Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

XXV, Y. 2021, Sa. 2 179,, s.15 ), takibe konu senette İstanbul ve Karşıyaka İzmir olmak üzere 2 farklı düzenleme yerinin gösterildiği bu durumun TTK 777/4 maddesine uygun olmadığı davaya konu senedin kambiyo vasfında olmadığı gerekçesi ile, şikayetçinin usulsüz tebliğe ilişkin şikayeti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, şikayetçinin yetki itirazı yerinde görülmediğinden reddine, şikayetçinin takibe konu senedin kambiyo vasfına haiz olmadığına yönelek şikayetinin kabulü ile, Büyükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün 2021/32249 esas sayılı dosyasındaki takibin iptaline karar vermiştir. Davalı/alacaklı istinaf dilekçesinde; takibe konu senedi ciro yoluyla aldığını, borçlunun ilgili senet üzerine senet düzenlenirken yazdırdığı adresin aynı zamanda tebligat adresi niteliğinde olduğunu, 5 günlük itiraz süresinin aşıldığını, itirazın geçersiz olduğunu, borçlunun itirazının haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir....

Davacı dava dilekçesinde, borca itirazın yanında usulsüz tebliğ şikayetinde de bulunduğunu beyan etmiş olmasına rağmen, Mahkemece HMK'nın 297.maddesine aykırı olarak davacının usulsüz tebliğ şikayeti konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Mahkemece, borçlunun usulsüz tebliğ şikayeti de incelenmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden HMK'nın 353/1- a-6. bendi gereğince davacının istinaf isteminin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir....

İcra Dairesi'nin E. 2019/4633 sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibi sonucunda müvekkillerine 31/10/2019 tarihinde örnek 10 nolu ödeme emrinin tebilğ edildiğini, takip dayanağı çekin kambiyo senedi vasfında olmadığından takibin iptalinin gerektiğini, takip dayanağı 10/04/2019 tanzim tarihli, 50.000 TL bedelli senedin teminat senedi olduğunu, teminat senedi olduğunun senet aslına şerh edildiğini ve bu şerhin taraflarca imza altına alındığı, ancak davalı tarafça şerh kısmı kesilerek icra takibine girişildiğini belirterek takibin iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

Anılan yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere icra takibi hangi icra müdürlüğünce yapılmış ise bu takiple ilgili itiraz ve şikayetler takibin yapıldığı yer icra müdürlüğünün bağlı bulunduğu icra mahkemesince çözümlenir. Ancak, şayet haczolunacak mallar başka yerde ise talimatla malların bulunduğu yer icra müdürlüğünce yapılan hacizle ilgili şikayetlerde haczi yapan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesince incelenir. Somut olayda, kıymet takdiri talimat yoluyla Yıldızeli İcra Müdürlüğünce yapıldığı anlaşılmakla şikayeti inceleme yetkisi Yıldızeli (Sivas) İcra Mahkemesine aittir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri ile 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince; Yıldızeli (Sivas) İcra Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 27/02/2020 gününde oy birliği ile karar verildi....

    mahkemece, 18.12.2015 tarihinde “Ek Karar” adı altında dosya üzerinden inceleme yapılarak borçlunun itfa itirazı kabul edilerek takibin iptaline karar verildiği görülmektedir....

      ın 05.03.2013 tarihi itibariyle alacaklı sıfatı kalmadığından sıfat yokluğu (aktif husumet ehliyeti olmadığından) hakkındaki usulsüz tebligat şikayeti ve imza itirazının reddi yerine adı geçen yönünden şikayet ve itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına (iptaline) ve ... aleyhine %20 orandan tazminata ve %10 para cezasına hükmedilmesi doğru değildir. O halde mahkemece; temlik veren ... hakkında istemin pasif husumetten reddine karar vermek gerekirken işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. 2- Temlik alacaklısı ...'ın temyiz itirazlarının incelenmesinde; Yukarıda da belirtildiği gibi temyiz incelemesine konu şikayet ve itiraz yönünden ilgili ve yasal hasım, alacaklı sıfatını Noter temliknamesi ile kazanan ...'tır. Hal böyle olunca, mahkemece alacaklı ...'...

        Bu durumda, borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihi olan 18.03.2014 tarihine nazaran 25.03.2014 tarihinde yaptığı usulsüz tebligat şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca 7 günlük sürededir. Buna göre, usulsüzlüğü iddia edilen 08.03.2013 tarihinde yapılan tebligattan önce, bu tebligata ıttıla edildiğine yönelik mahkeme gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. O halde mahkemece; borçlunun usulsüz tebligat şikayeti ve ileri sürdüğü takibin iptaline yönelik diğer iddialarının yöntemine uygun olarak incelenmek sureti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun bulunmayan gerekçeye dayalı olarak şikayetin süreden reddine karar verilmesi isabetsizdir....

          Bu durumda, borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihi olan 18.03.2014 tarihine nazaran 25.03.2014 tarihinde yaptığı usulsüz tebligat şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca 7 günlük sürededir. Buna göre, usulsüzlüğü iddia edilen 08.03.2013 tarihinde yapılan tebligattan önce, bu tebligata ıttıla edildiğine yönelik mahkeme gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. O halde mahkemece; borçlunun usulsüz tebligat şikayeti ve ileri sürdüğü takibin iptaline yönelik diğer iddialarının yöntemine uygun olarak incelenmek sureti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun bulunmayan gerekçeye dayalı olarak şikayetin süreden reddine karar verilmesi isabetsizdir....

            Bu durumda, borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihi olan 18.03.2014 tarihine nazaran 25.03.2014 tarihinde yaptığı usulsüz tebligat şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca 7 günlük sürededir. Buna göre, usulsüzlüğü iddia edilen 08.03.2013 tarihinde yapılan tebligattan önce, bu tebligata ıttıla edildiğine yönelik mahkeme gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. O halde mahkemece; borçlunun usulsüz tebligat şikayeti ve ileri sürdüğü takibin iptaline yönelik diğer iddialarının yöntemine uygun olarak incelenmek sureti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun bulunmayan gerekçeye dayalı olarak şikayetin süreden reddine karar verilmesi isabetsizdir....

              Anılan yasal düzenleme uyarınca, meskeniyet şikayeti, yalnızca takip borçlusuna tanınmış bir hak olup, takipte borçlu sıfatı taşımayan, tapuda lehine aile konutu şerhi verilen 3. kişinin haczin kaldırılmasını istemesi mümkün değildir..." (Yargıtay 12. HD.; 19/04/2018 tarih 2016/29600 E. 2018/3351 K. vb.) denilerek üçüncü kişi konumunda bulunan eşin meskeniyet iddiasının dinlenemeyeceği hüküm altına alınıyor ise de, Anayasa Mahkemesinin 12/12/2019 tarih ve 2016/10454 sayılı kararında "...başvurucunun meskeniyet iddiasına dayalı haczedilemezlik şikayeti mahkeme tarafından dava ehliyeti yokluğu sebebiyle reddedilmiştir. Başvurucunun aile konutuna ilişkin Anayasa'daki güvencelerin gözetilmediği iddialarını öne sürme imkanı ortadan kaldırılmıştır....

              UYAP Entegrasyonu