Kısaca bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların tamamı, karşı tarafın mal varlığına girmese bile o sözleşme nedeniyle cepten çıkan paradır. Müspet zarar ise, sözleşme nedeniyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi nedeniyle meydana gelen zarardır. Olumsuz zarar, sözleşmeden dönen alacaklının haklı olması halinde, kusurlu borçludan isteyebileceği, diğer bir anlatımla borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi nedeniyle sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkan zarardır. Sözleşmenin feshini isteyen ve fesihte haklı olan tarafın menfi zararını talep etme hakkı vardır. Menfi zarar kapsamında bulunan harcamalar ise, feshin haklılığı yanında, sözleşmenin imkansızlığı halinde dahi bu imkansızlıkta kusuru olmayan tarafın talep edebileceği kalemlerdendir....
Asansör ve Makine San.Ltd.Şti. yüklenici, diğerleri kefil olarak sözleşmeyi imzalamıştır. Davacı-iş sahibi 04.04.2008 tarihli ihtarında, ek sözleşmede belirtilen tarihlerde dahi asansörlerin yapım işinin tamamlanmadığından bahisle, sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Eldeki bu davada, eksik bırakılan işlerin yapım bedeli ile sözleşmedeki gecikme halinde ödenmesi kabul edilen cezai şartı istemiştir. Kural olarak, sözleşmeyi fesheden taraf BK'nın 96 ve 108. maddeleri hükmünce, menfi zararlarını isteyebilir. Menfi zarar, akdin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zarara ilişkindir. Sözleşmenin feshi halinde, sözleşme ortadan kalktığından sözleşmeye dayanılarak zarar istenemez. Bir başka anlatımla, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan müspet zarar fesih halinde talep edilemez. Eksik imalât bedeli akdin ifasına yönelik olumlu zarar niteliğinde olduğu gibi, aktin süresinde ifa edilmemesi nedeni ile kararlaştırılan ceza da ifaya ekli olup fesih halinde istenemez....
Sözleşmenin haklı olarak feshi halinde, 6098 Sayılı TBK'nın 125/3. Maddesi gereğince ancak menfi zarar talep edilebilir. Gerçekten, TBK’nın 125/3. maddesi gereğince "… borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat edemezse alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zararın tazminini de talep edebilir." Doktrinde hakim olan görüşe ve Yargıtay uygulamasına göre, burada oluşan zarar menfi (olumsuz) zarardır. Olumsuz zarar genel bir anlatımla hukuken geçerli olmayan bir borç ilişkisinin geçerli olduğuna inanmaktan (güvenmekten) doğan zarardır. Kısaca bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamı, başka bir anlatımla karşı tarafın mal varlığına girmese bile o sözleşme nedeniyle cepten çıkan paradır. Müsbet zarar ise, sözleşme nedeniyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi nedeniyle meydana gelen zarardır....
Söz konusu masraf tahsili sözleşme nedeniyle uğranan, sözleşme yapılmasaydı uğranmayacak olan olumsuz anlamdaki (menfi) zararı ifade etmektedir. Menfi zarar tazmini isteği ise, sözleşmeye konu taşınmazda davacı yüklenicilerin hiç inşai faaliyette bulunmadıkları da gözetildiğinde, aynı zamanda sözleşmenin feshinin de istendiği anlamına gelmektedir. Bu durumda, eldeki davanın açılması ile birlikte tarafların sözleşmenin feshi konusundaki iradelerinin birleştiği söylenebilir. Yargılama sırasında yapılan keşif ve bilirkişi incelemeleri ile fesih ve azil belgeleri çerçevesinde; davalı arsa sahiplerinin sözleşmenin feshinde haklı olmadıkları, bilakis yüklenicilerin haklı oldukları anlaşılmaktadır. Bu durumda yüklenici taraf sözleşmeden kaynaklanan menfi zararının tazminini istemekte haklıdır....
Düzenleme kapsamına göre tazminat istenebilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerektiğinden, uğranılmış bir zarar karşılığı olmayan miktara tazminat olarak hükmedilemez. Burada zarar kapsamı net ve gerçek zarar olarak düzenlenmiştir. Net ve gerçek zarar, malvarlığındaki gerçek eksilmeyi ifade eder. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Başka bir deyişle müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır....
Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi hâlinde söz konusu olur. Bu durumda sözleşme ortadan kalkmamakta, yalnızca alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı almaktadır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcunun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir deyişle, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427). Bu husus 818 sayılı BK’nın 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Anılan madde; “Akitten rücu eden alacaklı, vaidolunan şeyi vermekten imtina ve tediye eylediği şeyi istirdat edebilir....
Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır: kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir....
Noterliği 01.03.2012 tarih ve 35724 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiğini bildirdiklerini ve tespit yaptırdıklarını, davalının sözleşmeden önce şartları bildiğini, inşaat engellerinin kendilerine bildirilmeyerek ancak ihtar sonrası dile getirildiğini belirterek, sözleşmenin 8. maddesinde belirlenen 200.000,00 ABD Doları cezai şart bedelinin ve şimdilik 10.000,00 TL menfi zararlarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir....
tarafından itirazın iptali davasının 28.02.2011 tarihinde açıldığı ve kanunda belirtilen zamanaşımı süresinin fazlasıyla geçtiği anlaşılmakla; menfi tespit davasının esastan reddine, alacak davasının ise zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir....
Gıda San. ve Tic. AŞ hakkında itirazın iptali davasının açıldığı, aynı taraflar arasında aynı hukuki ilişkiye dair görülmekte olan itirazın iptali davasında zaten sözleşmenin geçerliliği ve davacının alacaklı olup olmadığının tesbitinin gerektiği, karşı dava ile ve menfi tespit davası yoluyla sözleşmenin geçersizliği ve davacıya borçlu olunmadığının tespiti yönünde dava açmakta hukuki yarar bulunmadığı gerekçesi ile açıldığı tarihte menfi davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine, yasal koşulları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, taraf vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 28.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....