nun 27/05/2020 tarihinde vefat ettiğini, davanın ticaret sicili müdürlüğü ile birlikte tasfiye memuruna karşı yöneltilmesinin tasfiye memurunun iddia edilen alacaktan kişisel malvarlığı ile sorumlu olduğu anlamına gelmeyeceğini, vefat eden tasfiye memurunun davacının iddia olunan alacağından sağ olsa dahi kişisel malvarlığı ile sorumlu olmayacağının göz önünde bulundurulduğunda, huzurdaki davada tasfiye memurunun mirasçıları olan müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini, tasfiye memurunun ölümü ile mirasçılarının bu tasfiye memuru sıfatını miras yolu ile iktisap edemeyeceklerini, davacının Bakırköy 47. İş Mahkemesinin dosyası üzerinden ikame etmiş olduğu davanın bir eda davası olmaması, tespit niteliğinde olması sebebiyle ihya kararı verilemeyeceğini, zaman aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, anılan nedenlerle davanın reddine karar verilerek yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tasfiyeye giriş tarihinden önce ihyası istenen şirket aleyhine davacı kurum tarafından açılan rücuan tazminat davası derdest olduğu gibi davalı tasfiye memurunun esasen iş kazasında ölen şirket çalışanına yapılan ödemeler için ihyası istenen şirkete rücu edileceğini bilebilecek durumda olan tasfiye memurunun tasfiyeyi kapatmasında kusurlu olduğunun kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326 ncı maddesi dikkate alındığında yargılama giderlerinden davalı tasfiye memurunun sorumlu tutulması da isabetli olduğu, uyuşmazlığı esastan çözecek delillerin toplanmadığını iddia etmiş ise de dosya kapsamında yer ... ihyası istenen şirketin sicil kayıtları ve dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde tüm delillerin toplanmış olduğu ve ilk derece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar...
belli olmadığı , bu nedenle davacılar adına yetkili olarak hareket ettiği iddia eden tasfiye memurunun takip ve dava açma yetkisinin bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir....
İcra Müdürlüğü'nün 2013/5496 Esas sayılı dosyaları ile takip başlatıldığını, borçlu şirketin 22/05/2012 tarihinde tasfiyeye girdiğinin ve davalının tasfiye memuru olarak atandığının, 30/05/2016 tarihli Genel Kurulda da şirketin tasfiye kapanışının yapılarak sicil kaydının silindiğinin öğrenildiğini, TTK'nın 541 vd.maddeleri ile 553.maddesine göre davalı tasfiye memurunun icra takibine konu alacaklardan sorumlu olduğunu belirterek davalı tasfiye memurunun haksız eylem ve işlemleri nedeniyle müvekkilini uğrattığı zararlardan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL'nin faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir....
nin halen tasfiye halinde olup olmadığı ilgili Ticaret Sicil Memurluğundan sorularak, tasfiye halinde ise tasfiye memuruna gerekçeli karar usulünce tebliğ edildikten sonra, tasfiye işlemi tamamlanmış ve tasfiye sonu kararı ile davalı ticaret sicilinden terkin edilmiş, tüzel kişiliği son bulmuşsa adı geçen davalının ihyasının sağlanması ve tasfiye memurunun atanması için davacıya uygun süre verilerek ihya olunduktan sonra gerekçeli kararın, davalı tasfiye memuruna yöntemince tebliğ edilerek temyiz süresi geçtikten ve gerektiğinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 432. ve 433. (HMK 366.) maddesindeki prosedür işletildikten sonra gönderilmek üzere dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 27/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi K A R A R Davalı ...Ltd.Şti.’nin 01/06/2009 tarihinde tasfiyeye girdiği, şirkete atanan tasfiye memurunun da akıl hastalığı nedeniyle vesayet altında olduğu anlaşılmakla, vesayet altında tasfiye memuru olamayacağından usule uygun tasfiye memuru atanması sağlanarak , hükmün atanacak tasfiye memuruna yöntemince tebliğ edilip, temyiz süresi geçtikten sonra ve gerektiğinde HMUK'nun 432. maddesindeki prosedür işletildikten sonra gönderilmek üzere mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 30.09.2014 günü oybirliği ile karar verildi....
Bu yolla atanan tasfiye memurları, mahkeme kararına dayanılarak tescil ve ilan olunurlar. (3) Şirketi temsile yetkili tasfiye memurlarından hiçbiri Türk vatandaşı değilse ve hiçbirinin Türkiye’de yerleşim yeri bulunmuyorsa, mahkeme pay sahiplerinden veya alacaklılardan birinin veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemiyle, söz konusu şarta uygun birini tasfiye memuru olarak atar. " hükümleri yer almaktadır. 6102 sayılı TTK 530 ve 530.maddesinde sayılan yetki, kesin yetki olup, mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Nitekim HMK 114. maddesinde, kesin yetki, dava şartları arasında sayılmıştır. Davalı şirketin sicil kaydı incelendiğinde, muamele merkezi adresinin Küçükçekmece/İSTANBUL'da olduğu, tasfiye memurunun görevlendirilmesinde yetkili ve görevli mahkeme tarafından istifanın değerlendirilebileceği, tasfiye memurunun görevlendirilmesinde yetkili ve görevli mahkemenin şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi olduğu , ... ilçesinin yargı yeri bakımından ......
Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi'nin 29/06/2020 tarihli genel kurulunda tasfiye memuru olarak seçilen ...'nin tasfiye memurluğu görevinden istifasının 6102 sayılı TTK ' nın 33/2 fıkrası ve TSY ' nin 36/son fıkrası gereği müdürlük tarafından resen tesciline karar verilmesine yönelik olarak davalı hakkında Mahkememize dava açıldığı, davalı Tasfiye Halinde ... Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi'nin 29/06/2020 tarihli genel kurulunda tasfiye memuru olarak ...'nin seçildiği ,tasfiye memurunun İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü ' ne verdiği dilekçe ile tasfiye memurluğu görevinden istifa ettiği , söz konusu istifanın tescili için davacı İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından şirket yetkililerine Ticaret Sicili Yönetmeliği ' nin 36.maddesi gereği tescile davet işlemleri yürütülerek , tasfiye memurunun istifasının tescili için TTK'nun 33. Maddesi ve Ticaret Sicili Yönetmeliği ' nin 36....
İş Mahkemesi 2016/366 Esas sayılı dosyasında tazminat davasının derdest olduğu; bu hale göre, davacının anılan mahkemede açtığı derdest dava nedeniyle şirketin ihyasını istemekte haklı ve hukuki yararı bulunduğu ve terkin edilen şirket yönünden ek tasfiye koşulları oluştuğu anlaşılmakla; davalı tasfiye memurunun şirketin ihyasını gerektiren koşulların oluşmadığı yönünde ileri sürülen istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Yargılama giderleri ve vekalet ücretine yönelik istinaf isteminin incelenmesinde; dava ek tasfiye için şirketin ihyası davası olup tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluk şirket tasfiye memurunda olduğundan vekalet ücreti ve yargılama giderinden davalı şirket tasfiye memurunun sorumlu tutulması gerekir. Mahkemece yargılama giderleri ve vekalet ücretinden tasfiye memurunun sorumlu tutulmasında usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. (Yargıtay 11. 27/09/2018 tarih, 2018/3873 Esas 2018/5790 Karar)....
zarar verir şekilde davrandığı, ---- istifa etmediği, şirkete ait mali kayıtların davacıdan kaçırılmış ve incelenmesine olanak tanınmadığını, tasfiye sürecinin kasıtlı bir şekilde şirketin mal varlığı ve bankada olması gerekirken kasasında bulunan nakit varlığı sahte kayıtlarla eritilinceye kadar sürdürülmüş ve tasfiye sürecinin ---- sürdüğünü, tasfiye sürecinde olan, hiçbir malı, mülkü olmadığı anlaşılan, demirbaşı olmayan, bütün varlığı kutular içindeki şirket defterlerinden ibaret olan şirket için -----olarak kayıtlara geçtiği, zarar eden ve tasfiye kararı alınan bir şirkette gerçek dışı harcamalar yapıldığı, davacının ---- tespiti ile ilgili---- tarafından davet edilseydi yasanın emrettiği şekilde bu şirket defterlerinin yer aldığı, bunun için diğer ortağa aylık ---- ödemesine gerek kalmayacağı, tasfiye süreci her açıdan azledilen tasfiye memuru maaşı açısından ve babası diğer ortak açısından son derece karlı olduğu, şikayet edilen, azledilen ----- kağıt üzerindeki, tek taraflı...