Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

- K A R A R - Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişki sebebiyle müvekkilinin 6.000 Euro bedelli ve 15.500 Euro bedelli çekleri davalıya teslim ettiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin YTL üzerinden olmasına karşın çeklerin Euro üzerinden düzenlendiğini davalı tarafa teslim ile tahsil tarihlerindeki kur farkı nedeniyle müvekkilinin 6.997,80.-YTL fazla ödeme yaptığını bu sebeple 06.06.2006 tarihli 6.997,80.-YTL kur farkı ve 1259,60.-YTL %18 KDV olmak üzere toplam 8257,40.-YTL bedelli fatura tanzim edildiğini davalının faturayı kabul etmediğini bildirerek kur farkından dolayı yapılan fazla ödeme tutarı olan 8257,40.-YTL'nin 28.07.2006 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsil edilmesini talep ve dava etmiştir....

    Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Davada 28.06.2001 tarihli sözleşmenin 7. maddesi uyarınca talep konusu yapılan kur farkı alacağının tahsili istemine ilişkin İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2003/6638 Esas sayılı icra takibine yapılan itirazın iptâli talep edilmiş olup, mahkemece kur farkı alacağı fer’i bir alacak niteliğinde görülerek asıl alacağa dair ödemeler yapılırken bu kalemle ilgili olarak ihtirazî kayıt ileri sürülmediği için artık dava konusu yapılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir. Özellikle taraflar arasındaki sözleşmede kur farkı ödenmesi kararlaştırılmış olduğu gibi, kur farkı alacağının fer'i bir alacak niteliğinde kabulü de mümkün değildir. Ayrıca zamanaşımı süresince talep edilebilmesi mümkündür. Davacı icra takibine 06.06.2003 tarihinde girişmiştir....

      ye karşı güçlendiği 24.03.2009 tarihinde geriye dönük kur farkı alacağı faturasını tanzim ettiğini, kaldı ki müvekkil şirketçe, her bir sevkıyatın karşılığı satış bedeli peşin çek mukabili teslim tarihi itibariyle karşılandığını, kur farkına davacının ihmali eylemlerinin yol açtığının tartışmasız olduğunu, ilk sipariş üzerine vade tarihinde kur farkı talep edilmiş olsaydı, bu şartlar altında müvekkilince başka bir emtia siparişinin verilmeyeceğini, sonuçta her bir siparişe ilişkin vade tarihinden itibaren davacının iddia ettiği kur farkı alacağına ilişkin fatura düzenlemekle mükellef olduğu, yasal müddet geçtikten sonra tüm geçmiş siparişlere ilişkin 24.03.2009 tarihli kümülatif bir fatura ile alacak talebinde bulunulmasının haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur....

        Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasındaki ticari ilişkiye dayalı satış faturaları bulunmaktaysa da, cari hesaplarda herhangi bir kur farkı faturası kaydına rastlanmadığı, bu nedenle hangi tarihler ve miktarlar üzerinden fark talep edildiğinin açık bir şekilde belirlenemediği, oysa kur farkı talep edilebilmesi için öncelikle yazılı bir sözleşmenin bulunması gerektiği, arada kur farkı uygulanması ile ilgili teamül bulunması halinde de kur farkı talep edilebileceği, ancak davacının buna ilişkin yazılı bir sözleşme sunamadığı gibi taraflar arasında kur farkı uygulandığına dair bir teamülün varlığının da saptanamadığı belirtilerek, davanın reddine ve davalı vekilinin kötü niyet tazminatı isteminin de reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

          Mahkemece, davanın kabulü ile davacının 1.9.1997-1.5.2008 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir. Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davalı Kurum tarafından davacının ilk olarak 1.1.1999 tarihinde Tarım Bağ-Kur tescilinin yapıldığı, 5 yıldan daha fazla süreli olarak Kuruma prim borcu olduğundan dolayı 5510 sayılı Yasanın Geçici 17.maddesi gereğince sigortalılığının başlangıç tarihi itibariyle durdurulduğu,sonrasında davacının 1.8.2008 tarihinde Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak yeniden tescilinin yapıldığı,sattığı mahsüllerden 8.ay 1997, 1998,1999 ve 2000 tarihinde zorunlu Bağ-Kur prim kesintisinin yapıldığı, anlaşılmıştır....

            - K A R A R - Davacı vekili, davalı ile aralarında ticari ilişkinin bulunduğunu, müvekkilinin davalıya 170.000 TL.ve 60.000 TL.bedelli kesin teminat mektubu verdiğini, davalının faturadan kaynaklı kur farkı alacağının meydana geldiğini ileri sürerek kur farkı alacağını tahsil etmek istediğini, bilahare gönderilen kur farkı faturasının iade edildiğini ve cari hesap alacağının bulunmadığını belirterek davalıya borçlu olmadığının tespitini, teminat mektuplarının iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Yargılama sırasında davacı vekili 170.000 TL.bedelli teminat mektubunun nakde çevrildiğini ve 30.693.34 TL.tahsil edildiğini beyanla davaya istirdat davası olarak devam edilmesini talep etmiştir....

              Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davacıdan aldığı mal bedelini çekle ödediğini, bu konuda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığını, davacının daha sonra kur farkı adı altında fatura düzenleyip noter aracılığıyla müvekkiline gönderdiğini, fatura içeriğine itiraz edilerek noter aracılığı ile iade edildiğini, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmadığını, davacı tarafından söz konusu mallara ilişkin olarak düzenlenen faturada Türk Lirası karşılığı olduğuna dair bir kayıt bulunmadığını, faturaya ek yanlı olarak yazılan dolar kurunun, kur farkı istenebilmesi için yeterli olmadığını, daha önceki ödenen kur farkı faturasının aynı ticari ilişkiden kaynaklanmadığını, teamülün kabul edilmesi için aynı ticari ilişkiden kaynaklanması gerektiğini, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için, satıcı tarafından fatura düzenlemek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim...

              Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davacıdan aldığı mal bedelini çekle ödediğini, bu konuda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığını, davacının daha sonra kur farkı adı altında fatura düzenleyip noter aracılığıyla müvekkiline gönderdiğini, fatura içeriğine itiraz edilerek noter aracılığı ile iade edildiğini, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmadığını, davacı tarafından söz konusu mallara ilişkin olarak düzenlenen faturada Türk Lirası karşılığı olduğuna dair bir kayıt bulunmadığını, faturaya ek yanlı olarak yazılan dolar kurunun, kur farkı istenebilmesi için yeterli olmadığını, daha önceki ödenen kur farkı faturasının aynı ticari ilişkiden kaynaklanmadığını, teamülün kabul edilmesi için aynı ticari ilişkiden kaynaklanması gerektiğini, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için, satıcı tarafından fatura düzenlemek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim...

                Taraflar arasında temel ilişki yabancı para cinsinden kurulmuş olup, vadeli ödemelerin TL cinsinden yapılması halinde kur riskinin (kur farkının) müşteriye ait olduğu açıkça sözleşmede kararlaştırılmıştır. Bu durumda fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki farkın istenebilmesi için uygulama ya da teamül aranmaz. Ödeme aracı olan çekin TL olarak düzenlenmesi taraflar arasındaki mevcut sözleşme hükmünden vazgeçilmesi anlamına gelmemektedir. Bu durumda mahkemece; davacının kur farkı talebi yönünden TL cinsinden yapılan ödemeler dikkate alınarak uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp deliller hep birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, taraflar arasında bu hususta sözleşme olması nedeniyle dava konusu olayda uygulama olanağı bulunmayan 19....

                  İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Takibin cari hesap alacağına ilişkin olduğunu ve alınan raporda müvekkilinin cari hesap borcu olmadığının belirlendiğini, davacının tek yanlı düzenlediği iki adet kur farkı faturasının takibe konduğu ve faturalara süresinde itiraz edilerek iade edildiğini, bu nedenle kur farkı faturalarının kesinleşmediğini, mahkemece hatalı gerekçeyle kur farkına yönelik anlaşma ve teamül bulunduğunun kabul edildiğini; Taraflar arasında yazılı bir satış sözleşmesi veya kur farkı alınabileceğine dair bir sözleşme bulunmadığını, tüm ödemelerin Türk Lirası olarak banka havalesi veya çek ile yapıldığını, çek ile ödeme yapılması nedeniyle artık kur farkının istenemeyeceğini, bir çok Yargıtay kararında belirtildiği üzere, ödeme aracı olan çekin döviz cinsinden düzenlenmesi mümkünken, TL cinsinden çek kabul edilmesi nedeniyle artık kur farkı faturası düzenlenemeyeceğini, davacının ticari defterlerinde de tahsilatlarının Türk...

                    UYAP Entegrasyonu