Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. Önalım hakkı alıcıya karşı ancak dava açmak suretiyle kullanılır. TMK.nun 733/3. maddesi hükmüyle yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Önalım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Önalım hakkına konu payın dava sırasında bir başka kişiye veya satışı yapan paydaşa satılması halinde davacının 6100 sayılı HMK'nın 125. maddesi hükmü uyarınca seçimlik hakkı olduğundan dilerse davayı yeni satın alan şahsa yöneltir, dilerse davasını tazminata dönüştürerek davalı hakkındaki davasını devam ettirir. Bu nedenle davacıya seçimlik hakkını kullanması için önel verilmelidir....
Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. TMK'nın 733. maddesi gereğince yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur. Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirdiği tarihin üzerinden üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. TMK'nın 733/3 maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü sürenin başlaması için öğrenme yeterli olmayıp yapılan satışın, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Noter aracılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli ve 2005/6-358 Esas, 470 sayılı Kararı da bu yöndedir. ....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen davada; Davacı,mirasbırakan ...'nin adına kayıtlı 2469 parsel sayılı taşınmazını hileli ve muvazaalı bir şekilde gerçek değerinin çok altında davalı ... 'e 1998 yılında satış yapıldığını, aynı yerin 2002 yılında ...'den oğlu ...'e 500.00 TL'ye satıldığını, baba oğul arasındaki satışın muvazaalı olduğunu,...'in 19/12/2008 tarihinde vefat ettiğini, evi her ne kadar satmış olsa da ölünceye kadar bu evde yaşadığını ve ...'in 88 yaşında satış işlemini gerçekleştirdiğini ileri sürerek davalı ... adına bulunan tapu kaydının iptaline , söz konusu kaydın ... adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, mirasbırakanın amacının mal kaçırma olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, satışın muvazaalı olduğu yönünde delil elde edilemediği ve satışın gerçek olduğu gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :..........Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı alacaklı vekili, borçlu aleyhinde yürütülen icra takibinde borca yeterli mal varlığı bulunamadığını, borçlunun alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla taşınmazın raicinden düşük bedelle davalı 3.kişiye satarak devir ettiğini ileri sürerek tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı borçlu vekili, aciz belgesinin bulunmadığını, satışın gerçek olduğu, bedel farkı bulunmadığını savunmuştur. Davalı 3.kişi vekili, satışın gerçek olduğunu, müvekkili ile borçlu arasında herhangi bir bağlantı bulunmadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 22/01/2014 NUMARASI : 2010/107-2014/40 Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı alacaklı vekili, borçlu aleyhinde yürütülen icra takiplerinde borca yeterli malvarlığı bulunamadığını, borçlunun adına kayıtlı taşınmazını davalı 3.kişiye satarak devir ettiğini, satışın alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ileri sürerek muvazaalı satış işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili, satışın gerçek olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir....
Davalı vekili, davacının kaparo bedelini üç ayrı teslimatta araç bedeline mahsuben müvekkiline ödediğini, davacının verdiği vekaletname gereğince aracın kendisine satıldığını, bu aşamadan sonra satışın feshedilmesinin kabul edilemeyeceğini beyan ederek davanın reddi savunmuştur. Mahkemece taraflar arasında satışın hangi tarihte yapılacağı hususunda anlaşma bulunmadığı, davalının ödediği kaporanın 2.400.00 YTL ‘lik kısmını 2006 yılında ödediği, davalının satışın 2005 yılı için olması gerekmesine rağmen davacının talebi olmadan satışı 2006 yılı olarak göstermesinin ve ruhsatı bu şekilde düzenlemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, kaporanın tamamının 2005 yılı içinde ödenmemesi, aracın ruhsatının düzenlenmiş ve mülkiyetinin davacıya geçmiş olması karşısında satışın geçersizliğini iddia edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....
BK.nun 182/2 maddesinde "hilafına adet veya mukavele mevcut değil ise satıcı ile alıcı borçları aynı zamanda ifa etmekle mükelleftirler" hükmü bulunmakta olup, bu hüküm uyarınca satışın peşin parayla yapıldığı karine olarak kabul edilmelidir. Satışın peşin olmayıp, veresiye olduğunu ispat yükü davacı satıcıdadır. Davacının defterlerinde satışın veresiye olduğuna dair kaydın bulunması da davalı aleyhine delil teşkil etmez. Hal böyle olunca, mahkemece davacıdan satışın veresiye olarak yapıldığına dair delilleri sorulup alınmalı, yemin deliline dayanıyor ise bu hususta davalıya yemin yöneltme hakkı olduğuda hatırlatılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, ispat yükü yer değiştirilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 153.45 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 5.6.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dava, önalım hakkının kullanılması nedeniyle davalı adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. Önalım hakkı alıcıya karşı ancak dava açmak suretiyle kullanılır. TMK.nun 733/3. maddesi hükmüyle yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Önalım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir....
Davalı 3.kişi, dava konusu taşınmazın inşaat halinde iken satın alındığını, inşaatı kendi parasıyla tamamladığını, taşınmazı üzerindeki hacizleri ödeyerek satın aldığını, satışın gerçek bir satış olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı borçlu duruşmada, 3.kişi ile piyasaya olan borçlarının ödenmesi koşuluyla 40.000 TL'ye anlaştıklarını, satışın gerçek olduğunusavunmuştur. Mahkemece davalı 3.kişinin dava konusu taşınmazları üzerindeki hacizleri ödeyerek borçludan satın aldığı ve inşaatını 3.kişinin tamamladığı, vergi borcunun 2010 tarihli olduğu, satışın ise 2007 yılında yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı idare vekilince temyiz edilmiştir....
Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. TMK'nin 733. maddesi gereğince yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur. Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirdiği tarihin üzerinden üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. TMK’nin 733/3 maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü sürenin başlaması için öğrenme yeterli olmayıp yapılan satışın, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Noter aracılılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6-358 Esas, 2005/470 sayılı Kararı da bu doğrultudadır. İhtarnamede, satımın soyut olarak bildirilmesi yeterli değildir....