İşçi ve işverenin arabuluculuk faaliyeti sonucunda arabulucu vasıtası ile düzenlediği tutanağın (sözleşmenin) TBK.’un belirtilen kuralarına göre şekil şartlarına tabi tutulması, aşırı yararlanma, yanılma, korkutma ve aldatma durumlarda geçersizliğini ileri sürülmesi olanaklıdır. Arabuluculuk anlaşma tutanağı, kural olarak maddi hukuka ilişkin bir sözleşme olduğuna göre, şekil şartı yönünden 6325 sayılı HUAK hükümlerine tabi tutulmalı, yasadaki şekle uygun yapılmamış ise TBK. 12/2 maddesi uyarınca geçersiz kabul edilmelidir. Anlaşma tutanağının tarafların iradesi esas alınarak değerlendirilmesi gerekir (TBK. 19) . Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan arabuluculuk anlaşma tutanakları hükümsüzdür(TBK. Mad. 27) . Gabin (aşırı yararlanma) halinde, arabuluculuk tutanağına karşı bağlı olmadığı bildirilerek alacağın tamamının tahsili veya oransızlığın giderilmesi istemi ile dava açılabilir(TBK. Mad. 28) ....
TBK. m. 521-525 arasında sadece simsarın ücret alacağı düzenleme konusu yapılmıştır. Simsarlık sözleşmesi ile ilgili diğer hususlarda, TBK. m. 520/2'nin yollaması gereği vekalete ilişkin TBK. m. 502 vd. hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Simsarın ücrete hak kazanma zamanı ve giderlere ilişkin alacağı TBK. m. 521 'e göre "simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır" (521/1); "simsarın faaliyeti sonucunda kurulan sözleşme geciktirici koşula bağlanmışsa ücret, koşulun gerçekleşmesi halinde ödenir" (521/2); "simsarlık sözleşmesinde simsarın yapacağı giderlerin kendisine ödeneceği kararlaştırılmışsa, simsarın faaliyeti sözleşmenin kurulmasıyla sonuçlanmamış olsa bile giderleri ödenir" (521/son). Böylece simsar, sözleşme konusu hizmetin bir akdin kurulmasıyla sonuçlanması durumunda ücrete hak kazanmaktadır. Simsar, söz konusunu hizmeti yerine getirmezse, ücret alacağı elde edemeyecektir....
TBK. m. 521- 525 arasında sadece simsarın ücret alacağı düzenleme konusu yapılmıştır. Simsarlık sözleşmesi ile ilgili diğer hususlarda, TBK. m. 520/2'nin yollaması gereği vekalete ilişkin TBK. m. 502 vd. hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Simsarın ücrete hak kazanma zamanı ve giderlere ilişkin alacağı TBK. m. 521 'e göre "simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır" (521/1); "simsarın faaliyeti sonucunda kurulan sözleşme geciktirici koşula bağlanmışsa ücret, koşulun gerçekleşmesi halinde ödenir" (521/2); "simsarlık sözleşmesinde simsarın yapacağı giderlerin kendisine ödeneceği kararlaştırılmışsa, simsarın faaliyeti sözleşmenin kurulmasıyla sonuçlanmamış olsa bile giderleri ödenir" (521/son). Böylece simsar, sözleşme konusu hizmetin bir akdin kurulmasıyla sonuçlanması durumunda ücrete hak kazanmaktadır. Simsar, söz konusunu hizmeti yerine getirmezse, ücret alacağı elde edemeyecektir....
Bu nedenle davalının davacı ----- tahsil ettiği ---- ücretin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince TBK 77. Maddesi gereğince davalı tarafından davacı kooperatife ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte iadesi gerektiği, TBK 77/2, 117. Maddeleri ile, taraflar arasındaki sözleşmenin tüm hukuki sonuçları ile TBK 27. Maddesi gereğince kesin olarak hükümsüz olması nedeniyle Mahkememizce benimsenmiş olup, aşağıdaki gibi hüküm tesis etmek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır....
Davacı TBK 88. ve 120. maddelerinde yapılan düzenleme ile belirlenen faiz oranlarının uygulanmasını istemekte davalı TMSF ise aralarında yapılan sözleşmeye göre akdi faiz oranının uygulanmasını istemektedir. Mahkeme TBK 88. ve 120. maddelerine göre faiz oranının hesaplayarak kısmen kabul kararı vermiş Özel Dairenin bozma kararı üzerine aynı kararında direnmiştir. Direnme kararı yukarıda açıklanan sebeplerle TBK 88. ve 120. maddeleri uygulanamayacağından bozulması gerekmekte ise de; direnme kararı bu kez taraflarca değil, sadece davalı tarafça temyiz edilmiştir. Bu nedenle temyiz edenin sıfatına göre inceleme yapılacağı açıktır. Davalı TMSF sözleşmedeki akdi faiz oranının daha yüksek olması sebebiyle bu faiz oranını uygulayarak takip yaptığından davacının TBK 88. ve 120. maddelerine uygun faiz oranı uygulaması istemini kabul etmemekte daha fazla olması gerektiğini savunmaktadır. Buna göre temyiz isteminde bulunmuştur....
Nitekim temerrüde düşmeyen asıl borçlu için alacaklı dava açmaya ya da takip yapmaya zorlanamayacağından, TBK md 601 uygulama şartları oluşmadığı anlaşılmakla; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Buna göre; 1- TBK 431.maddesi uyarınca taraflardan her biri, belirsiz süreli hizmet akdini TBK 432.maddesinde belirtilen fesih sürelerine uymak suretiyle feshetme hakkına sahiptir. Burada belirsiz süreli hizmet akdini feshinin haklı nedene dayanması şartı aranmamaktadır. TBK 432.maddesindeki fesih ihbar sürelerine uyulması koşuluyla taraflardan her biri belirsiz süreli hizmet akdini sonlandırabilecektir. Fesih bildirim süresi ise TBK 432.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:"Madde 432- Belirsiz süreli hizmet sözleşmelerinin feshinden önce, durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir.Hizmet sözleşmesi; bildirimin diğer tarafa ulaşmasından başlayarak, hizmet süresi bir yıla kadar sürmüş olan işçi için iki hafta sonra; bir yıldan beş yıla kadar sürmüş işçi için dört hafta ve beş yıldan fazla sürmüş işçi için altı hafta sonra sona erer....
TMK'da öngörülen sürelerin hesabında uygulanacak hüküm TMK'nın 5 ve BK'nın 544 (6098 sayılı TBK m. 646) maddelerindeki atıf karşısında BK m. 76 ( TBK m. 92) maddesindeki hükümdür. Bu durumda süre "ay" olarak belirlendiğine göre, davacıların üç aylık mirası ret süresi dolmadan başvuru yaptıkları anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 06.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar...
Bu durumda; davacının gerek manevi tazminat, gerekse çocuğun sağlık ve eğitim giderleri ile ilgili maddi tazminat talepleri Türk Medeni Kanununun 2. kitabından kaynaklanan talepler olmayıp; genel hükümlere (manevi tazminat yönünden TMK md. 25, TBK md. 58 maddi tazminat yönünden TBK md. 77 vd.) dayalı talepler niteliğindedir. Taleplerin bu niteliği gereği olarak da Yargıtay'ın 09.02.2012 tarihli 2012/1 sayılı Büyük Genel Kurul Kararı uyarınca temyiz incelemesini yapma görevi Yargıtay 4. Hukuk Dairesine aittir. Ne var ki, bu daire de görevsizlik kararı verdiğinden; görevli dairenin belirlenmesi amacıyla dosyanın Yargıtay Başkanlar Kuruluna gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 16.01.2013 (Çrş.)...
Son olarak da, zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise TBK 52. maddesine göre, tazminatı indirebilecek veya tamamen kaldırabilecektir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14/03/2012 2011/4-824 E., 2012/134 K.; Yine HGK 16/03/2016 Tarih 2014/1018 E., 2016/326 K.). Yani, TBK 51 ve 52. maddelere göre nihai tazminatı belirlemedeki indirimler; 1-Trafik kazasının oluşumunda zarar görenin kusuru varsa (birlikte kusur) bu oranda indirim yapılması, 2-Hatır taşıması varsa TBK 51 ve KTK 87. maddeleri uyarınca indirim yapılması, 3-Zarar görenin olayın oluşumunda etkili olmamakla beraber zararın oluşumunda veya artmasında kusuru varsa(müterafik kusur) kalan tazminattan bu sebeple indirim yapılması biçiminde olmalıdır....