ten intikal ettiğini ve mirasçılar arasında terekenin taksim edilmediği iddiasına dayanarak terekeye karşı 3. kişi durumunda olan ... aleyhine tapu iptali ve murisi ... terekesi adına tescil istemiyle dava açmıştır. ... ... terekesine temsilci olarak atanmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, karardan sonra ölen davacı ... mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmiştir. Bir hükmü temyiz hakkı davanın taraflarına aittir. Çekişmeli taşınmazların ... terekesine ait olduğu iddiası ile açılan davada ... muris ... terekesine temsilci olarak atanmıştır. Terekeye temsilci atandıktan sonra artık mirasçılarından birinin açtığı davayı takip yükümlülüğü olmadığı gibi hükmü temyiz yetkisi de bulunmamaktadır....
Esasen bu istek gözetilerek terekeye temsilci atanmış, kendisine tebligat yapılan tereke temsilcisi ... 28.2.2012 tarihli oturuma katılarak davacının iddiasını tekrarlamış, ancak bundan sonraki oturumlara katılmamıştır. Hemen belirtilmelidir ki, terekeye temsilci atanmasıyla, mirasçıların davadaki sıfatlarının sona ereceği, davayı takip etme yetkisinin tereke temsilcisine ait olacağı açıktır. Kaldı ki, mirasçıların davayı takip etmeleri neticeye etkili değildir. 29.5.2012 tarihli oturumda davalı vekili, davanın reddini istemekle davayı takip etme yönünde iradesini kullanmış; mahkemece davanın esastan reddine karar verilmiştir. Somut olayda, yerel mahkemece ittihaz edilen davanın reddine ilişkin kararın tereke temsilcisine tebliğ edilmesine karşın, temsilci kararı temyiz etmemiş, ancak mirasçılardan davayı açan ...'un vekili temyiz etmiştir. Bu durumda, mirasçının davada takip yetkisinin kalmaması nedeniyle kararı temyiz etme hakkı da yoktur....
Her ne kadar mahkemece davacı ile dava konusu senedin keşidecisi Azime Arslanalp'in mirasçıları olan dava dışı borçlular arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu gerekçesiyle terekeye temsilci atanması yoluna gidilmişse de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/19- 839 esasa ve 2019/690 karar sayılı ve 18/06/2019 tarihli kararında da belirtildiği üzere menfi tespit talebi yönünden mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmamaktadır. Menfi tespit davasının tereke üzerinde tasarruf işlemi olmayıp terekedeki hakların korunmasına yönelik bir dava olduğundan dava dışı mirasçıların muvafakatinin alınması, davaya katılımının sağlanması ya da terekeye temsilci tayini zorunlu değildir....
"Dava, terekeye temsilci atanması talebine ilişkindir. Davacı vekili, babası Mülayim Yıldıran’ın 03.10.2014 tarihinde öldüğünü, terekenin tespitine ilişkin Tefenni Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/6 Tereke sayılı dosyasının 24/10/2014 tarihli duruşmasında 1 nol'u ara karar ile terekeye temsilci atanması için verilen süre nedeniyle Bayram Kavak’ın terekeye temsilci olarak atanmasını talep etmiştir. Bir kısım dahili davalılar 2. duruşmaya katılarak, Halil Rıfat Peker’in terekeye temsilci olarak atanmasına itirazlarının olmadığını beyan etmişlerdir. Mahkemece, davanın kabulüne ve Halil Rıfat Peker’in terekeye temsilci olarak tayinine karar verilmiştir. Hükmü, davalılar temyiz etmiştir. 1- Tarafların davanın görülmesi ve sonuçlandırılması için ödedikleri paraların tümüne yargılama giderleri denir....
İSTEM: Davacı tarafından verilen 19.11.2019 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin babası muris T9 22/11/1995 tarihinde vefat ettiğini, geriye mirasçı olarak tarafların kaldığını, murisin geride Aydın ili Köşk ilçesi Baklaköy Mahallesi 513 parselde kayıtlı taşınmazı bıraktığını, taşınmazın mirasçılar arasında bugüne kadar paylaşılamadığını, murisin terekesinin henüz taksim edilememiş olduğunu, ortaklığın mahkeme kanalı ile giderilmesine kadar terekeye ilişkin yapılacak işlemler için terekeye temsilci atanmasını gerektiğinden işbu davanın açıldığını, uygun görülecek üçüncü bir kişinin terekeye temsilci olarak atanmasına karar verilmesi istenmiştir....
Nolu Ali Rıza Buhur'un terekeye temsilci olarak atanmasına şeklinde karar verilmiştir....
Hükmüne uyulan bozma ilamında, davacının çekişmeli taşınmazın terekeye döndürülmesi istemiyle 3. kişiye karşı dava açtığı belirtilerek muris .... mirasçılarının muvafakatinin alınması veya terekeye temsilci atanması suretiyle taraf teşkilinin tamamlanmasının gerektiği ifade edilmiş, bozma sonrası davacı vekili 10.07.2014 tarihli oturumda, davacının miras payı oranında tapu iptal ve tescil talebinde bulunduklarını belirtmiştir. Ne var ki, tereke iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan mirasçıların 3. kişilere karşı kendi miras paylarının adlarına tescili istemi ile dava açmaları mümkün bulunmamaktadır. Hal böyle olunca; mahkemece, temyize konu taşınmaz yönünden açıklanan nedenlerle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz ise de, davanın reddine karar verilmesi sonuç itibari ile doğru olduğundan hükmün bu gerekçe ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Buna göre davacı Kurumun terekeye karşı davaya devam etme hakkı bulunmakta olup, Kurumun bu yönde talebi bulunması halinde terekeye atanacak temsilci ile davaya devam olunmalıdır. Somut olayda davalı ...’a ait mirasın hükmen reddi ile mirasçısı ... hakkında açılan davanın reddine ilişkin karar isabetli ise de yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacı Kurum tarafından talep edilmesi halinde terekeye temsilci tayin ettirilerek yargılamaya devam edilmesi ve elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması gerektiğinden, mahkemece bu hukuki ve maddi olgular gözetilmeksizin karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır olup, bozma nedenidir. O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Hemen belirtilmelidir ki, el birliği mülkiyetinin geçerli olduğu terekeye iade istekli davalarda terekeye temsilci atanması durumunda, mirasçıların davadaki sıfatlarının sona ereceği ve davayı takip etme yetkisinin tereke temsilcisine ait olacağı kuşkusuzdur. Somut olayda, mirasbırakanın terekesine atanan temsilcinin en son 22.04.2014 günlü duruşmaya katıldığı, sonraki duruşmalara katılmadığı gibi mazeret de bildirmediği; temsilcinin katılmadığı duruşmalara gelen bir kısım davalıların da 6100 sayılı HMK'nın 150/2. maddesi çerçevesinde, duruşmaya gelmeyen tarafın yokluğunda davaya devam edilmesi yönünde bir talepte bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK'nın 150. maddesi uyarınca değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir. Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir....
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır. Davacı ...'nun 26.07.2012 tarihinde vefatıyla ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.08.2012 tarihli ve 2012/645 Esas, 2012/822 Karar sayılı mirasçılık belgesine göre ..., .. ... mirasçıları olarak tespit edildiği anlaşılmaktadır. Ancak..davada davacı sıfatıyla yer almamıştır....