Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Hukuk Dairesi'nin 2015/19144 Esas, 2016/5209 Karar sayılı “...Her ne kadar 3402 sayılı Kanunun Ek-4. maddesi gereği tespit günü itibariyle fiili kullanıcının belirlenmesi esas ise de, zilyetliği muristen intikal eden elbirliği hükümlerine tabi taşınmazda, mirasçılardan biri tarafından sürdürülen zilyetliğin tereke adına olacağı göz önünde bulundurularak sonucuna göre bir karar verilmelidir..." şeklindeki kararı göz önüne alındığında, davalıların taşınmazı tespit tarihi itibariyle kullandığının ispat etmesi durumunda dahi taşınmazın ortak miras bırakandan kalması durumunda tereke taksim edilmediği sürece mirasçılardan biri ya da birkaçı tarafından sürdürülen fiili kullanımın, tasarrufun tereke adına sürdürüldüğü kabul edildiği, Taşınmazın ortak miras bırakandan kaldığı bu tür durumlarda, taşınmaz üzerindeki fiili kullanımın tereke adına mı olduğu yoksa miras paylaşımı neticesinde mi olduğu veya diğer mirasçıların haklarını fiili kullanıcıya devretmiş olmaları nedeniyle mi olduğu hususlarının...

tarihinde ölüğü, mirasçıları tespit edilemeden sonuca gidildiği anlaşılmkatadır.Hal böyle olunca; davalı Kibariye’nin mirasçılarının tespit edilerek taraf teşikilinin sağlanması, ondan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili oluşturulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davalı ...’in bu yöne değinen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    SULH HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 12/11/2021 NUMARASI : 2021/62 2021/19 DAVA KONUSU : Tereke (Tespit İstemli) KARAR : GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; muris T8 sağlık nedenleri ile İstanbul Pendik Emsey Hastanesi'nde tevdavi için yatırıldığını, murisin 12/01/2021 tarihinde vefat ettiğini, geriye müvekkiller ile murisin eşinin kaldığını, müteveffanın ölümden önceki son ikametgah adresinin Caferağa Mah. Yusuf Kamil Paşa Sok. Kefeli Apt....

    Ancak, tereke borca batık olmasına rağmen; Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesinde açıklanan şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Davalı vekili, Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesindeki durumun mevcut olduğunu temyiz dilekçesinde beyan ve iddia ettiğine göre, mirasbırakanın ölüm tarihinden sonra mirasçılarının mirası kabul anlamına gelecek davranışta bulunup bulunmadıkları araştırılıp belirlenmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.10.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

      TMK'nın 605/2 maddesi gereğince "ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır." Bu maddeye dayanan talepler süreye tabi olmayıp, mirasçıların iyiniyetli ya da kötüniyetli olmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Murisin ödemeden aczi ölüm tarihine göre belirlenir. Ölüm tarihi itibariyle murisin tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması; terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir (TMK m. 605/2). Ancak, tereke borca batık olmasına rağmen TMK'nın 610/2 maddesinde açıklanan şekilde mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince;......

        Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 09.07.2013 tarih ve 151-632 sayılı kararı ile mirasçılardan ...’un terekeye temsilcisi olarak atandığı, eldeki davada Selma’nın 23.10.2013 tarihli 7 nolu celseye tereke temsilcisi sıfatıyla katıldığı, takip eden celselerin tereke temsilcinin yokluğunda sürdürüldüğü ve davacılar vekillerin ibraz ettikleri 16.11.2018 tarihli dilekçe ile Selma tarafından tereke temsilcisi sıfatıyla kendilerine verilmiş vekaletname bulunmadığını bildikleri anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, terekeye temsilci atanmasından sonra tereke ortağının ya da ortaklarının davayı takip yetkisi ortadan kalkar. Bir başka ifade ile davayı açan mirasçı ya da mirasçıların davayı takip yetkisi sona erer ve buna bağlantılı olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsil eden mümessile geçer. Somut olayda, eksiğin giderilmesi suretiyle yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın tereke temsilcisi ...'...

          Tereke temsilcisi ile davacılar... vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, tereke temsilcisi ile davacılar... vekilinin HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, tereke temsilcisi ile davacılar... vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK’nın 442. maddesi gereğince REDDİNE, alınması gereken 52,40 TL karar düzeltme harcı peşin ödenmiş olduğundan yeniden alınmasına yer olmadığına, 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK'nın 442/3. maddesi hükmü uyarınca, takdiren 228,00 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyen tereke temsilcisi ile davacılar...'dan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 07.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Hukuk Dairesi'nin kararlarının da somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığını, zira emsal kararlarda açılan davaların hep davacının kendi miras payına yönelik açtığı davalar olduğu görüldüğünü, halbuki somut olayda tek bir mirasçınnı tüm tereke adına dava açtığını ve mahkemeden aldığı izin ve yetki çerçevesinde tereke temsilcisini davaya dahil ederek davasını tereke adına yürüttüğünü, bu itibarla huzurdaki dava tek bir mirasçının kendi miras payı oranında açtığı dava ile aynı şekilde değerlendirilemeyeceğini, mahkemenin tereke adına açılan işbu davada tek bir mirasçının feragati ile davayı sonuçlandırmış olması ve sair mirasçılar ile tereke temsilcisi yönünden tefrik kararı vermiş olması başlı başına hatalı iken bir de üzerine işbu dosyada "davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı" yönünde karar oluşturması vahim bir hata olduğunu, eldeki dava davacının talebi çerçevesinde tereke adına açılmış iken ve tereke idare memurunca takip ediliyor iken mahkemenin belirttiği şekilde...

            Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK. 605/2). TMK.nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilirler. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması; terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir. Ancak tereke borca batık olmasına rağmen Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesinde açıklandığı şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı mirası reddedemez. Mirasçının murisin ölümünden sonra yasal yükümlülüklerini yerine getirerek veraset ve intikal vergisi beyannamesini verip vermediğinin, tereke işlemlerine karışıp karışmadığının, tereke mallarını gizleyip gizlemediğinin veya tereke mallarını kendine maledip etmediğinin araştırılması gerekir....

            Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde davacı dava dilekçesinde "gerek tereke dosyası gerekse murisin tüm malvarlığı üzerinde yapılacak inceleme sonucunda, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi gereğince davacıya verilmesi gereken tüm mal, para, hakların tespit edilerek davacıya verilmesini" talep ettiği, tereke tespit dosyasında muris adına 3 adet şirkette hisseler olduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde edinilmiş malların tespit edilerek alacağın belirlenmesini talep etmiş, alacak talebine konu malları tek tek açıklamamış olup, yargılama sırasında verdiği dilekçelerde muris adına olan şirketler nedeniyle de araştırma yapılmasını talep etmiştir. Mahkemece davacının talepleri açık olmadığı halde açıklama da yaptırılmamıştır....

              UYAP Entegrasyonu