Uyuşmazlık, satış bedeli olarak davalılara ödenen satış bedeli konusundadır. Davacı satış bedeli olarak davalılara toplam 8.000,00 TL ödediğini iddia ederken, davalılar ise davacıdan toplam 3.000,00 TL satış bedeli aldıklarını savunmuşlardır. Davacı ve davalılar arasındaki taşınmaz satışına ilişkin “Teslim Tesellüm ve İbra” başlıklı harici satış sözleşmesi, resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olup, satış bedeline dair hiçbir ibare içermemekte ise de taraflarca imzası inkar edilmediğinden, HUMK 292/2 maddesi anlamında yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle mahkemece, ödenen satış bedeli konusunda tarafların tanık dahil tüm delilleri toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir....
Satış ilanında satışa konu taşınmaz hakkında gerekli bilgilerin ve taşınmazın özelliklerinin yer almadığına dair şikayet, satış öncesi döneme ilişkin bir şikayet olup, satış ilanı tebliğ edildiği halde süresinde şikayet edilmeyen satış öncesi işlemler kesinleştiğinden, artık bu hususa dayalı olarak ihalenin feshi istenemez. Satış ilanında KDV oranının yüksek belirlenmesine dair şikayet, satış öncesi döneme ilişkin bir şikayet olup, satış ilanı tebliğ edildiği halde süresinde şikayet edilmeyen satış öncesi işlemler kesinleştiğinden, artık bu hususa dayalı olarak ihalenin feshi istenemez. İİK’nun 134. maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilerek gösterilmemiştir. Sadece, (ihalenin Borçlar Kanunu’nun 226. maddesinde yazılı),(satış ilanı tebliğ edilmemiş olması),(satılan malın esaslı niteliklerindeki hata) ve (ihaledeki fesat) nedeniyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir....
İstinaf Sebepleri Davacı vekili, satış vaadi sözleşmesinde davalının sözleşmede yazılı vadede borcunu ödememekle temerrüde düştüğünü, yerel mahkemece satış vaadine konu taşınmazın davalıya teslim edildiğini, müvekkilinin edimini sözleşmeye uygun olarak yerine getirdiğinin gözden kaçırıldığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulü ile satış vaadi sözleşmesinin feshinin tespitine, satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın tapu kaydında davalı lehine yer alan satış vaadi şerhinin terkinine ve davalının taşınmaza vaki müdahalesinin men'ine karar verilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir. C....
olup, 11.04.2011 tarihinde tapuda resmi satışın yapıldığı, aynı tarihte gayrimenkul satış protokolünün düzenlendiği, satış bedelinin resmi satış senedinde 115.000,00 TL olduğu sabit olup, uyuşmazlık konusu değildir....
Haciz tarihi itibari ile yürürlükte bulunan İİK'nun 106. maddesine göre taşınmazlarda satış isteme süresi iki yıldır. 08.12.2010 tarihinde haciz konulan taşınmaza ilişkin 20.03.2012 tarihinde satış talep edildiği, 14.05.2012 tarihinde satış talebinin geri alındığı, satış talebinin geri alınmasından sonra ise 20.03.2013 tarihinde tekrar satış talep edildiği anlaşılmaktadır. 08.12.2010-20.03.2012 tarihleri arasında geçen süre ile 14.05.2012-20.03.2013 tarihleri arasında geçen sürelerin toplamı dikkate alındığında, 20.03.2013 tarihinde yapılan satış talebinin haciz tarihi itibariyle yürürlükte bulunan İİK'nun 106. maddesinde öngörülen yasal 2 yıllık süreden sonra olduğu ve haczin süresinde satış istenilmemesi nedeniyle kalkmış olduğu anlaşıldığından borçlunun şikayetinin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Davalılardan ..., satış vaadi sözleşmesi yapılmadan önce vekillikten azledildiğini, azilden sonra satış işlemini yaptığını, alıcı davacının da durumu bildiğini, satış vaadi sözleşmesinin hükümsüz olduğunu, davanın reddini savunmuştur. Davalı malik ... de davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalı ...'ün yetkisiz temsilci olarak düzenlediği satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davasının reddine, tazminat davasının kısmen kabulüne karar verilmiş; hükmü, davacı temyiz etmiştir. Dosya içerisindeki belge ve delillere göre; malik ...’in, dava konusu taşınmazların satış yetkisini veren 25.9.1995 tarihli vekaletname ile davalı ...’ü vekil tayin ettiği, 26.9.1995 tarihli azilname ile bu defa gördüğü lüzum üzerine ...’ü vekillikten azlettiği, 9.10.1995 tarihli noterden düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile vekil ...’ün dava konusu taşınmazın davacı ...’ye satışını vaat ettiği anlaşılmıştır....
Mahkemece paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi halinde satışın nasıl yapılacağının ve satış bedelinin ne şekilde dağıtılacağının hüküm sonucunda gösterilmesi gerekir. Satışına karar verilen taşınmaz; a)Paylı mülkiyet hükümlerine konu ise satış bedelinin paydaşların tapudaki payları oranında, b)Elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olması halinde satış bedelinin mirasçılık belgesindeki paylar oranında, c)Hem paylı, hem de elbirliği mülkiyeti halinin bir arada bulunması halinde ise satış bedelinin tapudaki ve mirasçılık belgesindeki paylar nazara alınarak dağıtılmasına karar verilmesi gerekir. Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalar olup, sonuçta kazanan ve kaybeden taraftan söz edilemeyeceğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin taraflara payları oranında yükletilmesi gerekir....
İcra Müdürlüğünün 2007/1364 sayılı dosyası üzerinden hazırlanan derece kararında satış bedelinin şikayet edilene ait dosya alacağı ile müvekkili vergi dairesi arasında paylaştırıldığını, haczedilen taşınmazın iki yıl içerisinde satışının istenmesi ve satış masraflarının yatırılması geretiğini, ilgili dosyada bir kısım satış avansları yatırılmışsa da bunların hacizli taşınmazın satışına ilişkin olmayıp, dosya borçlularından birinin menkul mallarının satımı için yatırıldığını, avans yatırılmadığı için uygun bir satış talebinden söz edilemeyeceğini, satış bedelinin tümünün müvekkili vergi dairesine ayrılması gerektiğini ileri sürerek derece kararının iptalini talep ve dava etmiştir. Şikayet olunan vekili, iki yıl içinde satış istendiğini ve satış avansının dosyaya depo edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir....
Mahkemece davanın kabulüne 87 ada 3 ve 10 parsel sayılı taşınmazlardaki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine, satış bedelinden, borçlu...'ın payına düşen bedelden borca yeter miktarının...İcra müdürlüğünün 2009/1668 Esas sayılı takip dosyasına intikalinin sağlanmasına, satışın açık artırma suretiyle yapılmasına, satış bedelinden binde 11,38 oranında harç alınmasına karar verilmiştir. Hükmü, davalılardan ... temyiz etmiştir. 1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Ancak, İcra İflas Kanunun 121. maddesi uyarınca açılacak davalarda da satış bedelinin icra dosyasına yatırılmasına değil ortağa ödenmesine karar verilmelidir. Bu nedenle hüküm fıkrasının 2 no'lu bendinde sonuç kısmında "...satış bedelinden, borçlu ...'ın payına düşen bedelden borca yeter miktarının......
Bu düzenleme kapsamında, icra müdürlüğünden hacizli malın satışının süresinde istenilmesi yeterli olup diğer satış şartlarının oluşup oluşmadığının irdelenmesi gerekmez. Bir başka anlatımla icra müdürlüğü kıymet takdiri yapılmamış olması yada bir başka sebeple satış talebini reddedemez. O halde mahkemece, haciz tarihi ile birlikte, usulüne uygun satış talebi ve satış isteme süreleri dikkate alınarak hacizli taşınmaz üzerindeki haczin düşüp düşmediği tespit edildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Somut olayda, şikayete konu 2431 ada 19 parsel zemin kat 2 nolu bağımsız bölümdeki taşınmazın tapu kaydının incelenmesinde; şikayete konu takip dosyasından 23493 yevmiye numarası ile konulan haciz tarihinin 08.10.2014 olduğu görülmekle, alacaklının 10.09.2015 tarihinde satış talep ederek 11.09.2015 tarihinde 700 TL’lik bir miktar satış avansını da yatırdığı anlaşılmıştır....