını bildirilmiştir. Limited şirketlerde karın dağıtımına ilişkin esaslar 6102 sayılı TTK'nın 608 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Ortaklık sözleşmesinde aksine kural bulunmadıkça ortaklar sermaye koyma borçlarını yerine getirdikleri oranda yıllık bilançoda gösterilen safi kârdan pay alabileceklerdir. Bir sermaye ortaklığı sayılan limited ortaklıkta çıkarılan ticari bilançoya göre saptanan kâr dağıtılabilecektir. Kârın dağıtılması için çıkarılması gereken ortaklık bilançosu TTK'nın 616 maddesi hükmüne göre ortaklar kurulunun kararı ile kesinleşecek ve buna göre kârın dağıtımına ortaklar kurulunun karar verebilecektir....

                  Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, şirketin son üç yılda kâr getirici faaliyetinin olmadığı, sermaye artırımı kararına rağmen ortakların sermaye koyma borcunu ödemedikleri, şirket ortaklarına ait taşınmazların şirkete ayni sermaye olarak konulmasına ilişkin taahhüde de uyulmadığı, yeni ortak alımı konusunda bir gelişme sağlanmadığı, bu haliyle bilirkişi raporlarında da tespit edildiği üzere borca batık şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun kabul edilemeyeceği, somut tedbirler içermediği gerekçesiyle iflasın ertelenmesi talebinin reddine, istemci şirketin iflasına dair verilen karar istemci vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 16.02.2011 tarih ve 2010/13721-1903 E-K. sayılı ilamıyla onanmıştır. Bu kez, istemci vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur....

                    UYAP Entegrasyonu