resmen tescil edilerek koruma altına alınmamış olmasının, sanıklar hakkında 2863 sayılı Kanunun 74/1-2. cümlesindeki indirimin uygulanmasını gerektirmeyeceği gözetilmeksizin, hükmün gerekçesinde kazı mahallinin, 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamındaki tümülüs olduğu belirtildiği halde, hüküm fıkrasında, “kazı yapılan yerin, suç tarihi itibariyle sit alanı veya 2863 sayılı Kanuna göre korunması gerekli başka bir yer olmadığı” gerekçesiyle sanıklara eksik ceza tayini, Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sanıkların kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 09/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bu nedenle davalının davacı ----- tahsil ettiği ---- ücretin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince TBK 77. Maddesi gereğince davalı tarafından davacı kooperatife ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte iadesi gerektiği, TBK 77/2, 117. Maddeleri ile, taraflar arasındaki sözleşmenin tüm hukuki sonuçları ile TBK 27. Maddesi gereğince kesin olarak hükümsüz olması nedeniyle Mahkememizce benimsenmiş olup, aşağıdaki gibi hüküm tesis etmek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır....
Bu durumda; davacının gerek manevi tazminat, gerekse çocuğun sağlık ve eğitim giderleri ile ilgili maddi tazminat talepleri Türk Medeni Kanununun 2. kitabından kaynaklanan talepler olmayıp; genel hükümlere (manevi tazminat yönünden TMK md. 25, TBK md. 58 maddi tazminat yönünden TBK md. 77 vd.) dayalı talepler niteliğindedir. Taleplerin bu niteliği gereği olarak da Yargıtay'ın 09.02.2012 tarihli 2012/1 sayılı Büyük Genel Kurul Kararı uyarınca temyiz incelemesini yapma görevi Yargıtay 4. Hukuk Dairesine aittir. Ne var ki, bu daire de görevsizlik kararı verdiğinden; görevli dairenin belirlenmesi amacıyla dosyanın Yargıtay Başkanlar Kuruluna gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 16.01.2013 (Çrş.)...
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, davalı sigortalı sürücünün kusur oranının yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ile belirlendiği, uyap sistemi üzerinden alınan nüfus aile kayıt tablosuna göre desteğin anne ve babasının hayatta olmadığı, TBK 106 maddesi uyarınca kusur oranına göre daha yüksek destek tazminatı beklentisi olan davacının haklı sebep ile borcun ifasını kabulden kaçındığı, bu nedenle alacaklının temerrütü şartlarının oluşmadığı, davalının da TBK 107.maddesi uyarınca belirlenen tazminatı tevdi mahalline ödeyerek borcundan kurtulmadığı, bu nedenle 01/03/2017 temerrüt tarihinden itibaren faiz uygulanmasında usule aykırılık bulunmadığı, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında da bir usulsüzlük saptanmadığından davalı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1- b/1 maddesi uyarınca...
Mahkeme; 09/11/2017 tarihinde yapılan haciz işleminde davalı/3.kişi tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu, icra müdürlüğünce 10/11/2017 tarihinde İİK’nın 99. maddesi uyarınca alacaklı tarafa üçüncü kişi aleyhine istihkak davası açmak üzere 7 gün süre verilmesine karar verildiği, haciz mahallinin talimatta belirtilen adres ve borçlunun tebligat çıkarılan adresi olmadığı, alacaklı vekili tarafından gösterilen adres olduğu, iş yeri niteliğinde haciz mahallinin 3. kişi adına 13/03/2017 tarihinden beri faaliyet gösterdiği, haciz mahallinin borçlu ile irtibatının bulunduğuna ilişkin herhangi bir belge sunulmadığı, alacaklı vekili, haciz yapılan adreste başka bir dosyada yapılan 26/09/2017 tarihli hacizde borçluya ait evrakların bulunduğu belirtilmiş ise de, bu hususun o tarihte yapılan hacze ilişkin olduğu, dava konusu hacizde tek başına yeterli delil olarak değerlendirilemeyeceği, bu durumda 3.şahıs ve borçlu arasındaki organik ilişki bağlarının haczedilen malların borçluya aidiyeti ve...
DAVA Davacı üçüncü kişi vekili, mahcuzların müvekkil firmaya ait olduğunu, borçlu şirketten 02.03.2018 tarihli faturalarla satın alındığını, haciz mahallinin borçlu şirketin şubesi olmadığını, İİK 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin müvekkil lehine olduğunu ileri sürerek davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. II. CEVAP Davalı alacaklı cevap dilekçesinde; borçlu ile üçüncü kişi şirket arasında organik bağ olduğunu, aynı alanda faaliyet gösterdiklerini, ünvanlarının benzer olduğunu, şirket merkezlerinin dönem dönem aynı olduğunu, belirterek davanın reddini istemiştir. III....
A.Ş'ye olay mahallinin de fotoğrafları ekli dilekçe ile müracaatı üzerine, ... Erzurum İl Müdürlüğü Sistem İşletme Bakım Müdürü olan sanık ...'un müracaattan hemen sonra aynı gün ihbara konu hatlar ve bölge üzerinde gerekli inceleme ve işlemlerin yapılması için enerji hatlarının arıza, (periyodik) bakım ve onarım işlerini ihale yoluyla alan yüklenici...Elektrik Ltd. Şirketinin ... ve ...ı ilçelerinin koordinatör sorumlu elektrik mühendisi olan sanık ...'e talimat vermesi üzerine, sanık ... tarafından görevlendirilen elektrik teknisyeni ...'ın, olay yerine giderek gerekli incelemelerde bulunduktan ve gerekli sehimleme önlemlerinin alındığı bilgisi verildikten sonra, sanık ... tarafından olaydan bir gün önce gerekli incelemelerin ve ölçümlerin yapılması için bir topograf ile birlikte sanık ... ve olay mahallinin bağlı bulunduğu Karayazı ilçesi ... Elektrik A.Ş işletme şefi olan sanık ...'...
Davacının, kendisine yönelik Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava nedeniyle kiraya verenle yapılan sözleşmenin geçersizliğinin tespitini istemiş ise de, TBK'nun 111. maddesinde "Borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait olduğunda veya alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan diğer kişisel bir sebeple borç, alacaklıya veya temsilcisine ifa edilemezse borçlu, alacaklının temerrüdünde olduğu gibi, tevdi ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir." hükmü bulunmaktadır. Kira bedellerini kime ve nereye ödeyeceğini bilemeyen kiracı davacının yapması gereken, TBK'nun 111. maddesine göre davranarak, hâkime başvurup, tevdi mahallinin tayinini (ödeme yerinin belirlenmesini) talep etmektir. Kanunun emredici hükümlerine aykırı olmayan ve geçerli bir sözleşmeye dayalı olarak tevdi mahallinin tayini istenebilecektir....
Mahkememiz dosyasının yargılaması sırasında dosyanın bankacı bilirkişiye tevdi edilerek rapor düzenlenmesine karar verilmiştir....
Türk Borçlar Kanunun 107. maddesi ''Alacaklının temerrüte düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir. Tevdi yerini, ifa yerindeki hakim belirler.'' hükmü düzenlenmiştir. Türk Borçlar Kanununun 111. Maddesinde ;"Borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait olduğunda veya alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan diğer kişisel bir sebeple borç, alacaklıya veya temsilcisine ifa edilemezse borçlu, alacaklının temerrüdünde olduğu gibi, tevdi ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir." hükmü düzenlenmiştir. HMK'nın 382/1.d.3 bendi uyarınca, tevdi mahalli tayini talebi, çekişmesiz yargı işlerindendir....