Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı tanığı Osman Konağ, taşınmazların ortak muristen kaldığını taksim konusunu bilmediğini, 40 yıla yakın süredir davalının tasarrufunda olduğunu bildirmiş, davalı tanıkları...ile..., 35-40 yıldan fazla zamandır davalı tarafından kullanıldığını, vergi kayıtlarının dava konusu yerleri kapsadığını ileri sürmüş, taksim olgusundan söz etmemişlerdir. Diğer yönden uyuşmazlık konusu parsellerin dayanağı olan vergi kayıtlarında tarafların miras bırakanları ... ve ... 1/2 oranında pay sahibidirler. TMK. nun 6.maddesi hükmü uyarınca herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Bu kural gereğince davacılar bu yerlerin miras bırakandan kaldığını, terekesinin taksim edilmediğini, davalı ise, dava konusu parsellerin ortak miras bırakanla ilgisinin bulunmadığını veya taksim yoluyla kendisine kaldığını kanıtlaması gerekmektedir....

    Borçlunun elbirliği halinde ortak olduğu taşınmazlarda, borçlu ortağın alacaklısı İİK'nın 121. maddesine göre icra mahkemesinden alacağı yetki belgesine dayanılarak borçlunun ortağı olduğu taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açabilir. İcra mahkemesinden alınan yetkiye dayanarak açılan davalarda kural olarak borçlu ortağın mülkiyet hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması gerekir. Somut olayda; davalı ... vekili, temyiz dilekçesiyle mirasçılar arasında ..... 2. Noterliğinde 27.10.2004 tarihli miras taksim sözleşmesi düzenlendiğini bildirmiştir. Miras taksim sözleşmesinin yapılması halinde ortaklığın giderilmesi istenemez....

      Somut olayda; miras taksim sözleşmesinin yapılması halinde ortaklığın giderilmesi istenemez ise de, adı geçen sözleşmeye dayalı olarak tarafların birbirlerine tapuda rızai ferağ vermemiş olmaları ve bu aşamada miras taksim sözleşmesine dayalı tescil davası da açılmamış olduğundan, mahkemece miras taksim sözleşmesine dayanarak davaya itiraz eden davalı ... vekiline, adı geçen sözleşme nedeniyle tescil davası açmak üzere usulüne uygun olarak mehil verilmesi, dava açıldığı takdirde bu dava bekletici mesele sayılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 13.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

        (madde metninde taksimden bahsedilse dahi kıyasen taşınmazın zilyedi murisin mirasçıların yasal miras payına mahsuben sağlığında yaptığı paylaştırma da bu kapsamdadır.) 3.3.3 TMK'nın 676. maddesine göre bütün mirasçıların katılımı ile mirasçılar arasında yapılacak taksim sözleşmeleri geçerlidir, yine TMK'nun 677. maddesine göre öncesi tapusuz olan taşınmazlarda mirasçılar arasındaki miras payının devri için bütün mirasçıların katılımı ve rızasının bulunması gerekli olmayıp mirasçıların bu amaçla kendi aralarında anlaşmış olması yeterlidir....

          Somut olaya gelince, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 7/4. maddesine göre kadastro tutanağı düzenlenmeyen ve paftasında yol olarak gösterilen bu yerle ilgili olarak kadastroya tabi olması yolunda herhangi bir iddia vaki olmamış ve dava tarihi olan 28.10.2010 tarihine kadar geçen süre içerisinde hak arama yoluna başvurulmamıştır. Bu nedenle; davanın, makul sürede açılmadığı ve dava konusu taşınmazın paftasında yol boşluğu olarak gösterildiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıl geçmediği dikkate alınarak, reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Kabule göre de; dava TMK. nun 713/1. maddesine dayalı olarak açılan "tescil" davası olduğu halde, mahkemece " tapu iptali ve tescil " davası olarak nitelendirilmesi ve paftasında "yol" olarak belirlenen taşınmaz tapusuz yer olduğundan mahkemenin kararında yazılı olduğu üzere “yol olarak tescil gören alanın iptali” şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....

            a ait mühür usulüne uygun olarak onaylanmasa da taksim sözleşmesinin 06/07/1963 tarihinde tüm mirasçıların katılımıyla tapu sicil memuru huzurunda resmi işlemle mirasçıların taşınmazlardaki paylarını karşılıklı devrettikleri, bu sebeple adi yazılı olarak yapılan taksim sözleşmesinin tapuda yapılan işlemle resmi hale dönüştürüldüğü, kullanılan mührün usulüne uygun olarak onaylanmamasının tek başına taksim sözleşmesindeki iradenin tapu kayıtlarına yansıması karşısında geçersizlik sebebi olamayacağı, ayrıca 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 15. maddesi gereğince Hamza mirasçıları arasında taksim edildikleri ve taksim sözleşmesi yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile de doğrulandığı sonucuna varıldığı, kadastro tutanakları ve tapu kayıtlarına göre de, 930, 933, 934 parsel sayılı taşınmazların taksim sözleşmesine uygun olarak davacı ... adına, 126, 377, 445, 936 parsel sayılı taşınmazların ise ... adına, yine 739, 827, 828, 255, 443, 941, 942, 947 sayılı parsellerin davacının annesi ... adına...

              İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı T18 istinaf dilekçesi ile; " Davanın, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve TMK. nun 713/2. fıkrasında yer alan '... maliki 20 yıl önce ölmüş...' hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun. 713/1 ve 2 fıkraları gereğince tapunun hukuki değerini yitirdiği gerekçesiyle açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davası olduğunu, tüm bu hususların yeterince irdelenmeden karar verilmiş olduğunu, davacının ve İzzet Susoy mirasçılarının zamanaşımı koşullarını taşıyıp taşımadığı yani yerel mahkemenin 20 yıldır nizasız ve fasılasız zilyetlikleri sübuta ermeden tapu iptal ve tesciline karar verilmesinin kabul edilemez olduğunu, bir an için davacının davasında haklı olduğunu düşünsek bile yerel mahkemenin yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınması yönündeki kararı hukuka, kanuna ve hakkaniyete aykırı olduğunu, " öne sürerek kanun yoluna başvurmuştur....

              Davalılar, mirasa konu mallar üzerinde elbirliği mülkiyetinin olduğunu, miras paylaşımına ilişkin 2 ayrı taksim sözleşmesi olduğunu, miras taksim sözleşmesine dayanan dava açtıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemenin, davanın reddine ilişkin ilk kararı, Dairemizin 19.11.2014 günlü 2014/8636 Esas, 2014/13099 Karar sayılı ilam ile davaya konu taşınmazın taraflar adına paylı mülkiyet olarak tapuya kayıtlı olduğu, taksim sözleşmesinin geçerliliğinin kabul edelibilmesi için Türk Medeni Kanunu'nun 676 v.d. maddeleri uyarınca dava konusu taşınmazın muris adına kayıtlı ya da elbirliği mülkiyetine konu olması gerektiği, mahkemece işin esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiştir....

                Dava; TMK. nun 677. maddesine dayalı pay iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı vekili, davalının taşınmaz üzerindeki payının vekil edeni tarafından 1980 yılında düzenlenen yazılı belge ile satın aldığını bildirmiş, davalı ise; miras payını devretmediğini ve senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını savunmuştur....

                  "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi _K A R A R_ Dava, miras taksim sözleşmesinin hatalı yapıldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14/son maddesi gereğince 01.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulunun Hukuk Dairelerinin iş bölümünü düzenleyen 24.01.2014 tarihli ve 2014/1 sayılı Kararı uyarınca ve davanın açıklanan niteliği itibariyle temyiz inceleme görevi Yargıtay 8. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın ilgisi yönünden Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 21.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                    UYAP Entegrasyonu