Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

- K A R A R - Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişki bulunduğunu ve satılan malın bedelinin USD cinsinden olup TL olarak yapılan vadeli ödemelere kur farkı uygulanmasının kararlaştırıldığını, kur farkı ve mal bedelinden doğan alacağın tahsili için başlatılan 2009/935 esas sayılı icra takibine itiraz edildiğini iddia ederek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında, satın alınan malın bedelinin TL cinsinden düzenlenen çekler ile ödendiğini ve yanlar arasında kur farkı uygulanacağına yönelik anlaşma veya uygulama bulunmadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir....

    K A R A R 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı SGK’nun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine 2-Dava, sigortalının tarımsal faaliyeti nedeniyle ilk Bağ-kur prim kesintisinin yapıldığı ayı takip eden ay başı itibariyle 2926 sayılı Yasa’ya tabi tarım Bağ-kur sigortalısı olduğunun ve 5458 sayılı Yasa'dan doğan haklarının saklı tutulması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. Sigortalının ilk Bağ-kur prim kesintisi Ekim 1996 tarihinde yapıldığı ve bu tarihi takip eden ay başı olan 01.11.1996 tarihinden itibaren tespite karar verilmesi gerektiği halde, Mahkemece, 01.01.1996 tarihinden itibaren 2926 sayılı Yasa’ya tabi tarım Bağ-kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.U.M.K’nun 438/7.maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır....

      Somut olayda; davanın kabulüne karar verildiği belirtildiği halde davacının Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemini karşılamayacak ve infaz edilemeyecek şekilde davacının “...faaliyetinin Bağ-Kur kapsamında olduğunun tespitine...” şeklinde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6217 sayılı Kanunun 30'uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen Geçici 3'üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 438'inci maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır. SONUÇ: Hüküm fıkrasına birinci bendine yer alan “...sürelerdeki faaliyetinin Bağ-Kur kapsamında olduğunun...” ibaresi silinerek yerine “sürede 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun” ibaresinin eklenmesine ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 12.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        - K A R A R - Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğu, satılan malların döviz üzerinden satıldığını, ödeme tarihi ile fatura tarihi arasındaki kur değişikliği nedeniyle TL cinsinden yapılan ödemelerden doğan kur farkı alacağı için ... 11. İcra Müdürlüğü’ nün 2014/1002 E. s. dosyası ile başlatılan icra takibine karşı davalının yaptığı itirazının iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkil şirket ile davacı arasında ticari ilişkinin bulunduğunu kabul ederek tüm borçlarını ödediklerini, takip dayanağı kur farkı faturalarının yasal dayanağının bulunmadığını, davacı ile aralarında kur farkından doğan borca ilişkin bir teamül olmadığını ve faturaların iade edildiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur....

          Mahkemece bozma ilâmına karşı uyma kararı verilmek suretiyle yapılan yargılama neticesi davanın reddine karar verilmiştir. 01/04/1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20/04/1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasanın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22/03/1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 02/08/2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve...

            Somut olayda, davacıya ait Bağ-Kur giriş bildirgesinin 4956 sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 02/08/2003 tarihinden önce Kuruma verilmiş olması sebebiyle tescil tarihinden önceki kayıtlarına göre sigortalılık hakkı elde ettiği anlaşılmaktadır. Ancak, davacının esnaflık faaliyetinin devam ettiği süre boyunca ... Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edilmesi gerektiğinden ve eldeki dava ile Bağ-Kur kapsamında sigortalı olduğu sürelerin tespiti amaçlandığından vergi kaydına göre sigortalılık başlangıç tarihinin tespitine karar verilmesi doğru değildir. Yapılacak iş, davacının talebini açıklattırıp hangi tarihler arasında ... Bağ-Kur sigortalılığının tespitini istediğini belirlemek, davacının ... Ticaret Odasında ve ......

              Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının Kuruma verdiği 07/04/2011 tarihli dilekçesi ile ...tarafından yapılan prim kesintilerine göre sigortalılığının yapılmasını istediği, Çukobirlik Elazığ Şubesi tarafından Kuruma yazılan 04/04/2006 tarihli yazıda davacıya ait kesinti dökümünün gönderildiği, buna göre 04/.../1995 tarihi itibariyle davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığının başlatıldığı ve .../07/2007 tarihinde çıkışının yapıldığı, davacının Esnaf Bağ-Kur kapsamındaki sigortalılık süreleri ile ilgili prim borçlarını yapılandırmasından sonra .../04/1999 tarihinde başlayan sigortalılığı nedeniyle .../04/1999 tarihinde çıkışının yapıldığı, 01/05/2011 tarihi itibariyle 4321 gün Esnaf Bağ-Kur ve 1273 gün Tarım Bağ-Kur olmak üzere toplam 5594 prim gün sayısı üzerinden yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının Bağ-Kur prim kesintilerinin Kurum hesabına intikal etmediğinin anlaşılmasından sonra .......

                ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO: 2023/612 Esas KARAR NO: 2023/726 DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) DAVA TARİHİ: 04/09/2023 KARAR TARİHİ: 15/11/2023 Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,Davacı vekili dava dilekçesini özetle; müvekkil şirket ile davalı taraf arasında sözleşme imzalandığını, sözleşmede belirtildiği gibi tüm ürün ve hizmet bedelinin Euro cinsinden belirlendiğini, yine aynı sözleşmede fatura kesim gününde kurda oluşabilecek %10 üzerindeki artış için kur farkı faturası düzenleneceğini, davalı tarafın düzenlenmesi gereken kur farkı faturasını düzenlemeye yanaşmadığını, davacı tarafın --------- Nolu (1.810x167,47)= 61.039,45 EURO tutarlı kur farkı faturasını düzenleyerek davalı tarafa gönderdiğini, davalı tarafın 14/08/2023 tarih ve --------- NOLU 1.810x167,47) tutarlı iade faturası düzenleyerek davacı şirkete gönderdiğini, iade faturası davacı şirket tarafından kabul edilmeyerek --------- Noterliğinin...

                  Davalı vekili, davalının, davacıdan fatura karşılığı mal satın aldığını ve malların bedelini ödediğini, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine ilişkin yazılı bir anlaşma veya teamül bulunmadığını, davacının fatura bedellerini tahsil ederken, kur farkı alacağı olduğuna dair ihtirazi kayıt koymadığından, sonradan kur farkı talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, davacı tarafından gönderilen kur farkı faturalarını, davalının ihtarname ekinde iade ettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, Dairemizin bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre; Yargıtay bozma ilamına uyularak Yargıtay bozma ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, Bölge Adliye Mahkemesince HMK'nın 373/3. maddesi uyarınca uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir....

                    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanunî gerektirici sebeplere ve özellikle, sağlık sigortasının kapsamını belirleyen 1479 sayılı Kanunun Ek 11 inci maddesinde; prim borcu olan Bağ-Kur sigortalılarının Bağ-Kur sigortalısı olan eşleri üzerinden sağlık yardımlarından yararlanamayacağına ilişkin engelleyici bir hükme yer verilmemesi, Bağ-Kur Sağlık Sigortası Yardımları Yönetmeliği'ndeki bu durumu engelleyici düzenlemenin ise, normlar hiyerarşisi dikkate alındığında hukuki sonuç doğurmayacağı gerçeği karşısında, bu kanuna göre sigortalı olup prim borcu bulunan dava dışı Dursun Gür'ün, davacı eşi üzerinden sağlık yardımı almasının mümkün bulunmasına, öte yandan, 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanununun 22.2.2006 gün ve 5458 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi ile değişik Ek 19 uncu maddesindeki; "Bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak...

                      UYAP Entegrasyonu