Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava ve davaya katılanların istemi taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen davalar ise taşınmaz mal satış vaadi sözleşmelerinin iptali istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davacı ... ... tarafından açılan satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil isteminin kısmen kabulüne, ... ... mirasçıları tarafından açılan satış vaadi sözleşmesinin iptali davasının kısmen kabulüne, ... Gayrimenkul Tic. Ltd. Şti. tarafından açılan davanın kabulüne, davaya katılan ...’in davasının kesin hükmün varlığı nedeniyle reddine karar verilmiş. Hükmü katılan ... ile davalı ve davacılar ... ... ve ... ... temyiz etmiştir....
Tapu Kanununun 26 maddesi uyarınca usulüne uygun yapılmış geçerli bir satış vaadi sözleşmesi tapu kütüğüne şerh edilebilir. Tapu kütüğüne şerh edilmekle de o taşınmaz üzerinde ilişkin bulunduğu hukuki duruma alaniyet kazandırılmış ve sonradan hak kazanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelmiştir. Başka bir deyişle, satış vaadi sözleşmesinin tapu kütüğüne şerh edilmekle lehine şerh konan kişi satış vaadi sözleşmesi ile edindiği kişisel hakkını güçlendirir ve bu şerhle kazandığı hakkını sonraki maliklere karşı da ileri sürebilir. Somut olayda; davacının dayanağı16.09.2005 tarihli satış vaadi sözleşmesi tapu kütüğüne 19.09.2005 tarihinde şerh edilmiştir. Taşınmazın son maliki dahili davalı ... ... taşınmazı şerhle yükümlü olarak 13.11.2006 tarihinde satın almıştır....
Bununla birlikte, davacıların dayandığı .... 14.08.1991 tarih 4986 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesinde davacılar ..., ... ve ... dışında davada taraf olmayan ....’ün de satış vaadi alacaklısı olduğu anlaşılmakta olup, satış vaadi sözleşmesinde davalı satış vaadi borçlusu ...’in murislerinden intikal edecek hissesini satış vaadi alacaklılarının her birine hangi oranda satışını vaadettiği belirtilmemiştir. O halde, mahkemece satış vaadi alacaklılarının eşit oranda pay temlik aldıkları kabul edilerek kayıt malik.... adına kayıtlı hissenin davacıların hisseleri oranında (1/8’er) iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir....
Şu hale göre, satış vaadi şerhi tarihinden sonra, satış talep tarihi itibariyle 5 yıldan fazla zaman geçtiğine ve satış vaadi lehtarı olan 3. kişi şirketin, şerh tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemede tescil davası açtığına ve lehine tescil kararı verildiğine yönelik bir belge ve delil de olmadığına göre, artık bu hakkın, 3. kişilere karşı ileri sürülmesi imkanı yasal olarak ortadan kalkmıştır. Dolayısı ile taşınmaz mülkiyetinin, satış vaadi lehtarı olan 3. kişi şirket tarafından iktisabı da sözkonusu olmadığından, satış talep tarihinde takip borçlusu adına kayıtlı taşınmaz hakkında satış kararı verilmesine ve bu yönde talimat yazılmasına bir engel bulunmadığı açıktır....
Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Somut olaya gelince, ... 25.Noterliğinin 25.5.1993 tarihli, 24606 yevmiyeli düzenleme şeklinde satış vaadi senediyle davalı ...’nun 418 ada 89 parsel sayılı taşınmazdaki 1. kat, 3 no’lu bağımsız bölümü 150.000.000 TL bedelle davacı ...’a satmayı vaad ve taahhüt ettiği, satış vaadi bedelinin nakden ve tamamen ödendiği, sözleşmenin “Şartlarımız” başlıklı bölümünde satış vaadi lehtarının noterden satış vaadi veya vekaletname almak suretiyle ..., ... Çiftliği’nden yaklaşık 400 dönüm yeri satın alması halinde bu satış vaadinin vaadeden ... tarafından tek taraflı olarak kaldırılması yetkisini vereceği, satış vaadinin yürürlükten kalkacağı kararlaştırılmıştır....
Kaldı ki davalı tapu kaydına güven ilkesi gereğince taşınmazı satın almış olup taşınmazın satış bedelini ödediği belli olup davacıların vekili olan ve Ümit Aydın'a 180.000 TL ödendiğine ilişkin banka dekontunun sunulduğu kalan kısmının da 150.000 TL olarak elden ödeme yapıldığı savunulduğu, resmi satış senedindeki satış bedeli ile gerçek satış bedeli arasında fark bulunmasının satış sözleşmesin muvazaalı olduğunu göstermeyeceği, kaldı ki davacıların bu yönde iddialarının da bulunmadığı, davacıların iddialarının davalılar Züküf ve Ümit'e yönelik olduğundan davacıların kanıtlanamayan davasının reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davanın REDDİNE," şeklinde karar verilmiştir....
Bu durumda, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin iptali davası, hukuken geçersizliğinin tespiti niteliğindedir. Hem cebri tescil ve hem de sözleşmenin iptali davaları aynı satış vaadi sözleşmesine dayanmaktadır. Satış vaadi sözleşmesinin iptali davasında verilecek hüküm eldeki davayı etkileyeceğinden bu davanın bekletici mesele kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine 20.09.2012 gününde oybirliği ile karar verildi....
Dava konusu 23/07/2003 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin de asıl dava davalılarının murisi .....'ten intikal edecek hisseleri satmayı vaat ettiği ancak 28.03.1997 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle muris ...'e vekaleten ...'nün dava konusu bir kısım taşınmazları ...'e satmayı vaat etmesi, asıl dava davalılarının birden çok kez aynı taşınmazların satış yetkisini içeren vekaletname vermeleri, dava konusu taşınmazlar dışında da ... ile satış vaadi sözleşmeleri yapmaları, birlikte değerlendirildiğinde, birleştirilen dava davalılarının vekaletnamenin kötüye kullanıldığını ve vekil eliyle yapılan satış vaadi sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ispat edemediğinden birleştirilen davanın kabulü ile satış vaadi sözleşmesinin iptaline karar verilmesi için yeterli ve hukuki bir delil bulunmadığından doğru görülmemiştir...’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. B....
Noterliğinin 22.01.2004 tarih ve 1888 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi ile davacının murisi olan...nin tapuda 1/3 hisseye sahip olduğu ancak ......
Yeniden somut olaya döndüğümüzde; her ne kadar davacı ... birleştirilen davanın davacısının dayandığı satış vaadi sözleşmesinin danışıklı olduğunu ileri sürmüş ise de mahkemece önceki tarihli sözleşmeye üstünlük tanınarak birleştirilen davanın davacısının(asli müdahil) istemini kabul etmiştir. Mahkemenin ...'nin dayandığı satış vaadi sözleşmesinin geçerli olduğu yönündeki kabulünün dayanağı da satış vaadi borçlusu ...'ın 17.04.1996 tarihli satış vaadi sözleşmesinin iptali için 26.05.1997 tarihinde açtığı dava olmuştur. Bu davada ... 5 numaralı bağımsız bölümün önce ...'a satış vaadi sözleşmesi ile satıldığını, ...'ın isteği üzerine de gayri resmi eşi ...'in borcunun teminatı olmak üzere ...'den satış vaadi sözleşmesi yapılmasını istediğini, kendisinin bu nedenle ...'ye satış vaadinde bulunduğunu, yine ...'ın ...'ye borçlarını ödediklerini belirterek taşınmazı ...'na satmasını istemesi üzerine de ...'na sattığını belirterek sözleşmenin iptalini istemiştir....