Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında Üsküdar 16.Noterliğinin 17.06.2015 tarih ve 22290 yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Mülkiyetin Saklı Tutulması Kaydıyla Satış Sözleşmesi ile sözleşme imzalandığını, davacıya ait olan 34 XX 510 plaka sayılı 2011 model LEON 1.6 TDI CRI AUT.SR tipli otomobilin bedelinin tamamı ödeninceye kadar mülkiyet hakkının satıcı üzerinde saklı kalmak şartıyla sözleşmede yazılı olan 40.000,00- TL bedel ile satışının yapıldığını, sözleşmede senedin vadesinin 31.12.2015 tarihi olmasına rağmen davalı tarafından davacıya hiçbir surette sözleşme konusu aracın bedelinin ödenmediğini, davalı tarafın davacıyı sürekli oyalamakta olduğunu, genel olarak menkullerde mülkiyetin intikalinin teslimle gerçekleşir ise de Mülkiyeti Muhafaza Mukavelesinin bu esasa bir istisna teşkil ettiğini, şey'in teslimine rağmen belli bir süre (şart gerçekleşinceye kadar) satıcı satılanın maliki olarak kalmakta olduğunu, şartın gerçekleşmesi...

BİLDİRİLEN İSTİNAF NEDENİ: Davacı vekili; iddia edilen senetlerin sözleşmeye konu araç satışı ile ilgisi olmadığını, ödeme şartı tümüyle gerçekleşmediğinden aracın mülkiyetinin davalıya geçmediğini, davalının sözleşme gereği araç bedelini tümüyle ödediğini ispat edemediğini, tüm bu hususlara rağmen sözleşmenin feshi taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, Düzenleme Şeklinde Mülkiyetin Saklı Tutulması Kaydı İle Satış Sözleşmesi'nin noterde düzenleme şeklinde yapılan Türkiye Noterler Birliği'nin matbu nitelikte bir sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin şekli ve kapsamının taraflarca değil Türkiye Noterler Birliği'nin genel uygulaması ile belirlendiğini, hatta noterlerin işbu sözleşme üzerinde başkaca bir düzenleme dahi yapmadıklarını, Düzenleme Şeklinde Mülkiyetin Saklı Tutulması Kaydı İle Satış Sözleşmesi'nin niteliği gereği şartları yerine getirilmediğinden fesih edilebilecek bir sözleşme olduğunu, davalının araç bedelini tümüyle ödemediğini ve mülkiyete hak...

Somut olayda; davacı, satıma konu taşınmaz için ödediği satış bedelinin, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca dava tarihi itibariyle ulaşacağı alım gücünün tespiti ile tahsilini istemiştir. Kural olarak, geçersiz sözleşmelerde denkleştirici adalet ilkelerinin uygulanması, mahkemenin de kabulünde olduğu gibi doğrudur. Ancak, satış sözleşmesi geçerli olsa idi davacının sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle taşınmazın satılan bölümünün dava tarihi itibariyle rayiç değerini talep edebilecekti. Bu itibarla, geçersiz sözleşme nedeniyle davacının isteyebileceği iade tutarının, geçerli sözleşme ile elde edeceği menfaatten fazla olamayacağının gözönünde tutulması gerekir. Davalının, davaya konu sözleşme ile murisi adına tapuya kayıtlı olan taşınmazın bir bölümünü sattığı sabittir....

    Somut olayımızda; uyuşmazlığın esasını davacı ile davalılar arasında yapıldığı iddia edilen 09/01/2018 tarihli ticari plakalı aracın kiralanmasına dair sözleşme oluşturduğu, yine taraflar arasında mülkiyeti davalıya ait aracın bedelinin öngörülen sürede ödenmesi koşuluyla mülkiyetin davacıya geçeceğine dair karma sözleşme yapıldığı, sözleşmelerin teminatı kapsamında davacıya senet verildiği, buna göre uyuşmazlığın kaynağını kira sözleşmesinin oluşturduğu, dava tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 4/1-a maddesi gereğince dava değerine bakılmaksızın davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesi'ne ait olduğu, görevle ilgili düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle taraflarca ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerektiği anlaşılmakla, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılama yapılarak esas hakkında karar verilmesi hatalı olmuştur....

      İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı ile davalı taraf arasında 01/09/2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ve 31/05/2014 tarihinde kendiliğinden sona erecek sözleşme imzalandığı, sözleşme bitim tarihinden sonraya denk gelen Eylül-Ekim-Kasım 2014 tarihinde 3 adet faturanın davalı yanca kabul edilmediği bildirilen... 37.Noterliğinin 33752 yevmiye nolu 24/12/2014 tarihli ihtarnamesinin davacıya gönderildiği, her iki tarafın ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile davacının davalıdan takip tarihi olan 08/12/2014 tarihi itibariyle 418.766,40.-TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, davalının ticari kayıtlarına göre de 08/12/2014 icra takip tarihi itibariyle davalının davacı tarafa 418.766,40....

        sayılı ilamı ile “...Somut olayda; davacı, satıma konu taşınmaz için ödediği satış bedelinin, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca dava tarihi itibariyle ulaşacağı alım gücünün tespiti ile tahsilini istemiştir. Kural olarak, geçersiz sözleşmelerde denkleştirici adalet ilkelerinin uygulanması, mahkemenin de kabulünde olduğu gibi doğrudur. Ancak, satış sözleşmesi geçerli olsa idi davacının sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle taşınmazın satılan bölümünün dava tarihi itibariyle rayiç değerini talep edebilecekti. Bu itibarla, geçersiz sözleşme nedeniyle davacının isteyebileceği iade tutarının, geçerli sözleşme ile elde edeceği menfaatten fazla olamayacağının gözönünde tutulması gerekir. Davalının, davaya konu sözleşme ile murisi adına tapuya kayıtlı olan taşınmazın bir bölümünü sattığı sabittir....

          Bu bakımdan Kanun’un bu amir hükmüne aykırı bir biçimde mülkiyetin tespit kararı verilmesi doğru değildir. Ne var ki, zirai bilirkişi raporunda, saydığı ağaçların yaşlarını göstermediği gibi, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklarda söz konusu ağaçların tamamının veya bir kısmının kadastrodan önce ya da sonra dikildiği konusunda herhangi bir beyanda bulunmamışlardır. Mahkemece de, dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklara sorular yöneltilerek bu husus açıklığa kavuşturulmamıştır. Şayet ağaçların tamamı veya bir kısmı kadastro tespitinin yapıldığı 25.08.1992 tarihinden önce yetiştirilen meyve ağaçları var ise, bunlara yönelik davanın hak düşürücü süreden reddine, kadastro tespitinden sonra kısmen dikilen meyve ağaçları var ise, bu ağaçlar bakımından mülkiyetin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi mümkündür....

            -TL ve bakiye alacak tutarı 114.378,14 TL için ıslah tarihi itibariyle talep edebileceği faiz talebinin takdiri yüce mahkemeye ait olmak üzere avans reeskont faiz üzerinden hesaplanabileceği sonuç ve kannatine varıldığı" 12.04.2023 tarihinde rapor edilmiştir. Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Davacı ile davalı arasında İstanbul, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... Pafta, ... Ada, ......

              -TL ve bakiye alacak tutarı 114.378,14 TL için ıslah tarihi itibariyle talep edebileceği faiz talebinin takdiri yüce mahkemeye ait olmak üzere avans reeskont faiz üzerinden hesaplanabileceği sonuç ve kannatine varıldığı" 12.04.2023 tarihinde rapor edilmiştir. Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Davacı ile davalı arasında İstanbul, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... Pafta, ... Ada, ......

                e devrine karar verildiği, devreden ortağın payını devrettikten sonra olmayan bir hakkı kullanarak daireyi başkasına devrinin mümkün olmadığı ve dairenin mülkiyetinin davacıya ait olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 6265 ada 3 parsel nolu taşınmaz üzerinde bulunan davalı kooperatifin A Blok zemin 5. kat kuzeydoğu cepheli dairenin mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiştir. Kararı, davalı ... vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle dava konusu dairenin davacıya tahsisli olduğunun tespitiyle yetinilmesi gerekirken mülkiyetin tespitine karar verilmesi temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni sayılamayacağından davalı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir....

                  UYAP Entegrasyonu