Eşin ölümü ile eş yönünden Mülga 506 sayılı ve yürürlükteki 5510 sayılı kanunlara Kanuna göre hak sahipliği oluşur. Örnek vermek gerekirse; mevzutamına göre babanın ölüm tarihinde evli olmayan kız çocuğuna aylık bağlanacak, evlenirse kesilecek ve boşanma veya eşin ölümü haline yeniden bağlanacaktır. Hak sahipliği, her sigortalının hak sahipleri yönünden ölüm tarihinde oluşur. Bazı sigortalılar yönünden baba daha önce ölmüşse ve koca daha sonra ölmüşse hak sahipliğinin eşin ölüm tarihinde gerçekleştiği kabul edilemez. Sosyal Güvenlik Kurumunun uygulaması da bu yöndedir. Davacı eşinden boşanmış olsaydı hak hak sahipliği boşanma tarihinden mi başlayacaktı? Sosyal güvenlik mevzuatında hak sahipliğinin ölüm ile doğacağı kabul edilir. Eşin ölümü ile veya boşanma ile hak sahipliğinin kazanılacağı yönünde yasal bir düzenleme yoktur....
"İçtihat Metni" Dava, sigorta başlangıcı tarihinin belirlenmesi ve aylığa hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 03.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Diğer taraftan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır....
Sigortalının kullandığı motosiklet ile davalının kullandığı kamyonun karıştığı 19.06.2002 tarihli trafik kazasında sigortalı vefat etmiş, davanın yargılaması sürecinde alınarak hükme esas alınan 27.01.2012 tarihli kusur raporunda; davalı %100 oranında kusurlu bulunmuştur. Olay nedeniyle ... . Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/224 Esas-298 Karar sayılı davanın yargılaması aşamasında alınan kusur raporlarında ise; davalı 3/8, sigortalı 5/8 oranında kusurlu bulunmuştur. Hak sahiplerince ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/14 Esas-53 Karar sayılı tazminat davasında da, ceza davasında alınan kusur raporuna itibar edilerek karar verildiği ve kararın kesinleştiği davalı tarafından beyan edilmiş olup, ilgili dosya sonucu araştırılmamış, kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi hususunda ortaya çıkan açık çelişki giderilmemiş, çelişkili kusur raporu hükme dayanak alınmıştır....
Davanın yasal dayanağını 2926 saylı Yasa'nın 23. maddesi ve 1479 sayılı Yasa'nın 41. maddeleri oluşturmaktadır. 1479 sayılı Yasa'nın 41/1 maddesi " Ölen sigortalının hak sahiplerine aylık bağlanabilmesi için, sigortalının en az 3 tam yıl sigorta primi ödemiş bulunması şarttır. " hükmüne haizdir. Somut olayda; davacının murisinin 01/10/1998-30/11/2000 tarihleri arasında 2 yıl 1 ay 29 gün sigortalılk süresi ve 360 günlük askerlik borçlanması vardır ve prim borcu da bulunmamaktadır. Ölüm tarihi itibari ile yürürlükte bulunan yasanın ilgili maddesi uyarınca 3 tam yıl ödenmiş sigorta süresi bulunduğu, bu haliyle davacının aylığa hak kazandığı sabittir. Yapılacak iş; tahsis talep tarihini takip eden aybaşından itibaren davacının ölüm aylığına hak kazandığının tespitine karar vermekten ibarettir. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....
in 05/08/2000 tarihinde vefat ettiğini, sigortalının vefat ettiğinin anlaşılması üzerine sigortalının hesabına yatmış olan paraların iadesinin davalı bankadan talep edildiğini, davalı banka tarafından sigortalı ...'...
Mahkemece, sonradan kesinleşen mahkeme kararı ile belirlenen sigortalılık süreleri, ilgili aylara maledilerek, 20.03.2007 tarihli talebine geçerlilik tanınması yerinde ise de; aylığın, anılan tarih sonrasında ilk işten ayrılmasını takip eden aybaşı olan 01.06.2007 tarihinden itibaren başlatılması yerine, 01.04.2007 tarihinden itibaren aylığa hak kazanacağının esas alınması isabetsiz olduğu gibi; yaşlılık aylığı alan sigortalının sonraki çalışmaları sosyal güvenlik destek primine tabi olup, aylık hesabında gözetilmesi mümkün bulunmadığından; Mahkemece, davacının, 01.06.2007 tarihinden önceki sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayıları gözetilerek aylık miktarı ve biriken aylıklar Kurum’dan sorulup, itiraz edilmesi durumunda uzman bilirkişiden rapor alınarak alacak miktarı buna göre belirlenip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....
Bu risk hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır. Ancak Sosyal güvenlik hakkının kullanımı yasa ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Sigortalının ölümü ile birlikte sosyal güvenlik hakları koruma altına alınan hak sahiplerinin de ölüm sigortasından yararlanabilmeleri için kanun koyucu tarafından belirli sınırlamalar getirilmiştir....
SONUÇ : Hüküm fıkrasının 1. bendinin (c) alt bendinin silinerek, yerine “Ödenmesi gereken malullük aylıklarının, 07.04.2008 tarihi başlangıç kabul edilerek, her bir aylık için aylığa hak kazanılan tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı Kurumdan tahsili ile davacılara verilmesine” cümlesinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 31.03.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Diğer taraftan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmış olup süreç içerisindeki yasal değişiklikler karşısında davacının çift aylığa hak kazanamayacağının belirgin bulunmasına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, fazla alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 21.11.2016...