Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Köyü 115 ada 1 ve 3 parsellerin 2/B kapsamında olup, 2924 Sayılı Yasa uyarınca tasarruf yetkisinin Orman Bakanlığında olduğu, tapunun beyanlar hanesine zilyetlik şerhi konulmasının istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda, 2/B'lik alanların tasarruf yetkisinin Hazineye ait olduğundan pasif husumet yokluğundan davanın reddine dair verilen 12.05.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve bu tür davaların genel mahkemelerde görülme olanağı bulunmadığı gibi, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesindeki 10 yıllık sürenin de geçtiği, ...tarafından yapılacak hak sahipliği tespit komisyonunca davacının hak sahibi tespit edilebileceğine göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda ... onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 09/03/2010 gününde oybirliği ile karar verildi....

    "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Tasarruf Yetkisinin Sınırlandırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1-Eşlerden birinin istemi üzerine koşullarının varlığı halinde diğer eşin tasarruf yetkisinin kısıtlanması için, kısıtlamaya konu malvarlığının edinilmiş mal olması zorunlu değildir.Türk Medeni Kanununun 199. maddesi evliliğin genel hükümleri içinde yer aldığından, bu hükmün uygulanabilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin önemi bulunmadığı gibi kısıtlamaya konu malvarlığı değerlerinin Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce ya da sonra edinilmiş olmasının da önemi yoktur.Bu bakımdan 22 ve 26 parsel numaralı taşınmazlarla ilgili ret gerekçesi doğru değil ise de bu husus temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. 2-Temyiz sebebi yönünden...

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tasarruf Yetkisinin Sınırlandırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Türk Medeni Kanununun 199. maddesinde düzenlenen, eşlerden birinin tasarruf yetkisinin sınırlandırılması, "evlilik birliğinin korunması" önlemlerinden olup, sınırlandırmaya şartlarının varlığı halinde evlilik birliği devam ediyorsa başvurulur. Evlilik birliğinin sona ermesi durumunda bu hüküm artık uygulanamaz. Tarafların evliliği dava açıldıktan sonra 23.01.2018 tarihinde kesinleşen boşanma kararı ile sona ermiştir. Bu durumda davanın esası konusuz hale gelmiştir....

        "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Tasarruf Yetkisinin Sınırlandırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, Türk Medeni Kanununun 199. maddesinde düzenlenen davalı eşin tasarruf yetkisinin sınırlandırılması isteğine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 199. maddesine dayanan istekler, çekişmesiz yargı işlerinden olmadığı gibi, basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerden de (HMK md. 316) değildir....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tasarruf Yetkisinin Sınırlandırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Türk Medeni Kanununun 199'ncu maddesinde düzenlenen, eşlerden birinin tasarruf yetkisinin sınırlandırılması, "evlilik birliğinin korunması" önlemlerinden olup, sınırlandırmaya şartlarının varlığı halinde evlilik birliği devam ediyorsa başvurulur. Evlilik birliğinin sona ermesi durumunda bu hüküm artık uygulanamaz. Tarafların evliliği dava açıldıktan sonra 13.10.2014 tarihinde kesinleşen boşanma kararı ile sona ermiştir. Bu durumda mahkemece de kabul edildiği üzere davanın esası konusuz hale gelmiştir....

            Dava, İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.Tasarrufun iptali davalarında kural olarak, tasarrufun iptal edilebilmesi için borcun doğum tarihinin iptali istenilen tasarruf tarihinden önce olması gerekir. Somut olayda davacı alacaklı İzmir 9. icra müdürlüğünün 2003/4059 sayılı dosyası ile icra takibine girişmiş takibin dayanağı 17.05.2002 ve 24.05.2002 tanzim tarihli 2 adet bono ve bu bonoların dayanağı yine aynı tarihli kredi sözleşmeleri olup dava ve temyize konu edilen taşınmazlar ise borçlu tarafından davalılardan ...'e 26.10.2001 tarihinde, ... Ltd. Şti.ne ise 30.05.2001 tarihinde satılmıştır. Bu durum da tasarruf tarihi borcun doğum tarihinden önce olduğundan davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davalılar ... vekili ile davalı ... Müh. Ltd....

              Bilgi İşlem A.Ş. arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığını, davalının da sözleşmenin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olduğunu, ... yönetim ve denetimine intikal eden müvekkili bankaca kredi hesaplarının kat edilerek ihtar çekildiğini, borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, çeşitli mahkeme kararlarıyla müvekkilinin malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisinin tamamen kaldırıldığını, akdi ve temerrüt faiz oranlarının fahiş olduğunu, alacağın yargılamayı gerektirip likit olmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

                KARAR Davacı, davalı şirketten bir daire satın aldığını, satış bedeli karşılığı olarak senetler verdiğini, senet borcunun 132.000.000.000 TL kısmını ödediğini, davalı elinde 9 adet senet kaldığını, daha sonradan anılan şirketin iflasına karar verildiğini, ikinci alacaklılar toplantısının yapıldığını, ileri sürerek elde kalan toplam 36.000.000.000 TL meblağlı 9 adet senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı, savunmada bulunmamıştır. Mahkemece, harici sözleşmenin geçersiz olduğu ve bu tür davaların Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, talep halinde dava dosyasının görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Verilen iflas kararıyla birlikte davalı şirketin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması nedeniyle davacı, bu davasında Barmek A.Ş.'...

                  Borçlu mirasçının, alacaklısı tarafından ortaklığın giderilmesi davası açılabilmesi için, öncelikle, borçlu mirasçının, elbirliği mülkiyeti ile ortak olduğu taşınmazda, hissesine düşecek kısım üzerine haciz konulması, İİK'nun 121. maddesi gereğincede ortaklığın giderilmesi hususunda icra mahkemesince yetki verilmiş olması şarttır. Zira İİK'nun 121. maddesi " Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi gibi yukardaki maddelerde gösterilmeyen başka nevi malların satılması lazım gelirse icra memuru satışın nasıl yapılacağını icra mahkemesinden sorar." hükmünü içerdiğinden, davacının yetkisinin "satılması lazım gelen" mallarla sınırlı olduğu açıktır. Dolayısı ile davacı alacaklının, ortaklığın giderilmesi davasını açabilmesi için davadan önce ve yargılama sırasında, davaya konu taşınmaz üzerinde hacizin bulunması zorunludur....

                    edilmesi” şeklinde sıralanan seçimlik hareketlerden herhangi birisinin işlenmesiyle, diğer koşulların da (alacaklının zarar görmesi ve borçlunun tacir olması gibi...) gerçekleşmesi halinde oluşacağı konusunda gerek uygulamada gerek öğretide herhangi bir duraksamanın mevcut olmaması ve somut uzlaşmazlıkta bu eylemden dolayı şikayetçi olan müştekinin zarar gördüğünün dosya içeriğinden anlaşılması karşısında; borçlu şirket hakkında 19/03/2015 tarihinde yapılan haciz işlemi sırasında adresin terk edildiğinin anlaşıldığı, vergi dairesinden gelen yazıya ve sanık savunmasına göre şirketin 31/12/2014 tarihinde terk ettirildiğinin bildirildiği, yapılan zabıta araştırmasına göre ise borçlu şirketin “.....” adresinde faaliyetine devam ettiğinin tespit edildiğinin anlaşılması karşısında, oluşan bu çelişki giderilmeden ve borçlu şirketin ticareti terk edip etmediği kesin olarak tespit edilmeden, yeni bir temsilci atanıncaya kadar sanığın terk bildirimi hususundaki yetkisinin devam edeceği gözetilmeden...

                      UYAP Entegrasyonu