Haluk Tandoğan Özel Borç İlişkileri C.1 yıl 1974 sh 354) Borçlar Kanunu'nun 106.maddesinde belirtilen seçimlik haklardan edimin aynen yerine getirilmesini reddederek sözleşmeden dönme durumu sözleşmenin geçmişe etkili olarak feshedilmesi başka bir anlatımla akitten rücu olarak tanımlanmaktadır. Ne var ki Borçlar Kanununun 249 ve 250.maddelerinde kiracı yararına tanınmış sözleşmeden dönme yetkisi sürekli bir sözleşme ilişkisi niteliği taşıyan kira sözleşmelerinde ifa sürecine geçilene dek söz konusu olabilir. Buna karşılık ifa sürecinde ortaya çıkan bozuklukta kiracı artık sözleşmeden dönmek yerine ancak sözleşmeyi ileriye dönük feshedebilir. Kiralananın teslim alınmasından ve kullanılmaya başlanmasından sonra ortaya çıkan bozukluklardan ötürü fesih dönmenin tersine geriye değil ileriye etkili olur. Bu durum 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanununun 126.maddesinde özel olarak düzenlenmiştir....
Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir."...
Noterliğinin ... tarihli ... yevmiyeli ihtarnamesi ile sözleşmeden dönülmüş ve akdi ilişki tek taraflı olarak sona erdirildiğini, sözleşmeden dönme halinde taraflar karşı taraftan aldığını iade etmekle yükümlü olup müvekkile tahsil edilen ... TL ... Şirketine faiziyle birlikte gönderildiğini, ancak ... Şirketi gönderilen parayı "sözleşme devamı için iade edilmiştir" açıklaması ile müvekkile geri gönderildiğini, sözleşmeden dönme tek taraflı bir irade beyanı olup karşı tarafın kabulüne bağlı olmadığını, karşı tarafa varmakla hüküm ve sonuç doğuracağını, sözleşmeden dönülmesi ile birlikte akdi ilişki ortadan kalkmış olup müvekkilinin karşı taraftan aldığı ödemeyi faizi ile birlikte iade zorunluluğu bulunduğunu, müvekkili şirketin ödemekle yükümlü olduğu bedeli yatırabilmesi ve temerrüde düşmesinin önlenmesi amacıyla mahkemenizce tevdi yerinin belirlenmesine ve gerekçeli kararın bir suretinin ... Şirketine tebliğ edilmesini talep etmiştir....
Mahkemece bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporunda icra takibine konu borcun davalının kefalet imzasının bulunduğu 17.06.2005 tarihli sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir borcun olmadığı, borcun davalının imzası bulunmayan kredi sözleşmesinden kaynaklandığı belirtilmiş olup mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Mahkemece bu itibarla davanın reddine karar verilmesi gerekirken davalının imzası bulunmayan sözleşmeden dolayı borcun ödenmesi nedeniyle davanın konusuz kaldığına karar verilmesi dosya içeriğine uygun olmayıp bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 09/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....
a bildirilmesinin neticesi olarak ödenmeyen ihbarlara ilişkin alacak olduğunu, müvekkili firmanın gerek sözleşme gerekse teknik şartnamedeki yükümlülükleri gereğince endeks okuma ihbar fişi doldurarak kurumu bir anlamda önce zarardan kurtarmak daha sonra da gelirini artırmaya yönelik olarak yapmış olduğu bu işlemde tamamen sözleşmedeki kaçak ihbarı tamamlamış olduğunu ileri sürerek, taraflar arasında ifası yapılan hizmet sözleşmelerinden 2010/35 nolu sözleşmeden 128.796,20-TL, 2010/38 nolu sözleşmeden 25.491,90-TL, 2010/41 nolu sözleşmeden 180.993,00-TL olmak üzere 335.281,10-TL alacaklarının dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asıl davada davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Birleşen davada davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 2010/35, 2010/38 ve 2010/41 nolu sözleşmelerin yapıldığını, sözleşmelerin 5. maddesinde belirtildiği üzere konunun alçak gerilimden beslenen müşterilere ait elektrik sayaçlarının...
Bilirkişi raporundaki açıklamalardan makinenin iş sahibinin kullanamayacağı ve nefaset kaidesine göre kabule icbar edilemeyeceği derecede kusurlu ve sözleşme şartlarına aykırı olduğu anlaşıldığından, davacı iş sahibi seçimlik hakkını sözleşmeden dönme yönünde kullanmakta haklıdır. Bu durumda mahkemece sözleşmeden dönen tarafın ancak menfi zararlarını isteyebileceği, müspet zararlarını isteyemeyeceği gözetilerek, ödenen bedelin istirdadına ödenmeyen bedel yönünden borçlu bulunulmadığının tespitine ve ayıplı makinenin davalı yükleniciye iadesine karar verilmesi, ıslahla davaya eklenen kâr kaybı, cezai şart ve manevi tazminat istemlerinin ise reddi gerekir. Dava kısmen ıslah edildiği halde tamamen ıslah edilmiş ve sözleşmeden dönülmemiş gibi ödenen bedelin istirdadı ve menfi tespit istemine ilişkin davanın yok sayılarak yazılı şekilde ıslahla talep edilen cezai şart ve kâr kaybı alacağı yönünden kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir....
Mahkemece, ipoteğin 16.08.1995 tarihli sözleşmeden doğmuş veya doğacak alacakları teminat altına almak amacıyla tesis edildiği, bu sözleşmeden kaynaklanan borcun ödenmesi ile teminat fonksiyonunun ortadan kalktığı, 02.10.1998 tarihli sözleşmeden kaynaklanan borçların bu ipoteğin kapsamında olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekkine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 26.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre davacının ticari defter ve kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde davaya konu 51010 nolu sözleşmeden dolayı herhangi bir borç bulunmadığı, davacı yanca davaya konu sözleşmeden sonraki bir tarihte imzalanan sözleşmenin feshedildiği ancak söz konusu sözleşmenin davaya konu olmadığı, davaya konu sözleşmeden daha sonraki tarihte düzenlenmiş bir sözleşmenin davaya konu sözleşmenin feshi için haklı bir sebep olamayacağı, her sözleşmenin kendi içinde yorumlanıp değerlendirilmesi gerektiğinden fesih bildiriminin bir sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Bilirkişiler Prof.Dr. ..., ... ve ... tarafından düzenlenen 17.05.2018 tarihli ve 15.04.2019 tarihli ek raporda, taraflar arasındaki e-mail yazışmaları değerlendirildiğinde davalıya mehil verilmesinin etkisiz olacağı yönünde bir kanaate ulaşılamadığı, bu nedenle de davacı sözleşmeden dönmeden önce TBK 123 uyarınca davalı kendisine düşen hazırlık işlemlerini yapması için mehil verilmesi ve bu süre sonunda da hazırlık işlemleri yapılmadığı takdirde sözleşmeden dönmesi gerekti kanaatine varıldığı, davacının davalıya mahil vermeden sözleşmeden döndüğü için haksız olarak sözleşmeden döndüğü, bu nedenle de uğradığı zararların tazminini talebe hak kazanamadığı kanaatine varıldığı, mahkemece davalıya mehil verilmesinin etkisiz olacağı yönünde bir kanaate ulaşılması halinde davacı sözleşmeden haklı olarak döndüğünden tazminat talep edebileceği, istenebilecek tazminat miktarının 33.642,91 TL olacağını belirtmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : SÖZLEŞMEDEN KAYNAKLANAN ALACAK -KARAR- Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre, dava; sözleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 23.01.2020 tarih ve 1 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 28.01.2020 günü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.02.2020 tarihinde yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca bu davanın temyiz incelemesi Yargıtay 3. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Hâl böyle olunca, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 23.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6723 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile değişik 60/3. maddesi gereğince dosyanın Yargıtay 3. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 19.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....