Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi için, kazandırma konusu tereke ile kazandırma dışı terekenin tümü ile bilinmesi gerekir. Bunun için tereke ile ilgili bütün kayıt ve belgeler dosyaya getirtilmelidir. Murisin temlik dışı taşınmazların tapu kayıtları ve diğer belgeleri mahkemece re'sen tespit edilir (Yargıtay 2.HD.23.06.2005, 8487-9834) Mirasbırakanın saklı payı zedeleyip zedelemediği "net tereke" üzerinden hesaplanır. Net tereke ise, terekenin aktifinden terekenin pasifin indirilmesi ile bulunur. Terekenin aktifi; mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı ile denkleştirmeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Terekenin aktifini, temlik edilenler ile temlik dışı bırakılan mal varlığı değerleri oluşturmaktadır. Temlik edilen ve temlik dışı olan taşınmazların değeri mirasbırakanın ölüm tarihindeki bedelleri esas alınarak hesaplanır....

    Bu itibarla tereke temsilcisi tarafından yatırılmadığı anlaşılan harçların ikmali için HMK'nın 344.maddesi uyarınca işlem yapıldıktan sonra yeniden Dairemize gönderilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine çevrilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. HÜKÜM: Tereke temsilcisi tarafından yatırılmayan harçların ikmali için HMK'nun 344.maddesi uyarınca işlem yapıldıktan sonra yeniden Dairemize gönderilmek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 6100 sayılı HMK'nın 352/1 maddesi gereğince, dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi.07/10/2021...

      ın terekesinden alacaklı olduğundan bahisle dava açılmış ise de tereke temsilciliğine karşı açılan bir dava olmadığı gerekçesiyle pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, davacı şirketin ortağından olan alacağının tahsili amacıyla ortağının mirasçılarına karşı açtığı alacak davasıdır. Mahkemece, tereke temsilciliğine karşı dava açılması gerektiğinden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı, ölen ortağının tüm mirasçılarını hasım göstererek dava açtıktan sonra 30.11.2012 tarihinde terekeye temsilci atanmış ve bu temsilci de ilk duruşmaya katılmış olduğuna göre, artık HMK'nın 124. maddesi de gözetilerek davaya devam edilmesi gerekirken davanın reddi yönünde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir....

        Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, maktullerin üzerlerinde ve olay yerinde bulunup adli emanette kayıtlı paraların tereke hakimliğine gönderilmesine dair verilen 28.09.2005 ... ve 2004/328-313 sayılı kararın, Yargıtay 1 Ceza Dairesinin 13.10.2006 tarih ve 2006/235-4329 sayılı ilamı ile ONANMAK suretiyle kesinleştiği daha sonra 02.04.2008 tarihinde mahkemece istem üzerine olay yerinde farklı çantalar içinde bulunan paraların sahipleri tespit edilemediği ve hak talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle buluntu kabul edilerek Hazineye iradına karar verildiği, maktul ... mirasçısı ... ... tarafından temyizi üzerine Dairemizin 15.06.2009 ... ve 2009/2301-3500 sayılı kararıyla hükmün "maktul ... ...'e ait koyu gri ... çanta içinden çıkan 42.510 DEM, 1870 Polonya Leyi ile 4.7 YTL paranın maktulün yasal mirasçılarına iadesi için tereke hakimliğine gönderilmesine, geriye kalan 4.795.300 TL, 91.090 DEM, 270.000....

          HMK'nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; Uyuşmazlık, tereke borcunun bir kısmının mirasçıların kendi malvarlığından ödenmesinin, terekeyi sahiplenme anlamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. TMK’ nın 610/2. maddesinde “…Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan, ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez…” hükmü yer almaktadır. Madde metninden de anlaşıldığı üzere; yasa koyucu mirasçılardan birinin tereke işlerine gereğinden fazla karışmasının mirası örtülü kabul anlamına geleceğini ve tıpkı açık kabulde olduğu gibi, ret hakkının bu mirasçı bakımından sona ereceğini düzenlemiştir....

          Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK. 605/2). TMK.nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilirler. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması; terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir. Ancak tereke borca batık olmasına rağmen Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesinde açıklandığı şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı mirası reddedemez. Mirasçının murisin ölümünden sonra yasal yükümlülüklerini yerine getirerek veraset ve intikal vergisi beyannamesini verip vermediğinin, tereke işlemlerine karışıp karışmadığının, tereke mallarını gizleyip gizlemediğinin veya tereke mallarını kendine maledip etmediğinin araştırılması gerekir....

          dosyası ve tereke dosyası ayrıntılı incelendiğinde ,işbu tereke dosyasındaki Vakıfbanka ait 2 adet tereke hesabı konusunda değerlendirme yapılmayan bilirkişi raporuna göre karar verildiği belirlenmiştir....

          ın temsilci olarak atandığı, davanın reddine ilişkin gerekçeli kararın tereke temsilcisine 03.09.2021 tarihinde tebliğ edildiği, ancak tereke temsilcisinin kararı temyiz etmediği, karara karşı davacı tarafından temyiz yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, terekeye temsilci atanması durumunda, davanın tereke temsilcisinin huzuru ile sürdürülmesi gerektiği tartışmasızdır. Nitekim, tereke temsilcisinin atanması ile tereke ortağının ya da ortaklarının terekeyi temsil ve davayı takip yetkisi ortadan kalkmaktadır. Bir başka söyleyişle, mirasçı veya mirasçıların davayı takip yetkisi sona erer ve bununla bağlantılı olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsilen tereke temsilcisine geçer....

            Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karar, tereke temsilcisine 06.01.2022 tarihinde tebliğ edilmiş; temyiz dilekçesi ise yasal süre geçirildikten sonra 22.01.2022 tarihinde verilmiştir. Öte yandan, davaya tereke temsilcisi atanmış olduğundan davacıların davayı takip yetkisi sona ermiş bulunmaktadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, tereke temsilcisinin temyiz dilekçesinin süre yönünden nedeniyle, davacılar vekilin temyiz dilekçesinin davayı takip yetkisi bulunmadığından ayrı ayrı REDDİNE, peşin alınan temyiz harcının istek halinde tereke temsilcisi ve davacılara iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 23/03/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olmak üzere karar verildi....

              Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.03.2017 tarihli ve 2014/697 Esas - 2017/306 Karar sayılı kararıyla mirasbırakan .....’in terekesine ...’in temsilci olarak atandığı, davanın reddine ilişkin gerekçeli kararın tereke temsilcisine 06.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, ancak tereke temsilcisinin kararı temyiz etmediği, karara karşı davacı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, terekeye temsilci atanması durumunda, davanın tereke temsilcisinin huzuru ile sürdürülmesi gerektiği tartışmasızdır. Nitekim, tereke temsilcisinin atanması ile tereke ortağının ya da ortaklarının terekeyi temsil ve davayı takip yetkisi ortadan kalkmaktadır. Bir başka söyleyişle, mirasçı veya mirasçıların davayı takip yetkisi sona erer ve bununla bağlantılı olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsilen tereke temsilcisine geçer....

                UYAP Entegrasyonu