Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili, bu davada talep edilen munzam zarar ile 2008/268 Esas sayılı dosyada talep edilen munzam zarar kalemlerinin aynı olduğunu, davacının açtığı davalarla munzam zararı sebepsiz zenginleşme aracı olarak kullandığını, davacının işletme ruhsatı almadan kusurlu davranarak faydalı masraflar yaptığını, % 50 kusurlu olduğunun kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit bulunduğunu, alacağın likit olmadığını, yargılamanın uzamasının davalının kusurundan kaynaklanmadığını, munzam zararın somut olgular yerine varsayıma dayalı olarak talep edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur....

    Bunun yanında temerrüt faizi, sözleşmeden doğan para borçlarının yanı sıra, sözleşme dışı hukukî ilişkiden kaynaklanan para borçlarında da uygulama alanı bulur -------Munzam zarara ilişkin düzenleme TBK’nın 122. Maddesinde yapılmış olup, anılan madde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır....

      Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır....

        Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. Davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez....

          Gerçekten de, işin tasfiyesine ilişkin olarak düzenlenen 09.06.1988 tarihli tutanakta, tasfiye nedeniyle davacı şirkete masraf ve hiçbir tazminat ödenmeyeceği ifade edilmiş olup bu kapsamda 8/505 sayılı kararname hükümleri doğrultusunda munzam zarar hesap ve talebi mümkün değildir. Bunun yanında davacı şirketin ayrı bir hükmî şahsiyeti bulunduğundan şirket aleyhine yapılan icra takipleri nedeniyle şirket ortaklarının veya yakınlarının mallarının satılması nedeniyle uğranılan zararların da munzam zarar hesabında dikkate alınması doğru olmamıştır. Yine mücerret defter incelemesi ile, icra takip dosyaları ve temlikler getirilmeden ve akıbetleri bizatihi dosyalarından dayanağı belgelerle birlikte tetkik edilmeden, munzam zarar hesabı yapılması, keza davacı şirketin aynı iş döneminde yüklendiği diğer işlerin akıbetinin ve varsa davacının uğradığı zarara bir etkisinin olup olmadığının denetlenmemesi suretiyle eksik inceleme ile hükme varılması da hatalı olmuştur....

            Mahkemece, 13/11/2018 tarihinden geriye doğru 10 yıllık süre olan 13/11/2008 tarihinden önceki munzam zarar kaleminin zamanaşımına uğrayıp bakiyesi yönünden ise karşılanmamış munzam zararın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce, ilk derece mahkemesinin zamanaşımı değerlendirmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, davacıların talebinin munzam zarar olarak değerlendirilemeyeceği, munzam zarar iddiasının somut delillerle ispatlanması gerekirken dosya kapsamında bu hususun ispat da edilemediği gerekçeleriyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. 1) Dava, munzam zarar istemine ilişkindir....

              Bundan başka; yukarıda da açıklandığı üzere, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesine dayalı tazminat davalarında, munzam zararın istenemeyeceği gözetilerek munzam zarar talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, infazı da olanaklı olmayacak şekilde kabulüne karar verilmesi de doğru olmamıştır....

                Munzam zarar borcunun hukuki sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırılıktır. O nedenle, borçlunun munzam zararı tazmin yükümlülüğü (BK.md.105), asıl borç ve temerrüt faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur. Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. B.K.nun 105 nci maddesi kusur karinesini benimsemiştir. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Farklı bir anlatımla, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz. Sorumluluk için borçlunun temerrüde düşmekteki kusurunun varlığı asıldır....

                  Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir.------------ ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır....

                    Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/389 esas sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat davası açtıklarını, dava tarihinden ıslah tarihine kadar tazminat taleplerine faiz talebinde bulunmadıklarından faize hükmedilmediğini, yargılamanın uzun sürmesi sebebiyle munzam zarara uğradıklarını belirterek dava tarihinden ıslah tarihine kadar olan faiz alacağına ve munzam zarara hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, faiz isteminin reddi ile munzam zarar bakımından kabulüne ve 353.217,04 TL alacağın davalıdan tahsiline dair verilen kararın davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine .......

                      UYAP Entegrasyonu