Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Su vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalıların murisi, dava konusu 127, 266, 268, 69 parsel sayılı taşınmazlarda miras bırakanlarından intikal edecek miras payını.... Noterliği’nce 04.01.1996 tarihinde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile davacıya satışını vaat etmiştir. Davacı bu satış vaadine dayanarak tapu iptali ve pay tescili istemiştir. Mahkemece, satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiği tarihte, 266, 268, 69 parsel sayılı taşınmazlarda satışa konu payların iştirak halinde mülkiyet şeklinde tapuya kayıtlı olmasından, ifa olanağının bulunmadığı ve 127 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışması sırasında satış vaadi borçlusunun adına tescil edilmesinden, murisinden intikal suretiyle edinmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir....

    Fakat,satış vaadi borçlusu davacının babası ... ’nin 05.09.1997 tarihinde vefatı ile ortaklık içine davalılar ile birlikte yasal olarak katılmıştır.Daha açığı davacı ve davalılar taşınmazlarda iştirak halinde malik konumuna gelmişlerdir.Alıcı ile satıcı iştirakçi paydaş olduklarına göre, sözleşmenin ifası sonucunda taşınmaza iştirakçiler dışında bir başka paydaş katılmamasından iştirakçi paydaşlar arasındaki satışlar ve satış vaadi sözleşmeleri, hükmünü ifa eder sözleşmelerden sayılırlar. Açıklanan bu nedenle 69, 266, 268 parsel sayılı taşınmazların paydaşı ... oğlu ...’un satış vaadi borçlusu ... oğlu ... ’nin mirasçısı olduğu anlaşıldığında, sözleşmenin ifa olanağı da bulunacağından davanın kabulüne karar verilmelidir. Ayrıca, 127 parsel sayılı taşınmazın tapulama tutanağı getirtilerek satış vaadi borçlusu ...’nin edinme nedeni araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir....

      Dava konusu taşınmazda önceki satıcı ... dışında başka mirasçıların da bulunduğu , ...’nun zilyetliğinin yasal ve tek başına zilyetlik olmadığı gerekçesi ile davanın reddine dair karar Dairemizce, özetle “...Taşınmazın maliki olan ...’nun biçimine uygun düzenlenen 7.7.1981 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile ...’a satış vaadinde bulunulduğu , bu kişinin de yine biçimine uygun düzenlenen 17.6.1983 tarihli taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi ile kazandığı 1/2 payın yarısını ... ve ...’ya satışını vaad ettiği, ...’nın da taşınmazdaki payını 12.9.1983 tarihinde davacılardan Kemal Gürsoy’a satış vaadinde bulunduğu , bayi-i evvel ...’nun 1982 yılında öldüğü 22.3.1994 tarihinde ... mirasçıları ile 7.7.1981 satış vaadi sözleşmesinin alacaklıları ... ve ...’ın bir araya gelerek 7.7.1981 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesini fesih ettikleri, aynı tarihte biçimine uygun düzenlenen ayrı bir sözleşme ile 103 no’lu parselin 1/3 hissesinin ... mirasçıları uhdesinde bırakıldığı, 1/3 payın davacıların...

        Davacı vekili, davalıların Samsun 3.Noterliğinin 26/12/1983 tarihli ve 60375 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile ...,.. parselin tamamını 100.000,00TL bedel karşılığında ve aynı yerde bulunan 98 parselin 1/3 hissesini ise 75.000,00TL bedel karşılığında müvekkiline sattıklarını, ilgili satış vaadi sözleşmesinde satış bedelinin nakit ve peşin olarak ödendiğinin ve taşınmazlardaki zilyetliğin müvekkiline devredildiğinin belirtildiğini, ancak müvekkilinin davalılara noter aracılığıyla çektiği ihtarnameye rağmen hisse devirlerinin yapılmadığını belirterek satış vaadi sözleşmesine istinaden dava konusu taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile müvekkili adına tescilini, mümkün olmadığı takdirde satış vaadi sözleşmesine konu taşınmaz hisselerinin rayiç değerlerinin tespit edilerek dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalılardan tahsilini, rayiç değer tespitinin mümkün olmaması halinde satış bedeli olan 175.000,00 TL'nin satış vaadi sözleşmesinin...

          Davada dayanılan 29.01.2013 günlü taşınmaz satış vaadi sözleşmesi biçimine uygun düzenlenmiştir. Sözleşmedeki edimin yerine getirilmemesi halinde vaat alacaklısı Türk Medeni Kanununun 716. maddesinden yararlanarak ferağa icbar suretiyle taşınmazın hükmen tescili için dava açabilir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinde amaç ileride bir taşınmazın satış işleminin yapılmasıdır. Başka bir anlatımla, taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi yapılmakla vaat borçlusu ileride taşınmaz mal mülkiyetini vaat alacaklısına geçirme (yeni bir sözleşme yapma) taahhüdünde bulunur. İleride yapılması taahhüt edilen akit ise taşınmaz mal satımıdır. O yüzden taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri ileride yapılacak taşınmaz satış sözleşmesinin esaslı unsurlarını ihtiva etmelidir. Taşınmazın maliki olmayan kişinin bu taşınmaza ilişkin satış vaadi sözleşmesi düzenlemesi mümkündür....

            DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Taşınmaz satış vadi sözleşmesine konu taşınmazın, tapuda kayıtlı olması zorunlu ise de, sözleşme sırasında satış vaadi borçlusunun taşınmazın maliki olması gerekmez. Çünkü taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapılmakla vaat borçlusu ileride o taşınmaz malın mülkiyetini vaat alacaklısına geçirme taahhüdünde bulunur. Bu nedenle ifanın talep edildiği tarihte taşınmazın, satış vaadi borçlusunun mülkiyetinde olup olmadığına bakmak gerekir. Taşınmaz mülkiyeti satış vaadi borçlusunda ise ferağa icbar davası kabul edilmelidir. Kural olarak başkasının zilyetliğindeki tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların satışı ve başkasına ait tapuda kayıtlı taşınmazların noter tarafından düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile satışı, kişisel borç doğuran bir sözleşme olması nedeniyle geçerlidir....

            Kaldı ki davalı tapu kaydına güven ilkesi gereğince taşınmazı satın almış olup taşınmazın satış bedelini ödediği belli olup davacıların vekili olan ve Ümit Aydın'a 180.000 TL ödendiğine ilişkin banka dekontunun sunulduğu kalan kısmının da 150.000 TL olarak elden ödeme yapıldığı savunulduğu, resmi satış senedindeki satış bedeli ile gerçek satış bedeli arasında fark bulunmasının satış sözleşmesin muvazaalı olduğunu göstermeyeceği, kaldı ki davacıların bu yönde iddialarının da bulunmadığı, davacıların iddialarının davalılar Züküf ve Ümit'e yönelik olduğundan davacıların kanıtlanamayan davasının reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davanın REDDİNE," şeklinde karar verilmiştir....

            Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Somut olayda; satış vaadi sözleşmesi ve ek satış vaadi sözleşmesine konu edilen taşınmazın tapu kaydında arsa vasfında olmasına rağmen davalı banka tarafından şube lokali olarak kullanıldığı, 27.06.2007 tarihli ek satış vaadi sözleşmesinin ikinci bendinde satış vaadine konu taşınmazda sözleşme bitiminden sonra 32 ay boyunca davacı tarafından davalı bankaya kiralama hakkı verildiği, 32 aylık süreden sonraki 5 yıl içinde her 2 tarafın üzerinde anlaşacağı kira bedeli ile bankaya kiralama olanağı tanındığı görülmektedir....

              İstinaf Sebepleri Davacı vekili, satış vaadi sözleşmesinde davalının sözleşmede yazılı vadede borcunu ödememekle temerrüde düştüğünü, yerel mahkemece satış vaadine konu taşınmazın davalıya teslim edildiğini, müvekkilinin edimini sözleşmeye uygun olarak yerine getirdiğinin gözden kaçırıldığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulü ile satış vaadi sözleşmesinin feshinin tespitine, satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın tapu kaydında davalı lehine yer alan satış vaadi şerhinin terkinine ve davalının taşınmaza vaki müdahalesinin men'ine karar verilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir. C....

                Mahkemece, satış vaadi sözleşmesindeki satış bedelinin davacı tarafından davalıya ödenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava, satış vaadi sözleşmesine dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Kaynağını Borçlar Kanununun 22.maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213.maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706 (önceki Medeni Kanun 634) ve Noterlik Kanununun 89.madde hükümleri uyarınca noter önünde re'sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaad alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716 (önceki Medeni Kanun 642) maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini istiyebilir....

                  UYAP Entegrasyonu