Borçluya üçüncü kişinin malına haciz koydurup satış isteme yetkisi ancak borçlu aleyhinde talep yapıp borçlu mal varlığından alacağını alamadığını aciz vesikası ile tevsik ettiğinde tahsil mümkün olmaktadır. Öğretide tasarrufun iptali davasını alacaklının cebri icrada bulunma yetkisinin bir tamamlayıcısı olduğu alacaklının alacağını cebri icra yolu ile teşkil edemeyeceği henüz belli olmadan iptal davacı açılmasına izin verilmesi hâlinde borçlu ve üçüncü kişilerin olumsuz şekilde etkileneceği belirtilmektedir. (Yıldırım, Mesut, Kamil/ Deren Yıldırım Nevhis İcra ve iflas hukuku, İstanbul 2016 s. 569-572. Umar, Bilge Türk İcra ve İflas Hukukunda İptal davası, İstanbul 1963s.7-39) Ayrıca muvazaa sebebine dayanarak dava açan alacaklıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi ve hacze iştirak durumunda İİK 101 maddesinde yazılı hacze imtiyazlı (takip yapmakta) şekilde iştirak etmesi çoğu kez mümkün olmayacaktır....
Davacı vekili tarafından, müvekkili davacı ile davalı borçlu arasında daha önce imzalanan 05/11/2013 tarihli cari hesap sözleşmesinin bulunduğu, davacının alacağının davalı borçlu ile aralarında bulunan cari hesap kredi ilişkisi ile başladığı, ilk sözleşme tarihi ile doğduğu, bu itibarla tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleştiği gerekçesiyle dava şartının bulunduğu iddia edilmekte ise de; Davacının, davalı borçludan alacağın doğum tarihi ve yine davalı borçlu ile davacı arasındaki ticari ilişkinin (cari hasep ilişkisinin) başlangıcının, dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, yukarıda açıklanan şekilde tespiti için taraflara tüm delillerini sunması için süre verilmesi, deliller, ticari defter ve belgeler sunulduğu takdirde doğum tarihi ve yine davalı borçlu ile davacı arasındaki ticari ilişkinin (cari hasep ilişkisinin) başlangıcının belirlenmesi, hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması ile yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak ve İcra ve İflas Kanununun 277 ve devamı...
Kadın tarafından açılan 2019/308 Esas 2019/745 Karar sayılı birleşen dava dilekçesi; tasarruf yetkisinin kısıtlanması, tedbir-yoksulluk nafakası talebiyle 20/05/2019 tarihinde dava açtığını belirterek davaların birleştirilmesini talep etmiştir....
İflasın kaldırılması kararının kesinleşmesi halinde iflasın açılması ile meydana gelen bütün hüküm ve sonuçlar İİK' nın 184. vd. maddeleri uyarınca ortadan kalkar; borçlunun müflis sıfatı kalkar; borçlu sanki hiç iflas etmemiş gibi olur; borçlu malları üzerinde serbestçe tasarruf etme yetkisini (tekrar) kazanır ve masaya girmiş olan mallar borçluya geri verilir; iflas idaresinin görevi son bulur. Davacı kooperatifin takip ve dava tarihinden sonra hakkındaki iflas kararının kaldırılması ve kararın kesinleşmesi suretiyle takip ve dava ehliyetini yeniden kazanması ve ısrarla davaya devam edilmesini istemesi karşısında, mahkemece kesinleşen iflasın kaldırılması kararı dosyada olmasına ve takibe itirazda bu husus bildirilmesine rağmen, bu husus tartışılmadan ve gözden kaçırılarak, sadece iflas etmiş ve iflas kararı kaldırılmamış gibi gerekçe oluşturulması doğru görülmemiştir....
Bu işlem neticesinde, devreden, devre konu olan alacak hakkı üzerinde tasarruf yetkisini kaybeder. Dolayısıyla devredenin artık alacağı tahsil etmek, borçluyu ibra etmek veya alacağı tekrar başka bir şahsa devretmek gibi bir takım tasarruf yetkisinin mevcudiyetini gerektiren işlemleri yapabilme imkânı kalmamıştır. Buna karşılık, devralan, alacak hakkı üzerinde tasarruf yetkisinin mevcudiyetini gerektiren bir takım işlemleri (devir, tahsil, ibra gibi) yapabilir. Devreden, aynı alacağı ikinci bir defa devrederse, karşı taraf, ilk temlikten haberdar olmasa bile, iyiniyetli olsa dahi, alacağı iktisap edemez. Çünkü ilk temlik geçerli olup, bu temlikle birlikte devredenin alacak üzerindeki hak sahipliği ve dolayısıyla tasarruf yetkisi sona erdiği için, ikinci temlik geçerli olmaz. Aynî hakların devrinden farklı olarak, alacağın temlikinde tasarruf yetkisinin olmamasına karşı iyiniyet korunmamıştır....
Bu işlem neticesinde, devreden, devre konu olan alacak hakkı üzerinde tasarruf yetkisini kaybeder. Dolayısıyla devredenin artık alacağı tahsil etmek, borçluyu ibra etmek veya alacağı tekrar başka bir şahsa devretmek gibi bir takım tasarruf yetkisinin mevcudiyetini gerektiren işlemleri yapabilme imkânı kalmamıştır. Buna karşılık, devralan, alacak hakkı üzerinde tasarruf yetkisinin mevcudiyetini gerektiren bir takım işlemleri (devir, tahsil, ibra gibi) yapabilir. Devreden, aynı alacağı ikinci bir defa devrederse, karşı taraf, ilk temlikten haberdar olmasa bile, iyiniyetli olsa dahi, alacağı iktisap edemez. Çünkü ilk temlik geçerli olup, bu temlikle birlikte devredenin alacak üzerindeki hak sahipliği ve dolayısıyla tasarruf yetkisi sona erdiği için, ikinci temlik geçerli olmaz. Aynî hakların devrinden farklı olarak, alacağın temlikinde tasarruf yetkisinin olmamasına karşı iyiniyet korunmamıştır....
Bu işlem neticesinde, devreden, devre konu olan alacak hakkı üzerinde tasarruf yetkisini kaybeder. Dolayısıyla devredenin artık alacağı tahsil etmek, borçluyu ibra etmek veya alacağı tekrar başka bir şahsa devretmek gibi bir takım tasarruf yetkisinin mevcudiyetini gerektiren işlemleri yapabilme imkânı kalmamıştır. Buna karşılık, devralan, alacak hakkı üzerinde tasarruf yetkisinin mevcudiyetini gerektiren bir takım işlemleri (devir, tahsil, ibra gibi) yapabilir. Devreden, aynı alacağı ikinci bir defa devrederse, karşı taraf, ilk temlikten haberdar olmasa bile, iyiniyetli olsa dahi, alacağı iktisap edemez. Çünkü ilk temlik geçerli olup, bu temlikle birlikte devredenin alacak üzerindeki hak sahipliği ve dolayısıyla tasarruf yetkisi sona erdiği için, ikinci temlik geçerli olmaz. Aynî hakların devrinden farklı olarak, alacağın temlikinde tasarruf yetkisinin olmamasına karşı iyiniyet korunmamıştır....
Hal böyleyken, davacı kadının tasarruf yetkisinin sınırlandırılması talebinin reddi gerektiğine dair bozma ilamına yönelik karar düzeltme talebinin kabulüne ve açıklanan sebeple yerel mahkeme kararının tasarruf yetkisinin sınırlandırması talebine yönelik verdiği hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440/1-4. maddesi gereğince davacı kadının tasarruf yetkisinin sınırlandırılması talebi yönünden karar düzeltme talebinin KABULÜNE, Dairemizin 10.03.2016 tarih ve 2015/13196 esas, 2016/4730 karar sayılı bozma talebine yönelik olan (2.) bendinin KALDIRILMASINA ve yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, davacı kadının sair karar düzeltme isteminin yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple REDDİNE, istek halinde karar düzeltme harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 01.06.2017 (Prş.)...
Taşınır malların haczinin, borçlu bakımından sonuçları ve haciz sonucunda borçlunun tasarruf yetkisinin ne tür bir değişikliğe uğrayacağı, 2004 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre; “(I) Borçlu, alacaklının muvafakati ve icra müdürünün müsaadesi alınmaksızın mahcuz taşınır mallarda tasarruf edemez. Haczi koyan memur hilafına hareketin cezai mesuliyeti müstelzim olduğunu borçluya ihtar eder. (II) Haczedilmiş olan taşınır mal üzerinde üçüncü şahsın zilyedlik hükümlerine dayanarak iyi niyetle iktisabettiği haklar saklıdır. (III) İyi niyet kaidelerine aykırı olarak mahcuz taşınır mal üzerinde üçüncü şahsın iktisabettiği haklar, alacaklının hacizle o mala taallûk eden haklarını ihlâl ettiği nispette bâtıldır” 3. 2004 sayılı Kanun’un söz konusu hükmünün birinci fıkrasında, borçlunun haczedilen taşınır malları üzerindeki tasarruf yetkisi, ancak alacaklının ve icra müdürünün iznini alması şartına bağlanmıştır....
toplandığını ve yatırımlarının da o hesaplardan yapıldığını, bankalara müzekkere yazılarak davalı adına kayıtlı banka hesaplarına ilişkin tasarruf yetkisinin kısıtlanmasını talep ettiklerini, ailenin ekonomik varlığının korunması, müvekkilinin mağduriyetinin giderilmesi ve müşterek çocuklarının da hak kaybının yaşanmaması adına davalının tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmesini talep etmiştir....