Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının müspet ve menfi zararlarını birarada talep edemeyeceği, onananarak kesinleşen 16. Asliye Ticaret Mahkemesine ait ilamda ve Yargıtay içtihatında da menfi zarardan bahsettiği, dolayısıyla davacı tarafın menfi zarar talebinde bulunduğu, organizasyon için yapılan masraf ve giderler toplamı olan 238.245,76 TL'lik tutarın menfi zarar olduğu, toplanan delillerden kira bedelinin davalı tarafından yatırıldığı anlaşılmakla kiralama masrafı düşüldüğünde davacının menfi zarar toplamının 153.500,00 TL olacağı ve bu tutarın cezai şart miktarının altında kaldığı ayrıca davalının ekonomik olarak mahvına sebep olacak miktarda olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile toplam 161.633,06 TL cezai şartın dava tarihinden yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A....

    -Davacı iş sahibi şirket vekilince açılan davada, taraflar arasındaki ....01.2010 tarihli sözleşme gereğince davalı yüklenici şirket tarafından üretilen bira akış kontrol cihazlarının arızalı olduğunun anlaşılması üzerine alınan cihazların ürün teslim formları ile davalıya iade edildiği ve sözleşmenin feshedildiği belirtilerek; ödenen 52.000,00 TL ürün bedeli ile ....000,00 TL manevi zarar ve şimdilik ....000,00 TL menfi zararın tahsili istenmiş, ....09.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile 97.355,00 TL müspet zarar, 25.935,00 TL menfi zarar ve ....000,00 TL manevi zarar olmak üzere dava değerini 51.290,00 TL artırarak 133.290,00 TL'ye çıkarmıştır....

      Bunun sonucu olarak yüklenicinin sözleşmenin haksız feshi halinde sözleşmenin ifa olunacağına güvenerek yaptığı masraflar ve kâr kaybını istemesi mümkündür. Ancak davalı iş sahibi idari yargı kararı uyarınca sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığını savunmaktadır....

        Burada, alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü, sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Diğer bir söyleyişle, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder..." Bu genel açıklamalar karşısında somut olay değerlendirildiğinde; sözleşmenin adi yazılı şekilde düzenlenmekle başlangıçta geçersiz olarak kurulmuş olsa da taşınmazın bilahare davacı adına tescil ve teslim edildiği anlaşılmakla davacı alıcının, artık sebepsiz zenginleşme kurallarına göre uğradığı menfi zararı ya da mahkeme kararı ile ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle tüm zararlarını isteyebileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Buna göre de Yargıtay 13....

        Menfi zarar ise, sözleşmenin kurulmamasından yahut geçersiz olmasından doğan zarardır ve bu bağlamda sözleşmenin kurulduğuna veya geçerli olarak kurulmuş bulunduğuna duyulan güvenin boşa çıkmasından doğan bir zarar söz konusudur. Alacaklının malvarlığının hâlihazır durumu ile sözleşme yapılmamış olsaydı arz edeceği durum arasındaki fark, menfi zararı meydana getirir. Menfi zarar da tıpkı müspet zarar gibi fiili zarar ve yoksun kalınan kâr yani kaçırılan fırsattan oluşur. Bu bağlamda yapılan sözleşmenin geçerliliğine güvenerek başka bir sözleşme yapmamak suretiyle kaçırılan fırsatlar da menfi zararın bir türünü oluşturur (Fikret EREN: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2019, s.1186). Somut olayda ürünün teslim edileceği gün sipariş formunda taraflarca belirlendiğinden bu günün geçmesi ile davalı satıcı temerrüde düşmüş olup, ayrı bir ihtara gerek bulunmamaktadır. Davacı ödediği bedeli talep etmekle sözleşmeden dönme seçimlik hakkını kullanmıştır....

        Davalı vekili, davacı güvenlik firması görevini tam olarak yapmadığından hırsızlık olayının gerçekleştiğini, bu nedenle süre verilmeksizin taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğini, yeni bir güvenlik firması ile daha yüksek fiyata sözleşme imzalandığını, aradaki farkın menfi zarar olduğunu, sözleşme giderleri ve dava masraflarının da menfi zararın içinde olduğunu sigortaca karşılanamayan iş gücü ile makine işletme kaybından oluşan masraflardan şimdilik 5.00.00 TL' nin takas ve mahsubunu istediklerini belirtmiştir....

          Öğreti ve uygulamada menfi zarar, “uyulacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarar” olarak kabul edilmektedir. Sözleşmenin feshi halinde alacaklı ancak menfi zararının tazminini isteyebilecektir. Menfi zarara, sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılıklı edimin kabul edilmesi için yapılan masraflar, sözleşmenin geçerliliğine inanılacak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla ve başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zararlar ve dava masraflarının gireceği kabul edilmektedir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 01.12.2016 gün 2016/4313 Esas, 2016/4946 Karar, 27.02.2009 gün 2008/1658 Esas, 2009/1058 Karar sayılı ilamları). Somut olay yukarıdaki bilgilere göre değerlendirildiğinde; davacı yüklenici ile dava dışı iş sahibi ......

            İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı olmaktadır. Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur....

            Kar kaybı, müspet zarar kapsamında kaldığından ve sözleşmeyi fesh eden tarafça istenemeyeceğinden mahkemenin davacının kar yoksunluğu zararına yönelik istemin ve kanıtlanmayan tadilat giderlerine ilişkin talebin reddinde bir yanılgı yoktur. Ancak, yine menfi zarar kapsamında kalan ve davacı tarafından belgelenen 442.500.000 TL su giderine ilişkin isteğin hüküm altına alınması gerekirken bu bölüm davanın reddi bozmayı gerektirir. Bundan ayrı, hasılat kira sözleşmelerine uygulanması zorunlu ve kiralayanın borçlarını hükme bağlayan B.K.nun 272 ve devamı maddeleri uyarınca kiralananın sözleşmedeki amacına uygun olarak kiracıya teslimi ve kira süresi içerisinde bu şekilde kullanmaya hazır tutulması kiralayanın önde gelen borcudur. Somut uyuşmazlıkta, kiralanan yerde yapılacak işin gereği olarak kiralanana ait elektrik ve suyun davalı kiralayan tarafından sağlanması sözleşmenin 3.maddesinde kararlaştırılmıştır....

              Hal böyle olunca, buna ilişkin takip dosyasının getirtilerek, davacının sözleşmeden dönerek menfi zararının tahsilini istemesi halinde aynı zamanda sözleşmenin devamı ile istenebilecek olan müspet zararları isteyemeyeceği dikkate alınmalıdır. Somut olayda kira tazminatı ve cezai şartın sözleşmenin devamı ile istenebilecek müspet zarar niteliğinde olduğu dikkate alınarak sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, eksik incelemeye dayalı verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                UYAP Entegrasyonu