Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sicil Müdürlüğü vekili, savunmasında özetle; Ticaret Sicili Müdürlüğünün TTK'nın 32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği'nin 34. maddeleri çerçevesinde işlem yaptığını, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluğun şirket tasfiye memurunda olduğunu, tasfiye memurları tarafından tasfiye prosedürünün eksik bırakılmış olmasının memurların sorumluluğunda olduğunu, tasfiye memurlarının iddia edilen eksik işlemlerini, müvekkili Sicil Müdürlüğünün tespit etmesinin mümkün olmayacağını, mahkemenin davanın esası ile ilgili vereceği karara müvekkil Sicili Müdürlüğünün uyacağını, olağan tasfiye sürecinden kaynaklanan, şirketin kurucusu ve tasfiye memuru olan, tasfiye sürecinde açılan davaya rağmen şirketin ticaret sicilinden silinmesini talep eden tasfiye memurunun kusurundan dolayı Ticaret Sicili Müdürlüğünün sorumluluğunun bulunmadığını, bu süreçte müvekkilinin yasal hasım konumunda bulunduğu için müvekkilinin yargılama masraflarından sorumlu tutulamayacağını belirterek, davanın reddine, yargılama giderlerinden...

    Ltd Şti hakkında şirketin ihyasına karar verilmesine yönelik olarak Mahkememizde dava açılmış ise de; davalı şirketin tasfiye sonucu terkin edildiği, şirketin son tasfiye memurunun ... olduğu, tasfiye memurunun zorunlu hasım konumunda olduğu, davacı vekiline tasfiye memuru hakkında dava açıp dosyamızla birleştirilmesini sağlamak amacıyla süre ve kesin süre verildiği, davacı vekilinin verilen kesin süre içerisinde tasfiye memuru hakkında dava açmadığı, davacı tarafça Ticaret Sicil Müdürlüğü, ... Ltd Şti ve tasfiye memuru hakkında İzmir ... ATM'nin ... Esas ... Karar sayılı dosyasında şirketin ihyasına yönelik dava açıldığı ancak davanın Mahkememizce verilen kesin süre dolduktan sonra açılmış olduğu, davacı tarafça verilen kesin süre içerisinde Mahkemece belirlenen işlemin yerine getirilmediği ve davanın mahkemece verilen kesin süreye uyulmadığından reddinin gerektiği incelenen tüm dosya kapsamıyla anlaşılmış, davanın reddine karar vermek gerekmiştir....

      İlk derece mahkemesinin ek kararı ile tasfiye memuru olarak atanan ...'in tasfiye memurunun değiştirilmesine yönelik istinaf itirazlarının incelenmesine gelince, HMK'nın İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar başlıklı 341. maddesinin 1. Fıkrasına göre de; "İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir." hükmü düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince duruma göre her zaman tasfiye memurunun görevinin sona erdirilebileceği veya değiştirebileceği ve tasfiye memurunun kişiliğine karşı kararların HMK'nun 341.maddesinde sayılan istinafa tabi kararlardan olmadığı anlaşılmakla tasfiye memuru ...'in istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin ek kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden tasfiye memuru ...'...

        Açıklanan tüm bu gerekçelerle; tasfiye memurunun istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1- a.4- 6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine, karar vermek gerekmiştir. H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Tasfiye Memurunun; İstinaf Başvurusunun ESASTAN KABULÜNE, 2- Sakarya 2....

        Tasfiye memurunun tasfiye kurallarına uymayarak ortak veya 3.kişiyi zarara uğratmasında şahsi sorumluluğu bulunmaktadır. Tasfiye memurunun davacının açtığı dava ve bu davanın sonuçlanması neticesinde alacağın tasfiye işlemlerine dahil etmesi gerekir. Bu işlemlerin yapılmamasında tasfiye memurunun kusurunun bulunup bulunmadığının veya tasfiye memurunun kusursuz olup olmadığı yapılan yargılama ile belirlenecektir. Tasfiye memurunun sorumluluğu davalarında tazminatın şirkete ödenmesi şeklinde bir düzenleme de mevcut değildir. Tasfiye memuruna yönelik açılmış davanın esastan incelenerek karara bağlanması gerekirken, tasfiye memuru davalı Atilla'ya yönelik açılmış dava yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmamaktayım. Bunun haricinde ilk derece mahkemesince dava 6102 sayılı kanunun 553 ve devamı maddelerine göre çözümlenme yoluna gidilmiş ise de yukarıda açıklandığı üzere 6762 sayılı TTK nun hükümlerinin uygulanması gerekir idi....

          nin ihyasına yönelik olarak iş bu davanın açıldığı, ihyası talep edilen şirketin 29/12/2016 tarihinde tasfiyeye girdiği ve tasfiye memurunun davalı ... olduğu ve tasfiye sonunda 22/12/2017 tarihinde adı geçen şirketin ticaret sicilden tasfiye sonu terkin olduğu, İzmir ... İş Mahkemesinin Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyasında davacı tarafından ihyası talep edilen şirket aleyhine açılan davada Mahkemece adı geçen şirketin ihyasına yönelik dava açmak üzere süre verildiği, söz konusu dosyada taraf teşkilinin sağlanması yönünden davacı tarafın iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu, davalı ... Müdürlüğünün iş bu davada yasal hasım konumunda olup yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumluluğun bulunmadığı, tasfiye usulüne uygun şekilde tamamlanmadan şirketin terkin edilmiş oluşuna göre davalı tasfiye memurunun yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olduğu sonucuna ulaşılarak aşağıdaki karar verilmiştir....

            nin ihyasına yönelik olarak iş bu davanın açıldığı, ihyası talep edilen şirketin 29/12/2016 tarihinde tasfiyeye girdiği ve tasfiye memurunun davalı ... olduğu ve tasfiye sonunda 22/12/2017 tarihinde adı geçen şirketin ticaret sicilden tasfiye sonu terkin olduğu, İzmir ... İş Mahkemesinin Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyasında davacı tarafından ihyası talep edilen şirket aleyhine açılan davada Mahkemece adı geçen şirketin ihyasına yönelik dava açmak üzere süre verildiği, söz konusu dosyada taraf teşkilinin sağlanması yönünden davacı tarafın iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu, davalı ... Müdürlüğünün iş bu davada yasal hasım konumunda olup yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumluluğun bulunmadığı, tasfiye usulüne uygun şekilde tamamlanmadan şirketin terkin edilmiş oluşuna göre davalı tasfiye memurunun yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olduğu sonucuna ulaşılarak aşağıdaki karar verilmiştir....

              Davalı tasfiye memuru tasfiye işlemlerini eksik bıraktığından dava açılmasına sebep olmuştur. Bu nedenle yargılama giderlerinden davalı tasfiye memurunun sorumlu tutulması gerekir. Buna göre tasfiyenin gereği gibi yapılmaması nedeniyle açılan eldeki davada tasfiye sürecinden sorumlu olan tasfiye memurunun HMK 326 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu olup, yasal hasım konumunda olan davalı sicil müdürlüğünün, tasfiyenin usulsüz kapatılmasından dolayı kusur ve sorumluluğu bulunmadığından yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamaz. TTK.547.maddesi uyarınca, tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları bu ek işlemler sonuçlanıncaya kadar şirketin ticaret siciline yeniden tescilini isteyebilirler....

                Davacının iş bu davayı açmasında, terkin olan şirketle ilgili devam eden icra takibi kapsamında yasal işlemlerin yapılabilmesi için yeniden tescilini talep etmekte hukuki yararı bulunmaktadır Mahkemece, TTK'nın 547. maddesi uyarınca tasfiye sonucu terkin olan şirketin ihyasına karar verilmiş olmakla, anılan madde hükmü uyarınca son tasfiye memuru olduğu anlaşılan davalı tasfiye memurunun ek tasfiye işlemleri için de tasfiye memuru olarak atanmasında da yasa ve usule aykırılık bulunmamaktadır. Tüm bu nedenlerle davalı tasfiye memurunun aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı tasfiye memurunun istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı tasfiye memurunun istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir....

                  Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12.07.2011 gün ve 2010/67-2011/578 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: Dosyanın incelenmesinde gerekçeli kararın davalı tasfiye memuruna şirket adresinde 7201 sayılı TK'nın 35. maddesine göre tebliğ olunduğu anlaşılmıştır. Oysa ticaret sicil memurluğundan gelen kayıtlara göre, gerek şirketin feshine ilişkin ortaklar kurulu karar tutanağı, gerek Ticaret Sicil Gazetesi ilanından ve gerekse Akşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından mahkemeye bildirilen 27.04.2011 tarihli kolluk tutanağından, davalı tasfiye memurunun ikamet adresinin farklı bir adres olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda gerekçeli kararın davalı tasfiye memuruna usulünce tebliğ olunduğundan söz edilemez....

                    UYAP Entegrasyonu