Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Maddesi ve yerleşik Yargıtay İçtihatları gereğince, "menkul ihalelerinde satış ilanının borçluya tebliği zorunlu olmadığından yeteri kadar satış ilanının hazırlanarak alacaklı ve borçlu tarafa bilgi mahiyetinde tebliğe çıkartılmasına, tebligatların bila iade olması halinde satışa etki etmemesine" karar verildiği anlaşılmıştır. İcra müdürlüğünün satış kararı içeriğine göre satış ilanı tebliği zorunluluğu bulunmamaktadır. Taşınır ihalesinde, satış ilanı tebligatı zorunlu olmayıp, 21.09.2021 tarihli satış kararında bu hususa değinilerek, sadece bilgi amaçlı tebligat yapılacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla borçlu, bu durumda, satış ilanının usulsüz olduğu iddiasıyla ihalenin feshi isteminde bulunamaz....

İcra müdürlüğünün 09/05/2021 tarihli satış kararında; satış ilanının; “mahalli bir gazetede yayınlattırmak sureti ile yapılmasına'' karar verildiği ve satış ilanının yerel gazete olan “Yeni Dönem” gazetesinde yayımlandığı; satışı yapılan taşınmazın özellikleri dikkate alındığında, her yöreden alıcısı çıkabilecek otel, fabrika veya benzeri nitelikte bir mal olmadığı, değeri itibariyle de ulusal bir gazetede ilanın zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda İİK'nun 114/2. maddesi uyarınca takdir hakkının icra müdürlüğünce usulüne uygun kullanıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre, satış ilanı, satış kararına uygun şekilde, ilan panosuna asılmak, mahalli gazetede ilan edilmek suretiyle yapılmıştır. Satış kararında Belediyede ilan yapılmasına dair karar verilmediği de sabittir. HMK'nun 355. Maddesi kapsamında dairemizce resen yapılan incelemede; gayrimenkulün satış ilanı elektronik ortamda ihaleden 1 aydan daha öncesinde yapılmıştır....

AŞ adına çekten kaynaklanan toplam 215.612,50 TL alacağa ilişkin olarak 01/07/2016 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yaptığı, takip nedeniyle borçlu Ömer Faruk Barata adına kayıtlı "Elazığ ili Merkez ilçesi, Nekerek Mah/Köyü 110 ada 39 parselde" bulunan taşınmaz üzerine 20/07/2016 tarihinde haciz konulduğu, taşınmazın davacı T1 tarafından hacizli olarak satın alındığı, davacı tarafından süresinde satış avansı yatırılmadığından bahisle haczin kaldırılmasının talep edildiği, mahkemece icra dairesine yazılan müzekkere cevabında haczin devam ettiği ve satış avansının yatırıldığı bildirildiğinden şikayetin reddine karar verildiği, davacı tarafça şikayete konu taşınmazla ilgili olarak satış avansının yatırılmadığı, dosyada sadece 10/01/2017 tarihli 1.000,00 TL bedelli satış avansı mevcut olup, bu satış avansının da 34 XX 975 , 34 XX 614, 34 XX 854 plakalı araçlara ilişkin olduğunun bildirildiği, ekinde 11/01/2017 tarihli ve 1.000,00 TL bedelli makbuz ile alacaklı vekili talebi...

İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: Mahkemece; İcra emirinin borçluya 09/02/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından satış avansının 18/06/2018 tarihinde yatırıldığı ancak bu tarihte satış talebinde bulunulmamış olduğu, geçerli bir satış talebi için satış talebi ile birlikte aynı süre içerisinde satış avansının da yatırılmış olması gerektiği, (Nitekim bu hususta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. H.D 2020/2870 E., 2021/1252 K. Sayılı ilamıda bulunmaktadır.) davalı alacaklı vekili tarafından süresi içerisinde satış avansı yatırılmasına rağmen satış talebinde bulunulmadığı, satış talebinden önce masraf yatırılmasının, o tarihte satış talebinde bulunulduğu anlamına da gelmeyeceği, bir yıllık sürede usule uygun satış istenmemesi nedeniyle takip düştüğü gerekçesiyle davanın kabulü ile; Akçakoca İcra Müdürlüğünün 2018/112 esas sayılı takip dosyasındaki takibin iptaline karar verilmiştir....

Alacaklıya yüklenen görev, süresinde satış isteyerek avansı yatırmaktır. İİK'nın 123. maddesinde satış görevi, ... dairesine yüklenmiş olup, satış ne zaman yapılırsa yapılsın, haciz ve satış talebi ayaktadır. Dairemizin son uygulaması bu yöndedir. İİK'nın kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri yapılamayacağını öngören 128/a-... fıkrası, varılan bu sonucu bertaraf eden bir düzenleme değildir. Şikayete konu olayda, ........2010 tarihli fiili haciz tarihinden itibaren İİK'nın 106. maddesinde düzenlenen bir yıllık sürede alacaklı tarafından 07.....2011 tarihinde satış avansı yatırılarak satış istenmiş olduğundan, mahkemece, ........2010 tarihli haczin ayakta olduğu ve ilk haciz olduğu gerekçesiyle şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır....

    -KARAR- Şikayetçi vekili, heriki tarafın giriştiği takip sonucunda aynı taşınmazlar üzerine hacizler konulduğunu, davalının satış talebinin iki kez reddedildiğini, bu nedenle geçerli bir haczinin bulunmadığını, buna rağmen sıra cetvelinde müvekkilinin 1. sırada olması gerekirken 4. sıraya yazıldığını ileri sürerek, sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Şikayet olunan vekili, müvekkilince satışı talep edilen taşınmazlar yönünden kıymet takdirinin yaptırıldığını, satış harcının yatırıldığını, bu istek ve işlemlerin satış talebini de kapsadığını, satış talebinin henüz satış şartlarının oluşmaması nedeniyle reddolunduğunu savunarak, şikayetin reddini istemiştir....

      Mahkemece, davacının dayandığı satış vaadi sözleşmesi alacağın temlikini sağladığından taşınmazın bedeline ilişkin de bir talep hakkının varlığı nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Satış vaadi sözleşmesi ile temlik edilen; taşınmazın mülkiyetinin geçirimini talep hakkıdır. Satış vaadi sözleşmesinde, sözleşmenin ihlali halinde taşınmazın bedeline yahut tazminine ilişkin hakkın da temlik edildiğine dair bir hüküm yer almayıp, alacağın temlikinde belirli, muayyen bir hakkın temliki bahis konusudur. Alacağın temliki (BK m. 162-172) yoluyla borç ilişkisinin devri mümkün değildir. Davacı, satış vaadine ilişkin sözleşmeden doğan hakkını akidine ileri sürebilir. Davacı ile davalı arasında bir satış vaadi sözleşmesi bulunmaması; taşınmazın bedelinin tazminine ilişkin alacağın temliki de gerçekleşmediği nedeniyle davanın reddi gerekirken, davanın yazılı nedenlerle kabulü doğru görülmemiştir....

        KARAR Davacı vekili, tarafların 894 ada 4 parsel sayılı taşınmazın hissadarları olduklarını, taşınmazın imar uygulaması sonucu 894 adada muhtelif parsellere ifraz gördüğünü, davalılar tarafından davacı ile dava dışı diğer paydaşlar aleyhine ortaklığın giderilmesi için dava açıldığını ve mahkemece ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiğini, satış işlemlerine Kartal 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 1987/17 sayılı satış dosyası ile başlandığını, satış aşamasında taraflar arasında düzenlenen 22.8.1988 tarihli sözleşme ile müvekkilinin davalıların taşınmazdaki hisselerini 20.000.000 TL ye satın aldığını, satış bedelinin 10.000.000 TL sini peşin bakiyesini belirlenen tarihlerde ödediğini, satış bedelini alan davalıların arsanın kullanımını davacı ve dava dışı diğer paydaşlara bıraktığını, ayrıca tapuda kati satış ve ferağları yapmak üzerede 29.3.1989 ve 30.3.1989 tarihli vekaletnameleri verdiklerini, ancak tapu işlemleri yapılmadan davalıların 15.5.2006 tarihli azilname ile müvekkilini...

          Kuşkusuz, taraflar satış bedelini serbest iradeleriyle kararlaştırabilir. Taşınmaz satımına, taşınmaz satış vaadi sözleşmelerindeki bedel unsuruna dair bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Davada dayanılan 28.06.1999 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesinde satım bedeli 270,00 TL olarak kararlaştırılmış ise de bu bedelin sözleşmenin vaat borçlusuna ödendiğine ilişkin bir kayıt yoktur. Nitekim davalı da savunmasında satış bedelinin kendisine ödenmediğini belirtmiştir. Bu savunma karşısında bedelin ödendiğini ispat yükü kendisine düşen davacı, bu iddiasını yöntemince kanıtlayamamıştır. Dolayısıyla, Borçlar Kanununun 81.maddesi hükmü karşısında kendi edimini yerine getirmeyen taraf karşı yandan edim talebinde bulunamayacağından, davanın kabulü olanaksızdır. Ancak; Davacı, satış vaadine konu taşınmazların bedelini davalıya ödemek üzere depo etmek istediğini belirttiğinden, dava satış bedelinin vaat borçlusuna ödenmesi koşuluyla kabul edilebilir....

            Mahkemece paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi halinde satışın nasıl yapılacağının ve satış bedelinin ne şekilde dağıtılacağının ve harcın taraflardan hangi oranlarda tahsil edileceğinin hüküm sonucunda gösterilmesi gerekir. Satışına karar verilen taşınmaz; a)Paylı mülkiyet hükümlerine konu ise satış bedelinin ve harcın paydaşların tapudaki payları oranında, b)Elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olması halinde satış bedelinin ve harcın mirasçılık belgesindeki paylar oranında, c)Hem paylı, hem de elbirliği mülkiyeti halinin bir arada bulunması halinde ise satış bedelinin ve harcın tapudaki ve mirasçılık belgesindeki paylar nazara alınarak dağıtılmasına ve tahsil edilmesine karar verilmesi gerekir. Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalar olup, sonuçta kazanan ve kaybeden taraftan söz edilemeyeceğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin taraflara payları oranında yükletilmesi gerekir....

              UYAP Entegrasyonu