Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu işlem neticesinde, devreden, devre konu olan alacak hakkı üzerinde tasarruf yetkisini kaybeder. Dolayısıyla devredenin artık alacağı tahsil etmek, borçluyu ibra etmek veya alacağı tekrar başka bir şahsa devretmek gibi bir takım tasarruf yetkisinin mevcudiyetini gerektiren işlemleri yapabilme imkânı kalmamıştır. Buna karşılık, devralan, alacak hakkı üzerinde tasarruf yetkisinin mevcudiyetini gerektiren bir takım işlemleri (devir, tahsil, ibra gibi) yapabilir. Devreden, aynı alacağı ikinci bir defa devrederse, karşı taraf, ilk temlikten haberdar olmasa bile, iyiniyetli olsa dahi, alacağı iktisap edemez. Çünkü ilk temlik geçerli olup, bu temlikle birlikte devredenin alacak üzerindeki hak sahipliği ve dolayısıyla tasarruf yetkisi sona erdiği için, ikinci temlik geçerli olmaz. Aynî hakların devrinden farklı olarak, alacağın temlikinde tasarruf yetkisinin olmamasına karşı iyiniyet korunmamıştır....

    Bu işlem neticesinde, devreden, devre konu olan alacak hakkı üzerinde tasarruf yetkisini kaybeder. Dolayısıyla devredenin artık alacağı tahsil etmek, borçluyu ibra etmek veya alacağı tekrar başka bir şahsa devretmek gibi bir takım tasarruf yetkisinin mevcudiyetini gerektiren işlemleri yapabilme imkânı kalmamıştır. Buna karşılık, devralan, alacak hakkı üzerinde tasarruf yetkisinin mevcudiyetini gerektiren bir takım işlemleri (devir, tahsil, ibra gibi) yapabilir. Devreden, aynı alacağı ikinci bir defa devrederse, karşı taraf, ilk temlikten haberdar olmasa bile, iyiniyetli olsa dahi, alacağı iktisap edemez. Çünkü ilk temlik geçerli olup, bu temlikle birlikte devredenin alacak üzerindeki hak sahipliği ve dolayısıyla tasarruf yetkisi sona erdiği için, ikinci temlik geçerli olmaz. Aynî hakların devrinden farklı olarak, alacağın temlikinde tasarruf yetkisinin olmamasına karşı iyiniyet korunmamıştır....

      Davacı dava dilekçesi ile davalının tasarruf yetkisinin kısıtlanmasını talep etmiş İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi üzerine davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince, ailenin ekonomik varlığının korunması gereği veya evlilik birliğinden ... mali bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi gibi bir durum söz konusu olmadığından ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların fiilen ayrı yaşadıkları, davalı erkeğin mal varlığının bir kısmını elden çıkarma yönünde girişimlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hale göre, davalının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasında gereklilik bulunduğu gerçekleşmiş olup, 4721 sayılı Kanun'un 199 uncu maddesi koşulları oluşmuştur....

        a yönelik olduğu, tedbir infaz dosyasında borçlu (tedbir yükümlüsü) olarak gösterilmesini gerektiren bir durumun bulunmadığı, davacının borçlu sıfatından kaynaklı sıkıntı yaşadığına yönelik iddiaları dikkate alındığında tedbir infaz dosyasına taraf olmaktan çıkartılarak borçlu sıfatının sonlandırılmasının gerektiği anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, esasen talep yönünden davalıların sorumluluğunun bulunmadığı, sisteme borçlu olarak eklenmesinin icra müdürlüğü işleminden kaynaklı olduğu, infaza ilişkin itirazların müdürlük nezdinde ya da mahkememize müracaat sonucu ek karar ya da müzekkere ile çözülebilecek nitelikte olduğu dikkate alınarak yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmış olup vekalet ücreti takdir olunmaksızın aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur. HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davanın KABULÜ ile, Mahkememizin 2021/88 esas sayılı dosyası üzerinden verilen 11/05/2021 tarihli tedbir kararının infazı amacı ile ... 22....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi SUÇ : Kaybolmuş eşya üzerinde tasarruf HÜKÜM : Beraat Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Sanık hakkında beraat kararı verilen kaybolmuş eşya üzerinde tasarruf suçuyla ilgili katılan SGK'nın her hangi bir somut zararının olmadığı, bu suç yönünden katılanın suçtan gören sıfatını taşımadığı, dolayısıyla 5271 sayılı CMK'nın 260. maddesi uyarınca hükmü temyiz yetkisinin bulunmadığı anlaşıldığından, 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi gereğince temyiz isteminin REDDİNE, 22.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Borçluya üçüncü kişinin malına haciz koydurup satış isteme yetkisi ancak borçlu aleyhinde talep yapıp borçlu mal varlığından alacağını alamadığını aciz vesikası ile tevsik ettiğinde tahsil mümkün olmaktadır. Öğretide tasarrufun iptali davasını alacaklının cebri icrada bulunma yetkisinin bir tamamlayıcısı olduğu alacaklının alacağını cebri icra yolu ile teşkil edemeyeceği henüz belli olmadan iptal davacı açılmasına izin verilmesi hâlinde borçlu ve üçüncü kişilerin olumsuz şekilde etkileneceği belirtilmektedir. (Yıldırım, Mesut, Kamil/ Deren Yıldırım Nevhis İcra ve iflas hukuku, İstanbul 2016 s. 569-572. Umar, Bilge Türk İcra ve İflas Hukukunda İptal davası, İstanbul 1963s.7-39) Ayrıca muvazaa sebebine dayanarak dava açan alacaklıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi ve hacze iştirak durumunda İİK 101 maddesinde yazılı hacze imtiyazlı (takip yapmakta) şekilde iştirak etmesi çoğu kez mümkün olmayacaktır....

              Şti’nin iflas dosyasındaki 2014 yılına ait ticari defterlerinin incelendiği, defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun tutulduğu, davacının defterlerine göre dava dışı borçlu ... ile ticari ilişkinin tasarruf tarihinden önce doğduğunun tespit edildiği, dava konusu çeklerin defterde kayıtlı olduğu ve 10.01.2014 tarihinde düzenlendiği, çek teslim tutanaklarında dava dışı borçlu ... firmasının imzasının bulunmadığı, bu sebeple çek tanzim tarihlerinin 10.01.2014 tarihi olarak kabul edilemeyeceği, dava dışı ... firması ticari defterlerininde de söz konusu çeklerin tasarruf tarihinden sonra kaydının bulunduğu ve tasarruf tarihi itibari ile davacının dava dışı asıl borçlu ... Ltd. Şti'ne borçlu olduğunun tespit edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz. O halde; dava dışı asıl borçlu ... İnş Ltd....

                Davacı vekili tarafından, müvekkili davacı ile davalı borçlu arasında daha önce imzalanan 05/11/2013 tarihli cari hesap sözleşmesinin bulunduğu, davacının alacağının davalı borçlu ile aralarında bulunan cari hesap kredi ilişkisi ile başladığı, ilk sözleşme tarihi ile doğduğu, bu itibarla tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleştiği gerekçesiyle dava şartının bulunduğu iddia edilmekte ise de; Davacının, davalı borçludan alacağın doğum tarihi ve yine davalı borçlu ile davacı arasındaki ticari ilişkinin (cari hasep ilişkisinin) başlangıcının, dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, yukarıda açıklanan şekilde tespiti için taraflara tüm delillerini sunması için süre verilmesi, deliller, ticari defter ve belgeler sunulduğu takdirde doğum tarihi ve yine davalı borçlu ile davacı arasındaki ticari ilişkinin (cari hasep ilişkisinin) başlangıcının belirlenmesi, hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması ile yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak ve İcra ve İflas Kanununun 277 ve devamı...

                İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun kayyımlık yetkisinin devri ve tasfiye başlıklı 19. maddesi ile temsil kayyımı olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun atandığı anlaşılmıştır, Bu durumda mahkemece Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) müzekkere yazılmak sureti ile, şirketin hukuki statüsünün tespit edilmesi ve kayyım sıfatının herhangi bir şekilde sona erip ermediği hususunun sorulması, temsil kayyımı sıfatı devam ediyorsa davanın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na da yöneltilmesi gerekir, Hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir....

                  Davacı vekilinin 28/02/2023 tarihli feragat dilekçesini dosyaya sunduğu ve dilekçenin incelenmesinde feragat etmeye yetkisinin olduğu anlaşıldı. Davalı vekilinin 28/02/2023 tarihli feragat dilekçesine karşı beyan dilekçesi sunduğu, dilekçesinde davacı yanın davadan feragatı ile karşılıklı masraf ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını belirttiği anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK'nun 307. maddesine göre davadan feragat "Davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir." Yine aynı kanunun 311. maddesine göre "Feragat, kesin hükmün sonuçlarını doğurur." Bu hükümler gözetildiğinde davadan feragat davaya kendiliğinden son veren bir taraf işlemi olduğunda kuşku bulunmadığı, davadan feragatın usulüne uygun, süresinde ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri hususta olduğu ve davacı vekilinin vekaletnamesinde feragat yetkisinin bulunduğu anlaşılmış olup, açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

                    UYAP Entegrasyonu