Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: 1-Davacılar vekili dava dilekçesinde, artırılan kamulaştırma bedelinin Borçlar Yasasının 105. maddesi hükmünce geç ödenmesinden dolayı uğranılan 30.000.000.000TL (30.000TL) munzam zararın (fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak koşuluyla) tahsilini, 02.05.2005 tarihinde harçlandırılan ıslah dilekçesinde ise 287.000.000.000TL (287.000TL)munzam zararın tahsilini istemiştir. Davalı vekili, borcun ödendiğini ve idarenin kusurunun bulunmadığını, haksız ve yersiz açılan munzam zarar davasının koşulları oluşmadığından reddi gerektiğini savunmuştur....

    Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davacının munzam zarar istemini herhangi bir somut zarar talebine dayandırmadığı, munzam zarara ilişkin davada, davacının uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat yanında kendisinin geç ödemeden dolayı zarar gördüğünü kanıtlayamadığı, mücerret olarak enflasyon veya döviz kurlarındaki yükselmelerin munzam zararın gerçekleştiği veya kanıtlandığı anlamına gelmeyeceğinden davanın reddine, oyçokluğu ile karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. ../.....

      ileri sürerek şimdilik 1.000 TL munzam zararın ve 1.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir....

        Açıklanan yasa hükmünden de anlaşıldığı gibi, davacının munzam zarar isteyebilmesi için, öncelikle tahsil ettiği faizden daha fazla zarara uğradığını ve bu zarar ile davalının eylemleri arasında uygun illiyet bağı bulunduğunu, somut delillerle kanıtlaması gerekir. Bu durumda, belirtilen esaslar çercevesinde davacıya delilleri sorularak, toplanacak kanıtlar değerlendirilip, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle bir hükme varılması gerekirken, farazi zarar hesabı yapan bilirkişi raporuna itibar edilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....

          Munzam zarar borcunun hukuki sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırılıktır. O nedenle, borçlunun munzam zararı tazmin yükümlülüğü (BK.md.105), asıl borç ve temerrüt faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur. Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. B.K.'nun 105'inci maddesi kusur karinesini benimsemiştir. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Farklı bir anlatımla, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz. Sorumluluk için borçlunun temerrüde düşmekteki kusurunun varlığı asıldır....

            Davacımız 2018 yılında ihbarın yapılmasını takip eden ve yasada belirtilen süre içerisinde ödeme yapılması gerekir iken dört yıl sonra ödeme yapıldığını, araçları pert olup, süresinde ödeme yapılmadığı için davacının başka bir araçta satın alamadığını, faiz ödenmekle birlikte bunun davacının tüm zararını karşılamadığını belirtip, 1.000,00 TL munzam zararlarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacının munzam zarar istemi kasko sigorta poliçesi teminatına dahil olmayıp, tamamen genel hükümlere göre geç ödemeden kaynaklanan ve yasal faiz ile karşılanmadığı iddia edilen munzam zararın tahsili istemine ilişkindir. Bu nedenle davanın genel yetki kuralı olan her davanın açıldığı tarihte davalının yerleşim yerinde açılması gerektiği şeklinde olup, bu durumda davanın davalının yerleşim yeri olan ... Mahkemelerinde açılması gerekir iken yetkili olmayan .... Mahkemelerinde dava açıldığı kabul edilip, aşağıdaki hüküm oluşturulmuştur....

              nin bir kararında: "...Mücerret enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin, temerrüt faizinden yüksek oranda olması munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının kanıtlaması gereken husus; enflasyon veya mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir..." biçiminde açıkça ifade edilmiştir. Buna göre alacaklı, munzam zaran konusunda sadece yüksek enflasyona dayanmışsa, kendisinin uğradığı ve temerrüt faizi ile karşılanmayan zaran konusunda somut olgulan ispat etmiş değildir....

                Munzam zarara dayanan talep hakkı, esas itibariyle bir alacak hakkıdır ve BK'nın 105'inci maddesinde zamanaşımı yönünden de ayrık bir hüküm getirilmemiş olup, bu alacağa da BK'nın 125'inci maddesindeki, on yıllık zamanaşımı uygulanacaktır. Sürenin başlangıcı da, munzam zararın hukuki yapısından hareketle genel hüküm uyarınca alacağın muaccel olduğu zamandan başlatılacaktır. Somut olayda, kesinleşen mahkeme kararıyla 1.362.543,99TL'nin 05/01/2010 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Munzam zarar davasının açıldığı 27/12/2019 tarihinden geriye doğru on yıllık süre içerisinde gerçekleşen zarar bölümünün talep edilmesi mümkün olup, davacı tarafından da bu döneme ilişkin munzam zarar talep edildiği, zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından davalının zamanaşımı itirazı yerinde görülmemiştir....

                SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, davacının taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, dava konusu kaza ile ilgili hasar dosyasının açıldığını, davadan önce davacının değer kaybı zararının tahkim başvurusunda verilen kesin hükme istinaden müvekkili sigorta şirketi tarafından karşılandığını, poliçeden kaynaklı başkaca bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacı tarafın munzam zarar talebinin soyut iddialara dayandığını, zararın ispat edilmesi gerektiğini, meydana gelen hasar sebebiyle oluşan zararın enflasyon ve kur farkı ile arttığı belirtilmişse de araç bedelleri de enflasyon ve kur farkından daha büyük bir hızla artış gösterdiğini, zarar miktarı sabit kalmakla birlikte hasarlı araçların değeri de aynı oranda artmakta olduğundan ödenecek tazminattan daha fazla bir zarara uğranmayacağı tespit edilebileceğini, aksi durumu kabul ise sebepsiz zenginleşme yol açacağını, davacı tarafa yapılan değer kaybı ödemesi ile sorumluluğun yerine getirildiği için munzam zarar oluşmasının...

                  -K A R A R- Davacılar, davalı kooperatifin üyesi olan müvekkillerine tahsis edilen dairelerin depremde zarar görmesi nedeniyle tazminat istemiyle Gölcük 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davanın uzun sürmesi ve alacaklarını geç ödenmesi nedeniyle hükmedilen alacak miktarı ile yeniden konut alma imkanın kalmadığını, kira bedelinden mahrum kaldığını ileri sürerek, dava tarihiyle paranın tahsil tarihi arasında 57 ay geçmesi nedeniyle uğranılan munzam zarardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her davacı için 6.000,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının Gölcük 2.asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davası sonunda kesinleşen bedelin davacıya hemen ödendiğini, davacının bir alacağı kalmadığını ve alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir....

                    UYAP Entegrasyonu