Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

- K A R A R - Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasındaki 18.02.1998 tarihli Toptan Satıcılık Sözleşmesi’nin 18.02.2000 tarihli sözleşme ile Pozantı İlçesi için 2 yıl daha uzatılmasına rağmen davalının sözleşmenin feshedildiğini 05.01.2001 tarihinde müvekkiline bildirdiğini ileri sürerek toplam 97.564.63.-TL.si zarar ve kazanç kaybının 05.01.2001 fesih tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davacıya Pozantı İlçesi’ne ait Toptan Satıcılık Sözleşmesi’nin feshine ilişkin bildirimde bulunmadığını, bu nedenle Pozantı İlçesi’ne ait sözleşmenin yürürlükte olduğu sırada davacının Mersin ......Noterliği’nden çekilen 05.02.2001 tarihli ihtarnameyle sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, müvekkilinin borca aykırı bir davranışı olmadığı için B.K.nun 96.vd.maddelerine göre tazminatla sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur....

    Bir olayda haksız fesihten bahsedilebilmesi için sözleşmedeki fesih şartlarının oluşmadan tek taraflı olarak sözleşmenin feshedilmiş olması gerekir. Bu durumda haksız fesih halinde karşı tarafın fesihten kaynaklı olarak menfi zararını isteme hakkı doğar. Somut olaya bakıldığında; taraflar arsındaki 01/10/2009 tarihli sözleşmenin 4. maddesinde sözleşmenin feshi ile ilgili düzenleme bulunmaktadır. Bu madde “Bu sözleşmede yer alan hususlara ve iyi niyet ilkelerine aykırı uygulamaların yapılması halinde, anlaşmalı kurumun faaliyetinde aksama olması veya bazı bölümleri kapatması veya çalışmasına kısmen de olsa geçici olarak ara vermesi halinde sözleşme sigorta şirketi tarafından ayrıca ihtara gerek olmaksızın tek taraflı olarak feshedilir. Ayrıca, sigorta şirketinin sözleşmenin devamı sırasında gerekçe göstermeksizin sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih hakkı saklıdır.” şeklinde düzenlenmiştir....

      Davalı vekili cevabında, taraflar arasında 25.10.1996 tarihinde başlayan sözleşmenin feshe kadar yenilenerek devam ettiğini, bayinin ödeme güçlüğüne düşmesinin fesih nedeni olarak 14.maddede düzenlendiğini, Temmuz 2007’den itibaren 8 adet çekin bedelinin ödenmediğini, feshin haklı olduğunu, davacının tazminat ve risturn alacağı bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir....

        Davalı vekili, sözleşmeye göre davacı tarafça ödenen tutarın iadesinin ancak sözleşmenin süresinden önce sona ermesi şartına bağlı olduğunu, oysa sözleşmenin süresinden önce feshedildiğine dair fesih bildiriminin bulunmadığını, kaldı ki davacının müvekkilinin sürekli ve düzenli ürün alımını engellediğini, iskonto oranlarını düzenli şekilde uygulamadığını, müvekkilince sözleşmeye aykırı herhangi bir davranış sergilenmediğini savunarak davanın reddini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 09/07/2019 tarih ve 2018/987 Esas 2019/700 Karar sayılı Kararı ile; " ….… sözleşmenin imza tarihi 22.01.2014 olup 3 yıl süre yönünden bakıldığında 22.01.2017 tarihinde sözleşme sona ermektedir ....

          Bu anlamda işverenin fesih bildiriminin tebliğden imtina edildiği tutanakların tutulduğu tarih, tutanak düzenleyicilerinin doğrulaması halinde tebliğ tarihi sayılacaktır. Eylemli fesih halinde dava açma süresi, eylemli feshin yapıldığı tarihten itibaren işler. Fesih bildirimine karşı idari itiraz yolu öngören personel yönetmeliği ya da sözleşme hükümleri, dava açma süresini kesmeyeceği gibi, işçinin bu süre içinde hastalığı nedeni ile rapor alması da bu süreyi durdurmayacaktır. İş sözleşmesinin önel verilerek feshi halinde, dava açma süresi önelin sona ereceği tarihte değil, işverenin fesih bildirimini tebliğ ettiği tarihten başlar. Somut uyuşmazlıkta, davacı vekili dava dilekçesinde davalı işveren tarafından iş akdine son verilen tarihin 30.09.2014 olduğunu belirtmiştir. Dosya içerisinde bulunan yazılı fesih bildirimine göre, davalı işveren tarafından sözleşmenin sona ereceği tarih 23.07.2014 tarihinde davacı işçiye bildirilmiştir....

            Davacı vekili dilekçesinde, taraflar arasında 13.07.2011 tarihli irtifak hakkı sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşme ile mülkiyeti davalı belediyeye ait 1 parselde kayıtlı 3453,50 m²’lik taşınmaz (arsa) üzerine davacı şirket tarafından hastane yapılması ve hastanenin 29 yıl işletilmesi ve sonrası devri için arsanın davacıya tahsis edildiğini, ancak hastane inşaatına başlanması için projelerin, diğer işlemlerin yapılması ve onaylanmasının gerektiğini,...Bakanlığınca hastane ruhsatının süresinin Ekim 2012’de dolacağının bildirildiğini, bu süre içerisinde bu işlemlerin, inşaatın yapılıp tamamlanmasının imkansız hale geldiğini, bu nedenlerle davacı şirket tarafından projenin gerçekleştirilmesi olanağının bulunmadığından sözleşmenin feshedildiğini, fesih bildiriminin (ihtarının) davacı tarafından davalıya iletildiğini ve fesih bildirimi ile birlikte ilk yıl için davalıya ödenen 235.200 TL irtifak bedelinin, davalı adına irad kaydedilen 14.500 TL’lik teminat mektubunun iade edilmesinin istendiğini...

              Somut olayda, “HYUNDAI+şekil” unsurlu marka davacı Hyundai Motor Company adına tescilli ise de, davacının Türkiye ana distribütörü olan Hyundai-Assan A.Ş. tarafından markayı münhasır lisansla kullanma ve bayilik ilişkisi çerçevesinde markanın kullanımını alt lisans olarak başkalarına verebilme hakkı tanındığı, bu çerçevede Hyundai- Assan ile davalı arasında 01.01.2007 tarihinde ve bir yıl süre ile bayilik ve yetkili servis sözleşmesi imzalandığı, ancak sözleşmenin her yıl tekrarlandığı, her ne kadar Hyundai Assan tarafından 10.04.2012 tarihli Noter ihtarı ile sözleşmenin sonlandırıldığı bildirilmiş ise de, davalının feshe rıza göstermediği, keza feshin geçersizliği için İstanbul ve Fethiye mahkemelerinde davalar açtığını ileri sürdüğüne göre, feshin haklı sebeple fesih olup olmadığı, sözleşmenin belirli mi belirsiz mi olduğu, belirsiz süreli sözleşmeye dönüşüp dönüşmediği ve Hyundai Assan’ın fesih bildiriminin geçerli olup olmadığı, geçerli ise fesih bildiriminin hangi tarihten itibaren...

                ile sözleşmenin geçerli olduğuna karar verilmesini talep etmiştir Davalı,davanın reddini dilemiştir....

                  Davalı taraf fesih hakkını, dilediği gibi kullanıp, akdi sonlandırma hakkına sahipse de sözleşmeyi haksız ya da kusuruyla fesheden taraf, fesih bildiriminin sonuçlarına da katlanmak durumundadır. Bu nedenle fesih sonucu zarara uğrayan kimse koşulları mevcutsa haksız fesih sebebiyle uğradığı zararlarının tazminini isteyebilir. Nitekim 6098 sayılı TBK 112. maddesinde borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Ancak davacı haksız fesih sebebiyle uğranılan zararların tazminini isteyebilse de fesihle sona eren sözleşme nedeniyle hiç kimse sona eren sözleşme ile bağlı kalmaya zorlanamayacağından feshin iptali ya da bu şekilde yaratılan muarazanın men’ine karar verilemez....

                    sınırlı olup doğacak borçları kapsamadığını, bu nedenle takip 569.940,00 TL alacak talebi yönünden hukuka aykırılık bulunduğunu, --- sözleşmesinden kaynaklı--- ücretine, kira alacakları için düzenlenen hapis hakkı kıyasen uygulanamayacağını, davacı tarafın haklı olmayan hapis hakkı iddiasına--- davacının muaccel bir alacağının bulunmadığını, genel saklama sözleşmesinde ---sözleşmeyi fesih hakkının bulunmadığını, davacının sözleşmeyi fesih hakkı olduğu ve sözleşmeyi feshettiği kabul edilirse davacı fesih tarihinden sonraki dönem için ücret talebinde bulunamayacağını, taraflar arasındaki sözleşmenin, kabul anlamına gelmemek üzere ardiye sözleşmesi olarak kabul edilir ve davacının hapis hakkı olduğu düşünülürse bu hapis hakkının kullanımı özel olarak kiralar için düzenlenen İİK'nun 270.maddesindeki prosedüre göre yapılamayacağını, davacının uyguladığı artış oranı ve istediği alacak miktarının fahiş olduğu gibi aynı zamanda davacı sözleşmenin 3.2, 3.3. ve 3.4 maddesindeki yükümlülüklerini...

                      UYAP Entegrasyonu