Kat 105 numaralı bağımsız bölümü (sözleşme eki planda 14 numaralı ofis olarak tanımlanmıştır.) 269,69 m2 olduğu ve mimari projesine uygun olarak inşa edildiğini taahhüdü ile satın aldığını, davalıların kusurları ile sözleşmeden doğan edimlerini gereği gibi ifa etmeyerek, müvekkilini zarara uğrattıklarını, taşınmazın davalılarca onaylı mimari projeye aykırı olarak ve taşınmazın bitişiğinde yer alan kat bahçesi ile taşınmazın arasındaki duvar kaldırılarak taşınmaz alanına dahil edildiği ve taşınmazda yapılan büyümenin yaklaşık brüt 90 m2 olduğu ve bu büyüme ile mevcut kullanım alanının brüt 219 m2 brüt alana sahip hale geldiğinin ortaya çıktığını, taşınmazın davalıların gerek sözleşme öncesi gerekse müşterek kusuru ile projeye sözleşmeye ve kanuna aykırı şekilde ve taahhüt edilen m2’nin altında teslim edildiğini, davalıların TBK 112. madde ve diğer TBK hükümleri gereğince ve ayrıca sözleşme öncesi kusurlu hareketlerinden dolayı Culpa in Contrahendo ilkesi çerçevesinde müvekkiline karşı...
Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırabilirler (TBK. m. 583/1I). Aynı şekilde, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler de, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça geçerli olmaz (TBK. m. 583/111). Kefalet sözleşmesi tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu için TBK. m. 14/1'e göre sözleşmede yalnız kefilin imzasının bulunması yeterlidir. Alacaklının imzası bulunmasa da sözleşme geçerlidir. Sözleşmede alacaklının adı bulunmayabilir; ancak borçlunun ismi mutlaka yer almalıdır. Azami kefalet miktarı para olarak gösterilmelidir. Kefilin sorumlu olacağı azami miktar sözleşmede belirtilmediği takdirde, kefalet sözleşmesi geçersizdir. Teminat altına alınan borç, para borcu dışında bir borç olsa dahi bu şart yerine getirilmelidir....
Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırabilirler (TBK. m. 583/1I). Aynı şekilde, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler de, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça geçerli olmaz (TBK. m. 583/111). Kefalet sözleşmesi tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu için TBK. m. 14/1'e göre sözleşmede yalnız kefilin imzasının bulunması yeterlidir. Alacaklının imzası bulunmasa da sözleşme geçerlidir. Sözleşmede alacaklının adı bulunmayabilir; ancak borçlunun ismi mutlaka yer almalıdır. Azami kefalet miktarı para olarak gösterilmelidir. Kefilin sorumlu olacağı azami miktar sözleşmede belirtilmediği takdirde, kefalet sözleşmesi geçersizdir. Teminat altına alınan borç, para borcu dışında bir borç olsa dahi bu şart yerine getirilmelidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Uyuşmazlık, TBK. md.19'da yer alan muaraza iddiasına dayalı tazminat davası niteliğindedir. Davanın bu niteliğine göre inceleme görevi Yargıtay 17.Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 17.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 28.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
talebi de TBK. madde 475/2. kapsamında sözleşmede bedel indirim talebini içermekte olduğunu, kural olarak bu haklardan birinin kullanılmasının diğer seçimlik hakların düşmesi sonucunu doğuracağını, buna göre davacı şirketin TBK. 125. maddesindeki seçimlik hakkını kullanıyor ise TBK. madde 475/2.'...
Zamanaşımını kesen sebepler TBK m.154 ve 157'de gösterilmiştir. Bu maddelere göre zamanaşımı; borçlunun bir fiili ile, alacaklının bir fiili ile, yargılama ve takibe ilişkin bir işlemle, yargıcın emir ve hükmüyle kesilebilir. TBK m. 157/1’e göre, bir dava veya def'i ile kesilmiş bulunan zamanaşımı, dava süresince iki tarafın yargılama ile ilgili her işleminden veya yargıcın her kararından sonra (kesilir ve) yeniden işlemeye başlar. TBK m. 157/2’ye göre, zamanaşımı, icra takibi ile (kovuşturulması ile) kesilmişse alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar. Zamanaşımı kesilince, kesilmeden itibaren yeni bir süre işlemeye başlar (TBK m. 156/1). Zamanaşımının kesilmesinden sonra işleyecek yeni zamanaşımı süresi, eski (kesilen) zamanaşımı süresi ile aynıdır. Nitekim aynı ilkeler, H.G.K.'nun 18.09.2013 gün ve 2013/15-169 E. 2013/1365 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır....
Eser meydana getirilirken, işsahibinin sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur (TBK 472/son). Bu hüküm eser sözleşmesinde işinin ehli olan yüklenicinin, iş sahibini uyarı görevi bulunduğunu ortaya koymaktadır. Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir (TBK 74/1). Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz (TBK 74/2). Hakim ceza mahkemesinin beraat kararıyla bağlı değil ise de ceza mahkemesinde sabit kabul edilen olgular ile bağlıdır....
TBK 120.maddesinde "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz." hükmüne yer verilmiştir. Olayımızda, Taraflar arasındaki uyuşmazlık 1.2.2011 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.Kira sözleşmesine ilişkin hükümler TBK düzenlenmiştir.Bu nedenle taraflar tacirde olsa TBK düzenlenen faize ilişkin hükümlerin uygulanması gerekir.Davacı alacaklı ödenmeyen kira bedelleri ile birlikte sözleşmenin 4. maddesine göre aylık %15 temerrüt faizi tahsilini istemiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, kiracı hakkında Türk Borçlar Kanunu Yürürlük kanunu madde 7 gereğince, Türk Borçlar Kanunu'nun 120 maddesinin uygulanması gerekir....
(TBK 112.) maddesi göndermesi ile aynı kanunun 44. (TBK 52.) maddesi uyarınca, davacı kiralayanın bu yerin yeniden kiralanması konusunda gayret göstermesi, böylece zararın artmasını önlemesi için kendisine düşen ödevi yapmak durumundadır. Bu durumda davacının zararı, tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira parasından ibarettir. Aksi takdirde hakim tarafından tenkise tabi tutulur. Ne var ki bu süre sözleşmenin özel şartlar 8. maddesinde '' Kiracı, kiralananı boşaltmak istediği taktirde en az bir ay evvelinden mal sahibine ulaşacak şekilde bildirmeyi taahhüt eder '' düzenlemesiyle bir ay olarak belirlenmiştir. Bu durumda bir aylık makul süre kirasına hükmetmek gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır....
Dava, yersiz ödemenin sebepsiz zenginleşme nedeniyle istirdadına ilişkindir. 818 sayılı BK 66.maddesinde; sebepsiz zenginleşme davasının, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak 1 yılın geçmesi ile, 6098 sayılı TBK 82.maddesinde ise 2 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK gibi 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6101 sayılı TBK Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5/1.maddesinde; "TBK yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder "düzenlemesi yeralmaktadır. Somut olayda; yanılgılı hukuki nitelendirme yapılmak suretiyle, davadaki istemin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu gözardı edilerek, davacı idarenin emir vermeye yetkili makamının “iş bu davanın açılması için verdiği olur tarihi” araştırılmadan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir....