Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Noterliği’nin 04.04.2018 tarih ve 02785 yevmiye numaralı ihtarı ile şirket müdürü ve hissedarı ...’e hisse devri ve kayıt ve defterlerine işlenerek ilanı ve genel kurul bildirimi yapıldığı, 04.06.2018 tarihinde hisse devri gündemi ile olağanüstü genel kurul toplantısı yapıldığı, yapılan genel kurulda %50 hissedar ve şirket müdürü ... hisse devrine onay vermediği, müvekkilinin onayı ve itirazı kaydı ile genel kurul kapatıldığı, şirket sözleşmesinde hisse devri yasaklanmadığı halde müvekkilinin hisse devri ve devir hakları bekletilerek pay defterine işlenmediği, Genel kurul tarafından hisse devri red edilmediği , TTK m. 595 gereği devirden itibaren de 3 ay geçmesine rağmen hisse devri şirket kayıtlarına işlenmediği ve ilan edilmediği, şirket kayıt ve defterleri incelendiğinde müvekkili hisse devrinin şirket kayıt ve pay defterlerine işlenmesi gerektiğinin tespit ile şirket defter ve kayıtlarına tesciline karar verilerek devrin ticaret sicilde ilanına karar verilmesini, müvekkilinin hisse...

    İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava bakımından; şirket müdürünün kanunun kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmediği, şirket müdürünün özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiği dolayısıyla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 630 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereği şirket müdürünün azli koşullarının oluştuğu, birleşen dava bakımından; davacı şirket müdürü ve ortağının kusuruna dayalı olarak şirket olağan genel kurulu toplantılarının yapılmadığı, şirketin haklı nedenle fesih koşullarının oluştuğu, ancak fesih koşullarının oluşmasında davacı şirket ortağı ve şirket müdürünün kusurlu olduğu, Yargıtay'ın emsal kararlarında da belirtildiği üzere şirketin feshini gerektirecek sebeplerin oluşmasında kendi kusuru bulunan şirket ortağının şirketin feshini ve tasfiyesini isteyemeyeceği, dolayısıyla şirket müdürünün...

      ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2023/143 Esas KARAR NO : 2023/436 DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) DAVA TARİHİ : 01/03/2023 KARAR TARİHİ : 15/06/2023 Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının şirket ortağı olduğunu, davalının taahhüt ettiği nakdi sermayeyi belirlenen sürede ödemediğinden bahisle davalının ortaklıktan çıkarılmasını talep ve dava etmiştir. YANIT: Davalılar usulüne uygun tebligata rağmen davaya yanıt vermemiş, böylelikle davayı tümden inkar etmiştir. KANITLAR VE GEREKÇE : Dava limited şirket ortağının haklı sebeple ortaklıktan çıkarılmasına ilişkindir. Şirket ortağının ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin düzenlemeler TTK 640. Maddede düzenlenmiştir....

        Bu durumda, davacıların şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını gerektiren haklı sebeplerin varlığını ispat etmesi gerekmekte olup, mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliler ve itibar olunan bilirkişi raporlarına göre davalı şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını gerektirecek haklı sebebin ispat edilemediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur. ..."gerekçesi ile, Açılan davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur....

          İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARI: Dava, TTK 537/2 maddesi uyarınca tasfiye memuru olarak atanan davalının azline ilişkin olduğu,hükümde geçici hukuki koruma konusunda özel bir düzenleme bulunmadığından, genel hükümlerin uygulanması gerektiği;davacı davalının gerekli özeni göstermediğini, şirket zararına hareket ettiğini, diğer ortak ile birlikte hareket ederek tarafsızlığını yitirdiğini ileri sürerek azline karar verilmesini ve davalının şirketi temsil yetkisinin kaldırılması veya sınırlandırılması yönünde tedbir talep ettiğini,HMK 389.maddesi uyarınca, davalının temsil ve ilzam yetkisinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı hususundayaklaşık ispatın sağlanmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. İSTİNAF SEBEBLERİ: Davacı vekili, dava dilekçesi ekinde sunulan belgeler incelendiğinde davalının şirket zararına hareket ettiğini,diğer ortak ile birlikte, şirket ve müvekkili aleyhine işlemler yaptığını, dolayısıyla HMK 389 ve 390....

            Anılan yasal düzenleme ve belirtilen doktrin görüşü itibariyle değerlendirme yapıldığında, davalı yöneticinin şirket defterlerinin usulüne uygun kapanış tasdiklerini yaptırmamış olması, 6111 sayılı Yasa kapsamında şirketin kamusal borçlarının yapılandırılması için müracaatta bulunmaması, şirketin fiilen kapalı bulunması, faaliyetine son vermiş olması, zarar etmesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi ile ilgili ticari münasebetten kaynaklanan edimlerin yerine getirilmemesi ve gerekli malzemelerin teslim edilmemesi nedeniyle firmanın kat'i teminatına el konulması vakıalarının, davalı şirket müdürünün; iş ve işlemlerde gösterilmesi gereken dikkati, ciddiyeti ve bilimselliği göstermediği, şirket menfaatlerini gereği gibi gözetmediği anlamına geldiği değerlendirilmiş, yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılması uygun görülmüştür....

              HMK'nın 390/3. maddesi uyarınca tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut olayda, TTK m.630/2.maddesi gereğince haklı nedenle limited şirket yöneticisinin azli istemiyle açılan davada, davalı yöneticinin münferit temsil ve yönetim yetkilerinin sınırlandırılmasına, şirketin davacı ve davalı yönetici tarafından müşterek imza ile yönetilmesi ve temsil ve ilzam edilmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesi istenmiştir. Dava dilekçesinde ileri sürülen haklı nedenlerin tespiti açısından şirketin defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması gerekmekte olup davada henüz şirketin defter ve kayıtları incelenmemiş ve bilirkişi incelemesi yapılmamıştır....

                (ticari defter ve kayıtlar, hesaplar vs.) ve bahsi geçen ve hatta şu anda öngörülemeyen usulsüz tüm işlemlerin konusunda uzman bir yeminli mali müşavir, bir denetçi ve bir hukukçudan oluşturulacak üçlü bilirkişi heyeti vasıtasıyla, mahkemece verilebilecek mümkün olan en geniş yetki ile tüm şirket defter ve kayıtlarının, hesaplarının incelenmesine, şirketin faaliyet konusu dahilinde işlettiği okul için kiralanan binanın maliyet değeri ile bu bina nezdinde şirket ve ortaklar tarafından yapılan masrafların belirlenmesi, şayet ortada bir devir varsa şirket malvarlığı değerinin ne kadarının devre konu edildiği ve bu kapsamda müvekkiline düşen payın miktarının tespitine, şirkete ait ticari defter ve kayıtların incelenmesi ve davalı tarafın hukuka aykırı işlem ve eylemlerinin tespiti sürecinde, davalıların iyi niyet kuralına aykırı davranarak davalı şirketin içini boşaltma işlemlerini hızlandırma ihtimaline binaen müvekkilinin daha fazla hak kaybına uğramaması ve ileride telafisi mümkün olamayacak...

                  Ortak olan ile olmayan müdür arasında yetki ve sorumluluk açısından hiçbir fark yoktur. Ortak olmayan müdürler de limited şirketin organı sayılır. Şirketin işverenidir ve şirketle aralarındaki ilişkiyi iş sözleşmesi kapsamında değerendirme ve müdürleri işçi sayma olanağı yoktur. Müdür olmayan limited şirket ortağının şirket ortağı statüsü yanında ayrıca şirketin işçisi olarak çalışması mümkündür. Şirket ortağının işçi olarak çalıştığının kabulü için özellikle kişisel bağımlılık unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmalıdır. İşverenin otoritesi altında çalışan onun emir ve talimatlarına göre iş görme zorunda olan işçinin iş sözleşmesin de bağımlılığı daha ziyade kişiliği ile ilgili olduğu; iş sözleşmesinin özünde bir bağımlılık/otorite ilişkisinin bulunduğu hususu dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır....

                    ... ve vadeli hesaplara yatırılmadan atıl bekletildiği, şirket aktifinde ki varlıkların satışı ve tahsilinden kaynaklı bedellerin kasa ve banka yolu ile tahsil olmasına karşın kasada şirket sermayesi kadar bedelin atıl bir biçimde bekletildiği, şirketin ticari defter ve mali kayıtlarında tasfiye sonrası Ocak - Haziran 2017 vadeli toplamda 106.397,00 TL tutarlı alacak senetlerinin 2017 yılında tahsil olunmayarak 31/12/2019 tarihine kadar şirket cüzdanında bekletildiği, bu alacak senetleri ile ilgili tasfiye memurları tarafından tahsil girişiminde bulunulduğuna dair somut belge sunulmadığı, şirketin ticari defter ve mali kayıtlarında şirketin tasfiye öncesi ve sonrasında 303.000,00 TL civarında ticari malı olmasına karşın bu malların içeriği veya ne şekilde değerlendirilebileceği yönünde alınan bir karara rastlanmadığı, söz konusu ticari mallar halen davalı şirketin aktifinde yer aldığı, bu malların gerçek olup olmadığının belli olmadığı, şirketin tasfiye sonrası mali tablolarına 2016 sonu...

                      UYAP Entegrasyonu