TBK m.331 de düzenlenen bu fesih türünün kullanılabilmesi için, taraflar arasında akdedilen geçerli bir kira sözleşmesinin varlığı, kira sözleşmesinin devamını tarafları için beklenemez kılan haklı sebeplerin var olması ve haklı sebebe dayanan kiralayan ve kiracının, TBK. m. 329 maddesine göre (üç ay) ve TBK. 330.maddesine göre (üç gün) yasal fesih bildirimi süresine uyarak fesih bildiriminde bulunması gerekmektedir. Somut olaya gelince; Davada dayanılan ve hükme esas alınan 9/7/2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kiralanan yer konut olup 6098 sayılı TBK’nın konut ve çatılı işyeri kirası hükümlerine tabidir. Davacı dava dilekçesinde sözleşmenin kendisi için çekilmez hale gelmesi nedeni olarak kira ve aidat parasının düzenli ödenmemesi sebebine dayanmıştır. Kiracının kira bedelini veya yan gideri ödemede temerrüde düşmesi hali, TBK'nun 315. Maddesinde düzenlenmiştir.....
Dava konusu kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK m.49) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK değişik m.72) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde haksız fiil tarihinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresine (TBK m.72 iki ve on yıllık) tabi bulunduğu belirtilmiştir. Buna karşılık 2918 sayılı KTK'nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak on yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür....
Yetkisiz olarak temsil olunan okul adına yapıldığı iddia olunan kira sözleşmesi Milli Eğitim Bakanlığınca kabul edilmediğine göre TBK m. 47 kapsamında davalı ...'in borçtan sorumluluğunun değerlendirilmesi gerekir. Hâl böyle olunca, davacı hakkında dolandırıcılık iddiasının bulunduğu da dikkate alındığında taraflar arasındaki ceza soruşturmalarının ve dosyalarının akıbeti sorulup gerekirse neticesi beklenerek davalı ...'in sorumluluğu açısından TBK m. 47/2 gereğince bir değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile her iki davalı açısından davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nun 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371....
ın ölenin desteğinden yoksun kalması nedeniyle uğramış olduğu 200.381,17 TL zararından müteveffanın müterafik kusurlu oluşu dikkate alınarak TBK 52. maddesi uyarınca takdiren %20 oranında ve araçta hatır için ücretsiz taşınması nedeniyle TBK 51. maddesi uyarınca takdiren %20 oranında indirim yapılmak suretiyle 128.243,946 TL zararı ile davacı ...'...
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davanın aynı zamanda TBK 19 maddesi gereğince açılmış muvazaalı işlemin iptali davası olduğundan ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini, tasarrufun iptali davalarında İİK 281/ll cümlesi gereğince ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği gibi TBK 19 madde gereğince açılmış davada Yargıtay kararları ışığında ihtiyati tedbir kararı, ihtiyati haciz hükmünde olması nedeniyle 03.11.2022 tarihli ihtiyati tedbire itirazın kabulü ile tedbirin kaldırılmasına yönelik kararın kaldırılmasını istinaf yolu ile talep etmiştir....
(TBK 58) maddesine göre, şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir denilmiştir. Şahsiyet haklarına saldırıda, manevi tazminat istenebilmesi için 818 sayılı BK 49. (TBK 58) maddede belirtilen şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar ise şahsiyet haklarına saldırı olması, saldırının haksız olması, manevi zarara uğranılması, kusurlu olunması ve illiyet bağı bulunmasıdır. (Bkz. Prof Dr. Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, yirminci baskı, S.202-208) Somut olayda, her ne kadar mahkemece davacının manevi zarara uğradığı kabul edilmiş ise de, bu durumun MK'nın 24 ve BK'nın 49. (TBK 58) maddeleri anlamında kişilik haklarının ihlaline neden olacağının kabulü mümkün değildir. Her sözleşmeye aykırılık manevi tazminat gerektirmeyeceği gibi, davacı tarafça da meydana gelen olay nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiği ispat edilememiştir....
Mahkemece, "taraflar arasında ihtilaf bulunmayan 01/05/1998 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin ... yıl süreli olduğu, sözleşme süresinin bitim tarihi olan 01/05/1999 tarihinden itibaren 6098 sayılı TBK 347. Maddesinde öngörülen ... yıllık uzama süresinin 01/05/2009 tarihinde dolmuş olduğu, 6098 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinde dava konusu taşınmaza ilişkin ... yıllık kira uzama süresinin dolmuş olduğu, 6101 sayılı TBK Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun geçici .......
Mahkemece TBK. 120/... maddesi gereğince getirilen faiz sınırlaması nazara alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesi ile verdiği bozma kararına karşı Mahkemece “... .... İcra Müdürlüğünün .../.......
Bu durumda, karar verilirken, somut olayda hatır taşıması bulunması karşısında, tazminattan Dairemizin yerleşik uygulaması uyarınca %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılması gerekmekte iken, yanılgılı değerlendirme ve hatalı gerekçe ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. 2-818 sayılı Borçlar Kanunu'nun "tazminat miktarının tayini" başlıklı 43. maddesinde (6098 sayılı TBK 51. md); hakimin, tazminatın türü ve kapsamının derecesini, durum ve mevkiinin gereğine ve hatanın ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; "Tazminatın tenkisi" başlıklı 44. maddesinde (6098 sayılı TBK 52. md)ise; zarar gören taraf, zarara razı olduğu veya kendisinin eylemi zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım ettiği ve zararı yapan kişinin durum ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakimin, zarar ve ziyan tutarını indirebileceği veya zarar ve ziyanı hüküm altına almaktan vazgeçebileceği açıklanmıştır....
Somut uyuşmazlıkta, taraf gerçek kişiler diğer davalı şirketin ortakları olmakla birlikte, ihtilaf TBK 147/4. maddesinde ifade edildiği şekilde ortaklık sözleşmesinden kaynaklanmayıp, 10.03.1995 tarihli hisse devir sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. TBK 147/4. maddesindeki 5 yıllık zamanaşımının uygulanabilmesi için uyuşmazlığın ortaklık sözleşmesinden doğmuş olmasına ilişkin şart gerçekleşmediğinden olayda 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması mümkün değildir. Bu halde taraflar arasındaki ilişkinin niteliği itibari ile dava 818 sayılı Yasa'nın 146. maddesinde düzenlenen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. (Yarg. 11....