Bu halde davalı savunmasının sübutu halinde TBK 51, 52. maddesi hükümlerini uygulanması söz konusu olacağından davalı savunmasının değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususun gözardı edilmesi de isabetli bulunmamıştır.’’ gerekçeleriyle bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucu muris olay günü alkollü olan ve ehliyeti olmayan kardeşinin aracına kendi rızası ile binmekle kusurlu olduğundan TBK 52. madde gereği tazminat ödenmesine yer olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu'nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, TBK.'nun 316/3.maddesi kapsamında kira sözleşmesinin feshi ve tahliyeye ilişkindir. TBK.'nun özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme borcu başlıklı 316.maddesinde "Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi, kiracıya verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranışının kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile komşular bakımından çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir." düzenlemesi bulunmaktadır....
Eldeki davanın açılmasından evvel davacı vekilince davalı aleyhine Antalya 4.İş Mahkemesinde 2019/86 Esas sayılı dosya ile somut olaya ilişkin olarak davalı tarafından davacının iş akdinin haksız ve kötü niyetli feshedildiği iddiasına dayanılarak TBK 434 maddesi uyarınca şimdilik 200,00 TL kötü niyet tazminatı, TBK 438/3 maddesi uyarınca da şimdilik 200,00 TL haksız fesih tazminatı talepleriyle dava açıldığı, yargılama sırasında davacı vekilinin haksız fesih tazminatı talebini 5.700,86 TL tutarında ıslah ettiği, mahkemece yapılan yargılama neticesinde haksız fesih tazminatının 24.432,25 TL tutarında olduğu kabul edilerek taleple bağlı kalınmak suretiyle 5.700,86 TL net haksız fesih tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına, kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verildiği, kararın taraf vekillerine usulüne uygun tebliğine rağmen aleyhine yasal yola gidilmemekle kesinleşmiş bulunduğu anlaşılmaktadır...
, kök raporda belirtildiği komisyon paylaşım sözleşmesinin alt simsarlık sözleşmesi olarak değerlendirilmesi halinde, TBK m. 503/II’nin, vekâlete ilişkin hükümler,niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan iş görme sözleşmelerine de uygulanır hükmü gereği, alt vekaleti düzenleyen TBK m. 506 hükmünün uygulama alanı bulacağı, simsar (davacı), kural olarak borcunu bizzat ifa ile yükümlü olduğu, TBK m. 506/II hükmünde belirlenen hallerde alt simsarlık söz konusu olabileceği, davacıya davalı tarafından alt simsarlık sözleşmesi yapması için izin verildiğine ilişkin dosya kapsamında bir bilgiye ulaşılamadığı için TBK m. 506/II uyarınca alt simsarlığın durumun zorunlu kılması veya teamülün izin verdiği durumlara dayandığının kabul edilmesi halinde caiz olan aksi halde caiz olmayan alt simsarlığın varlığı sonucuna ulaşılacağı, terditli olarak hesaplama yapılmasına ilişkin ara kararı uyarınca Davacının ücrete hak kazandığı sonucuna varılması halinde; İstanbul İli...
Borçlu, sözleşmenin kurulduğu sırada edimin sonradan imkânsız hale geleceğini tahmin edebiliyorsa, kusurlu sayılır ve TBK. m. 112’ye göre sorumlu olur. Edimin imkânsızlaşmasına alacaklı kendi kusuruyla neden olmuşsa, borç borçlu yönünden sona erer; borçlu sorumlu olmadan borçtan kurtulur. TBK. m. 136/1 bu duruma kıyas yoluyla uygulanır." (Yargıtay 15. HD 2019 / 2672 Esas; 2020 / 1099 Karar; 12.05.2020 Tarih) Davaya konu faturalar 30.09.2019 tarihinden 24.04.2020 tarihine kadar düzenlenmiştir. Salgının ülkemizde başlangıç tarihi ise 2020 yılı Ocak ayı içerisinde olduğu tahmin edilmektedir. Ocak 2020 tarihinden önceki faturalar için salgın nedeniyle TBK m. 136 kapsamında ifa imkânsızlığına dayanılması mümkün değildir. Ocak 2020 tarihinden sonra ise salgının ülkemizde başlamasından sonraki dört ay boyunca davalı davacıdan hizmet almaya devam etmiştir....
Davacı vekili; dava dilekçesinde ve 11.09.2014 keşide tarihli ihtarnamede kira sözleşmesinin TBK 347. maddesi gereği yenilenmeyeceğini bildiderek kiralananın tahliyesini istemiştir....
ın tüm, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2-818 sayılı BK 66.maddesinde; sebepsiz zenginleşme davasının hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak 1 yılın geçmesi ile , 6098 sayılı TBK 82.maddesinde ise 2 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK gibi 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6101 sayılı TBK yürürlüğü ve uygulama şekli hakkında kanunun 5/1.maddesinde; " TBK yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder "düzenlemesi yeralmaktadır. Somut olayda davacı yan 18/05/2009 tarihinde asıl davayı, 21/02/2011 tarihinde birleşen davayı açtığından, daha 6098 sayılı yasa yürürlüğe girmeden geri isteme hakkı olduğunu öğrenmiştir. Bu durumda davalı yanın zamanaşımı define karşı uygulanacak yasa maddesi BK 66. maddesidir....
İlk derece mahkemesince; TBK 82.madde hükmüne göre sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak talebinin geri isteme hakkının öğrenildiği tarihten başlayarak 2 yıllık zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle "Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine" şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Kararı davacı tarf istinaf kanun yoluna getirmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu alacağa sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanamayacağını, talebin TBK genel zamanaşımı hükümleri uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu savunarak kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Dava, 5510 sayılı yasasının 81.maddesi uyarınca haksız kesintinin iadesi istemine yöneliktir....
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri gözetilerek Dairemizce yapılan incelemede; Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri veya TBK 19. maddesi uyarınca tasarrufun iptaline ilişkindir. Öncelikle dava harcının eksik yatırıldığı, yerel mahkemece harç tamamlatılmadan davaya devam edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla davacının takibe konu alacağı ile iptali istenen tasarrufun (taşınmazın icradaki satış değerinin) değerinin karşılaştırılarak hangisi daha az ise bu miktar üzerinden peşin harcın tamamlanması için davacı tarafa süre verilmeli, sonucuna göre işlem yapılmalıdır. Peşin harç tamamlandıktan sonra; Davanın sadece İİK 277 vd. maddeleri uyarınca açılmadığı ayrıca TBK 19. madde uyarınca açıldığı anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece TBK 19. madde yönünden kararda bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Dolayısıyla bu hukuki sebep yönünden de olumlu olumsuz bir değerlendirme yapılması gerekmektedir....
Bilindiği üzere akdi ilişki inkar edilmediği hallerde bu ilişkiden doğan para borçlarında ifa yeri TBK 89/1-1 maddesi uyarınca alacaklının ikametgahının bulunduğu yerdir. Dolayısıyla para borçlarında alacaklının ikametgahı icra dairesi ve mahkemeleri de yetkilidir. Ancak uyuşmazlıkta taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi borçlu tarafça inkar edilmiş ise bu durumda TBK 89/1-1 maddesini uygulamak mümkün değildir. Zira borçlu taraf sözleşme ilişkisinin varlığını kabul etmemektedir. Dolayısıyla burada genel yetki kuralı çerçevesinde yetkili icra müdürlüğü borçlunun ikametgahına göre belirlenecektir. Dava dosyamızda da davalı taraf aradaki sözleşme ilişkisini açıkça inkar ettiğinden somut uyuşmatlıkta da TBK 89/1-1 maddesi uygulanamayacaktır bu sebeple Bursa İcra Daireleri bu sebeple takipte yetkili değildir. Dava ön şartı bulunmadığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir....