Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/493 Esas sayılı dosyası ile satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açıldığı, mahkemenin 02.02.2016 tarihli ve 2016/62 sayılı kararı ile dava konusu taşınmazlarda, satış vaadine konu payların halen elbirliği mülkiyetine tabi olup satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de hükmün henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, tapu iptali ve tescil davası sonunda verilecek karar ile dava konusu 11, 82 ve 748 parsel sayılı taşınmazlarda pay ve paydaşlık durumu değişebileceğinden, anılan davanın bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş; açıklanan nedenlerle, dava konusu 489, 11, 82 ve 748 parsel sayılı taşınmazlar yönünden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....

    Tarafından açılan tescil davası sonucunda davasının kabul edilerek 10.752,00 metrekare yüzölçümünde ki bölümün ... adına tescil edildiği ve tapuda 2072 parsel numarası ile tescil edilen taşınmazın işbu dava dosyasında bilirkişinin 22.05.2017 tarihli raporuna ekli 8 nolu krokide (A2) harfi ile gösterilen 31,19 metrekarelik bölüme denk geldiğinin belirlendiği ve bu kısmın feri müdahil adına kayıtlı olduğu anlaşıldığı ve maliki aleyhine açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesiyle husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Somut olayda; davacı ... tarafından TMK'nin 713 maddesine göre tescil davası açılmış olup davacının adına tescilini talep ettiği taşınmaz bölümünün, hem hükmen Hazine adına tescil edilen 1972 parsel sayılı taşınmaz sınırları içinde hem de hükmen davacı ... adına tescil edilen ve ... tarafından feri müdahil ...'...

      Hemen belirtmek gerekir ki tapu kaydına dayanılarak açılan iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi veya sadece satışın iptali kararı verilmesi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir... Somut olayda, yukarıda değinilen biçimde açılmış bir tescil davası yoktur....

        Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu taşınmazların ...Vakfından icareli olduğunu, taşınmaz malikleri hakkında derdest olan gaiplik ve tescil davası bulunduğunu, maliklerin varissiz ölmesi nedeniyle taşınmazın mahlülen vakfına rücu etmesi gerektiğini ileri sürerek malikler hakkındaki kayyımlık kararının kaldırılmasını istemiş, mahkemece aktif husumet yokluğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Vakıf adına taşınmaz malın tescili için kayyımlık kararının kaldırılmasına gerek bulunmamaktadır. Aksi halde, tescil davası reddedildiği takdirde kayyımla idare edilen mal varlıkları korumasız kalacağı gibi, yeniden kayyım atanması yoluna başvurma ihtiyacı doğacaktır....

          Mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen 01/03/2012 tarihli karar Dairece; “…Somut olayda .... açılmış bir tescil davası bulunmamaktadır. O halde davacı tarafa tescil davası açması için önel verilmesi açtığı taktirde eldeki dava ile birleştirilmesi ondan sonra işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Kabule göre de istek olmadığı halde pay oranında iptal ve tescil yerine tüm mirasçılar adına tescil sonucunu doğuracak biçimde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi doğru sicil oluşturma ilkesine aykırı olarak TMK'nun 28. maddesi uyarınca ölmekle kişiliği son bulan muris adına tescil kararı verilmesi de isabetsizdir....” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davacı tarafından tescil istemli olarak açılan dava bu dava ile birleştirilmiş, mahkemece asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasında genel kadastro ile oluşan tapunun, tapu kaydına dayanarak açılan iptali davası sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kadastro sırasında 102 ada 2 parsel sayılı 114,01 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı nedeniyle payları oranında davalılar adına tesbit ve tescil edilmiştir. Davacılar, yasal süresi içerisinde kadastro sırasında murisleri ... adına tesbit ve tescil edilen 102 ada 1 nolu parselin kadastro öncesi tapusunun bulunduğunu, bu tapunun miktarından daha az bir yerin murisleri adına tescil edildiğini eksikliğin komşu parselleri olan çekişmeli aynı ada 1 nolu parselden kaynaklandığını iddia ederek tapu iptali ve tescil davası açmışlardır....

              Mahkemece anılan yönler göz önüne alınarak; orman kadastrosuna itiraz davası, tescil davasından ayrılıp, orman kadastrosuna itiraz davası yönünden görevsizliğe karar verilerek tescil davası elde tutulup orman kadastrosuna itiraz davasının sonucunun beklenmesi gerekirken, yargılamaya devamla, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, SAİR YÖNLERİN BU AŞAMADA İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA 02.11.2009 günü oybirliği ile karar verildi....

                Mahkemece anılan yönler göz önüne alınarak; orman kadastrosuna itiraz davası, tescil davasından ayrılıp, orman kadastrosuna itiraz davası yönünden görevsizliğe karar verilerek tescil davası elde tutulup orman kadastrosuna itiraz davasının sonucunun beklenmesi gerekirken, yargılamaya devamla, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerde davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, sair yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 02/11/2009 gününde oybirliği ile karar verildi....

                  Eldeki tescil davası aynı zamanda orman kadastrosuna itiraz davasına dönüşmüştür. Kadastro Mahkemesinin görevine giren davalar 3402 Sayılı Yasanın 26. maddesinde gösterildiği gibi, 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesine göre ise, kadastro mahkemesi bu davalar dışında, altı aylık askı süresi içinde açılan orman sınırlaması ve 2/B madde uygulamasına itiraz davalarına bakmakla görevlidir. Bu nedenlerle tescil davasında Asliye Hukuk Mahkemesinin, orman kadastrosuna itiraz davasında ise kadastro mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmelidir. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. -2- 2008/15424-16503 Mahkemece anılan yönler gözetilerek, orman kadastrosuna itiraz davası, tescil davasından ayrılıp, orman kadastrosuna itiraz davası yönünden görevsizliğe karar verilerek tescil davası elde tutulup orman kadastrosuna itiraz davasının sonucunun beklenmesi gerekirken, yargılamaya devamla, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır....

                    Mahkemece anılan yönler göz önüne alınarak; orman kadastrosuna itiraz davası, tescil davasından ayrılıp, orman kadastrosuna itiraz davası yönünden görevsizliğe karar verilerek tescil davası elde tutulup orman kadastrosuna itiraz davasının sonucunun beklenmesi gerekirken, yargılamaya devamla, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 12/10/2010 günü oybirliği ile karar verildi....

                      UYAP Entegrasyonu