Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Şikayetçinin gösterdiği tanıklar dinlenilmeden ve tereke dosyası getirtilip, onaylı bir örneği dosya arasına alınarak tereke temsilcisinin sorumluluk alanı tespit edilmeden, ayrıca 02.12.2015 tarihli raporda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra alanında uzman tarafsız bir bilirkişiden yeniden rapor alınması gerektiği gözetilmeden kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığından, kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görülmekle, Konya 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 27.12.2017 tarih ve 2017/7599 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde merciince yerine getirilmesine, 02.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, maktullerin üzerlerinde ve olay yerinde bulunup adli emanette kayıtlı paraların tereke hakimliğine gönderilmesine dair verilen 28.09.2005 gün ve 2004/-328-313 sayılı kararın, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 13.10.2006 tarih ve 2006/235-4329 sayılı ilamı ile ONANMAK suretiyle kesinleştiği, daha sonra 02.04.2008 tarihinde mahkemece istem üzerine, olay yerinde farklı çantalar içinde bulunan paraların sahipleri tespit edilemediği ve hak talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle buluntu kabul edilerek Hazineye iradına karar verildiği, maktul ... mirasçısı... tarafından temyizi üzerine Dairemizce 15.06.2009 gün ve 2009/2301-3500 sayılı kararıyla hükmün “maktul ... Sevim’e ait koyu gri renkli çanta içinden çıkan 42.510 DEM., 1870 Polonya Leyi ile 4.7 YTL paranın maktulün yasal mirasçılarına iadesi için tereke hakimliğine gönderilmesine, geriye kalan 4.795.300 TL, 91.090 DEM, 270.000....

      Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, maktullerin üzerlerinde ve olay yerinde bulunup adli emanette kayıtlı paraların tereke hakimliğine gönderilmesine dair verilen 28.09.2005 gün ve 2004/-328-313 sayılı kararın, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 13.10.2006 tarih ve 2006/235-4329 sayılı ilamı ile ONANMAK suretiyle kesinleştiği, daha sonra 02.04.2008 tarihinde mahkemece istem üzerine, olay yerinde farklı çantalar içinde bulunan paraların sahipleri tespit edilemediği ve hak talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle buluntu kabul edilerek Hazineye iradına karar verildiği, maktul ...mirasçısı ... tarafından temyizi üzerine Dairemizce 15.06.2009 gün ve 2009/2301-3500 sayılı kararıyla hükmün “maktul ...’e ait koyu gri renkli çanta içinden çıkan 42.510 DEM., 1870 Polonya Leyi ile 4.7 YTL paranın maktulün yasal mirasçılarına iadesi için tereke hakimliğine gönderilmesine, geriye kalan 4.795.300 TL, 91.090 DEM, 270.000....

        Kaldı ki davacı yanın diğer dava dosyalarında tespit yapılırken dava konusu eşyalar miras bırakana ait iken bu eşyaları kendi arzusu ile davacı eşine verdiğini açıklama yerine tespiti yapılan tüm malların “tereke malı” olduğuna ilişkin anlatımı da vardır. Eşyaların niteliği/öncesi/değeri/özellikleri, miras bırakanın eylemleri/davranışları, diğer dava dosyasındaki anlatımlar/ikrarlar/örtülü kabuller ve tanık anlatımları ile dava konusu eşyaların “tereke malı” olduğu açıktır. Değerli çoğunluğun “farklı görüşüne” katılmıyorum....

          SHM'nin 2013/105 Esas sayılı tereke tespiti dosyasına 11.10.2019 tarihinde başvurduklarını, Mahkemenin 14.10.2019 tarihli kararıyla tereke temsilcisi seçilmesi için dava açmakta muhtariyete karar verdiğini, muris T3'nin 13/12/2012 tarihinde vefat ettiğini, geriye murisin eşi T5 çocukları müvekkili ile, Talat Yaşar Köse, T4, Hülya Hatipoğlu'nun kaldığını, murisin terekesinin henüz taksim edilmeyip mirasçılar arasında iştirak halinde mülkiyet söz konusu olduğunu, bütün mirasçıların bir araya gelmesinin güç olup taraflar arasında anlaşmazlık bulunduğunu açıklayarak, tereke mümessili veya temsilci atanmasına ve SS İstanbul Mermerciler Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifindeki hisselerin tereke temsilcisi tarafından yürütülmesine, intikalinin ve mirasçıların hak ve hukukunun korunmasına karar verilmesini talep etmiştir....

          Yer verilen mevzuat hükümleri gözetildiğinde, İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararının tereke temsilcisine usulüne uygun tebliğ edildiği söylenemez. Tebliğ mazbatası üzerinde muhatap ...’nın adreste bulunmama sebebinin kimden öğrenildiğine açıkça yer verilmediği, sadece evrakın köy muhtarına teslim edildiği hususunun komşusuna bildirildiği, yine evrak üzerine komşunun imzadan kaçındığı yazılmış ise de, tereddüt yaratacak şekilde ‘’ imza ‘’ bölümünün bir kişi tarafından imzalandığı tespit edilmiştir. Öte yandan, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karar usulüne uygun tereke temsilcisine tebliğ edilmiş ve temsilci tarafından temyize başvurulmamış ise de, temsilcinin haberdar olduğu kararın sıfat yokluğuna ilişkin bir karar olduğu, işin esasına yönelik İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararından usulünce haberdar olmadığı ortadadır....

            Noterliğince düzenlenen 14.06.2002 tarih ve 8373 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile; 293 ada 4 ve 471 ada 17 parsel sayılı taşınmazlarını ve yine adına intikal etmiş ve edecek olan miras paylarını torunları olan davalılara vasiyet ettiği anlaşılmaktadır.Yerel mahkemece, davaya konu vasiyetin içerdiği bu hüküm gözetilmemiş, kazandırma konusu (temlik içi) tereke belirlenmediği gibi kazandırma dışı (temlik dışı) tereke de araştırılmamıştır. Oysa tenkis davalarında tereke mevcudunun (temlik içi - temlik dışı) mahkemece resen araştırılması zorunludur. Zira mirasbırakan adına olan tereke mevcudunun mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle değerinin tesbiti; gerek sabit tenkis oranının hesaplanması, gerekse ihlal edilen mahfuz hissenin belirlenmesi için zorunludur. Bu sebeple, tereke mevcudu belirlenmeden düzenlenen tenkis raporundaki değerlere ve buna bağlı sabit tenkis oranına itibar edilemez....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında birleştirilerek görülen vasiyetnamenin iptali davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacı ve tereke temsilcisi tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 10/12/2019 tarihinde gelen davacı asil ..., tereke temsilcisi ... ile davalılardan ... ve ... vekili Av....

                Hukuk Dairesi MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, 09/06/2016 gününde verilen dilekçe ile terekenin tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; mahkemenin yetkisizliğine dair verilen 13/06/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _ K A R A R _ Dava, tereke tespiti istemine ilişkindir. Davacı vekili, miras bırakana ait tereke eşyalarının belirlenmesini, tereke defterinin tutulmasını, terekeye giren borç, alacak ve taşınmazların niteliklerinin belirlenmesini talep etmiştir. Mahkemece dava dilekçesinin yetki sebebiyle reddine karar verilmiştir. Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir....

                  Türk Medeni Kanununun 422. maddesi uyarınca tereke temsilcisinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini inceleme görevi öncelikle vesayet makamı olan sulh mahkemesine, onun kabul etmemesi halinde denetim makamı olan asliye mahkemesine aittir (TMK. md. 397). Öte yandan Türk Medeni Kanununnu 483. maddesinde vasinin görevden alınması düzenlenmiş olup; bu hüküm tereke temsilcisi hakkında da uygulanacaktır. Türk Medeni Kanununun 488. maddesinde vesayet makamı kararlarına karşı on gün içerisinde denetim makamına itiraz edilebileceği hükme bağlanmıştır. Öyle ise yeni atanan tereke temsilcisinin şahsına yapılan itirazların öncelikle vesayet makamı tarafından incelenmesi, vesayet makamı tarafından kabul edilmemesi halinde bu hususun ve eski tereke temsilcisinin görevden alınmasına ilişkin itirazların denetim makamınca incelenmesi gerekir....

                    UYAP Entegrasyonu