Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sayılı ve 07/03/2016 tarihli ilamında özetle; "...davacının kur farkı talebinde bulunamayacağı, davacı tarafın tahsilatı yaptığında kur farkından doğan fazlaya ilişkin alacağını saklı tuttuğunu bildirmediği, ayrıca altı sene boyunca yapılan müteaddit satımlardan sonra geriye dönük olarak toplu bir şekilde ve tüm münferit satımları kapsar şekilde kur farkı talep etmesinin dürüstlük kuralına uygun olmadığı..." ifade edilmiştir. Dolayısı ile taraflar arasında kur farkı uygulanacağına ilişkin bir sözleşme olmadığı ve aynı zamanda sözleşme olmamasına rağmen kur farkı uygulanmasına yönelik ticari defterlerde de bir uygulama olmadığı ve bu durumda geriye dönük olarak toplu bir şekilde ve tüm münferit satımları kapsar şekilde kur farkı talep edilmesinin dürüstlük kuralına uygun olmadı kanaatine varılmıştır. Davalı taraf davacı aleyhine %20'den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir....

    '"kur farkları" başlıklı bölümünde yapıldığını, Tebliğde kur farklarına ilişkin olarak; bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibarıyla vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirmesi gerektiğini, bu nedenlerle tebliğ hükmünde de açıklandığı üzere bedelin sonradan ödenmesi durumunda alıcı ve satıcının lehine kur farkı oluşması durumunda fatura düzenlenmesi, ve işlemin geçerli olduğu oranda KDV uygulanması gerektiğini, burada lehine kur farkı oluşan firmanın karşı tarafa kur farkının içinden iç yüzde ile KDV hesaplamak suretiyle toplamda kur farkı kadar fatura düzenlemesi gerektiğini,bildirerek davanın reddine, Yargılama harç ve masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir....

    , müvekkilinin süresinde kur farkı faturasına itiraz ederek faturayı iade ettiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir....

    Tüm dosya kapsamı ile alınan bilirkişi raporu denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olup, bilirkişi raporlarındaki tespit ve değerlendirmeler yerinde bulunmuş olmakla taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında geçmişte herhangi bir kur farkı faturasına rastlanmadığı, kur farkının uygulanmadığı ve ürün sipariş sözleşmesinde siparişi veren davalı şirketin kur farkını kabul etmediğinin özellikle belirtmiş olduğu dikkate alındığında, davacının talebinin kur farkından kaynaklı faturaya ilişkin olması nedeniyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....

      Somut olayda,davacı takip dayanağı kur farkı alacağı 83.662,15 USD kur farkı alacağının ödenmesi ihtarına yönelik 23/11/2015 tarihli ihtarname olarak göstermiş , takip talebine kur farkı faturalarını eklememiş ise de yargılama sırasında alacağının dayanağı olduğunu iddia ettiği 12 adet TL üzerinden düzenlenen faturayı dosyaya ibraz ettiği anlaşılmıştır. Kur farkı alacağına dayanak olan ve yargılama sırasında dosyaya sunulan 12 adet kur farkı faturasının TL üzerinden düzenlenmesine rağmen davacı taraf icra takibini USD üzerinden yapmış ve mahkemece kur farkı alacağı USD olarak hüküm altına alınmıştır. Kur farkı faturası yabancı para alacağı (döviz) üzerinden düzenlenen faturanın düzenlediği tarihin kuru ile faturanın tahsil edildiği tarihin kuru arasındaki farktan kaynaklanan ve TL olarak doğan bir alacaktır. Kur farkı düzenlenen temel ilişkide asıl alacak miktarı döviz olarak aynı kalmaktadır....

        Davacının 1479 sayılı Yasaya tabi Bağ-Kur sigortalılığı tescil tarihi olan 4.10.2000 tarihi itibariyle durdurulduğuna göre, ziraat odası kaydı ve diğer delillerden tarımsal faaliyetin aralıksız devam ettiğinin anlaşılmasına ve davacının sigortalılık iradesininde tarım Bağ-Kur sigortalılığı yönünde oluşması itibariyle, mahkemece tescilinin yapıldığı 1.12.1984 tarihinden vergi, oda ve sicil kayıtlarının devam etmesine bağlı olarak başlatılan 1479 Bağ-Kur sigortalılığının başlangıcı olan 1.5.2008 tarihine kadar olan sürede 2926 sayılı Yasaya tabi tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edilmesi ve oluşan bu duruma göre davacının 29.7.2008 tarihli yaşlılık aylığı talebi hakkında yasal koşulların oluşup oluşmadığı incelenerek bir sonuca gidilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....

          . - K A R A R - Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında sürekli bir ticari ilişkinin bulunduğunu, müvekkilinin yurtdışından döviz cinsinden ithal ettiği kömürleri uzun vadeli çekler karşılığı davalıya sattığını, taraflar arasında yapılan sözleşme ile ödeme gününde ortaya çıkabilecek kur farkının alıcı tarafından ödenmesinin kararlaştırıldığını, bu uygulamanın müvekkili tarafından mutad olarak diğer alıcılara da uygulandığını, taraflar arasında mevcut olan kur farkı sözleşmesi uyarınca döviz kurlarında ortaya çıkan fark gözetilerek 14/02/2009 tarihli 48.778,80-TL tutarındaki kur farkı faturasının düzenlendiğini, ancak davalının faturayı iade ederek ödeme yapmayacağını bildirdiğini, oysaki davalının aynı mahiyetteki daha önceki kur farkı faturasını ödemiş olduğunu, kur farkından doğan fatura alacağının tahsili için Sincan 3....

            Ek raporunda; davacı verilerinin doğru kabul edildiğinde kesilecek kur farkı faturası KDV dahil hesaplandığında, buna göre toplam alacak faturasının KDV dahil 21.863,02 TL olduğu, bu tutardan TL alacak bakiyesi olan 3.595,63 TL nin düşülmesi gerektiği, kesilmesi gereken kur farkı faturası KDV dahil 18.268,39 TL olduğu, kur farkı kesilebileceği konusunda kanaat getirir ve karar verilirse davacının kesebileceği kur farkı faturası KDV dahil 18.267,39 TL olduğu, kur farkı istenemez kanaatiyle karar verilirse davacının davalıdan olan cari hesap alacağı KDV dahil 3.595,63 TL olduğu, davacı vekilinin itiraz dilekçesi incelendiğinde 30.000,00 TL tutarlı çekler 26/03/2013 tarihinde alındığı, bu konuda takdir mahkemenin olmakla birlikte kur farkının kabul edilmemesi halinde davacının dalıdan 3.595,63 TL alacağı kur farkının kabulü halinde KDV dahil 21.863,02 TL olduğu bildirilmiştir....

              Bu durumda davalı ödeme tarihlerine göre kur farkı alacağından dolayı sorumlu olacağından, davacının kur farkı alacağının ödeme tarihlerindeki kurun dikkate alınarak hesaplanması, yani davalının TL cinsinden yaptığı ödemelerin ödeme tarihindeki kur dikkate alınarak yabancı paraya çevrilmesi ve fatura tarihindeki yabancı para ile arada bir fark meydana gelmesi halinde bunun kur farkı olarak davacıya ödenmesi gerekecektir. Diğer yandan, çek bir ödeme aracı olup, çekle yapılan ödemelerde ise çek üzerende yazılı bedel dışında herhangi bir kur farkı istenemeyecek, yani çek alınmış olmakla alacağın bu bedel üzerinden ödenmesi kabul edilmiş olacağından çekle yapılan ödemelerde kur farkı istenemeyecektir. Bu durumda, varsa kur farkı alacağının çek ile yapılan ödemeler düşüldükten sonra geriye kalan ödemeler yönünden hesaplanması gerekecektir....

                Diğer taraftan kur farkı talepleri kur farkı faturası düzenlenmesine bağlı değildir. Taraflar arasında yabancı para birimine endeksli bir ticari ilişkinin varlığı halinde kur farkı faturası düzenlenmeden de kur farkı alacağı talep edilebilir. Bu durumda kur farkı alacağının ödeme tarihindeki kurun dikkate alınarak hesaplanması gerekir (Yargıtay 19. HD. T.11/09/2018, E.2017/3549, K.2018/4033). Yine kur farkının dayanağı olan faturaların bedellerinin ne şekilde ödendiği hususu da önemlidir, zira sözleşmede aksine bir hüküm yoksa ödemenin çekle yapılması halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığı kabul edilmektedir. (Yargıtay 19 HD’nin 20/04/2016 tarihli 2015/16900 E., 2016/6896 K. sayılı kararı; 14/11/2013 tarihli 2013/14587 E., 2014/17996 K. sayılı kararı). Ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden satıcının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerekir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları da bu yöndedir. (Yargıtay 11....

                  UYAP Entegrasyonu