Somut uyuşmazlıkta, kayıt sahibinin mülkiyeti satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan hakkın bertaraf edilmesi kastı ile ve kötüniyetle kazandığı ileri sürüldüğünden, malikin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığının araştırılması zorunludur. Bu iddia karşısında satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilmediğinin bir önemi yoktur. Önemli olan, mülkiyet hakkı sahibinin satış vaadi sözleşmesini bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının saptanmasıdır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; her ne kadar kayıt maliki davalı ...'...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 15.08.2007 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.11.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, satış vaadi sözleşmesine dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Kaynağını Borçlar Kanunu’nun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanunu’nun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanunu’nun 706 (önceki Medeni Kanunun 634) ve Noterlik Kanunu’nun 89. madde hükümleri uyarınca noter önünde resen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür....
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinde satmayı vaat edenin ölümü halinde ise, satmayı vaat edenin tüm mirasçılarına karşı açılacak dava ile borcun yerine getirilmesi istenebilir....
mümkün olmadığı taktirde satış vaadi sözleşmesi uyarınca ödemiş olduğu 4250.00 Y.T.L.nin davalılardan tahsilini istemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.10.2005 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 02.04.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı 13.07.1979 ve 06.07.1983 tarihli satış vaadi sözleşmelerine dayanarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur. Mahkemece, kişilerin satış vaadi sözleşmesinden doğan haklarını ancak karşı akitlerine karşı ileri sürebileceği, davacı ile tapu maliki olan davalıların murisi ... arasında düzenlenmiş bir sözleşme bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davalıların murisi tapu maliki ... Buyruk 13.07.1979 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile 7 ada 14 parsel sayılı taşınmazını ... .'...
Satış vaadi sözleşmesi alacaklısının ...olduğu, ...in 13.08.2014 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle aldığı hisseyi ... oğlu ...’e satış vaadi sözleşmesi ile devrettiği; dava tarihi itibariyle satış vaadi sözleşmesinin alacaklı tarafında ölü ...ile ...'in yer aldığı; ... davada taraf ise de diğer vaad alacaklısı ...in ölü olduğu ve dosyada mevcut veraset ilamına göre mirasçılarından ...un davada yer almadığı anlaşılmıştır. Davalı yönünden taraf teşkiline gelince: Satış vaadi sözleşmesine göre vaatte bulunanların ..., ..., ve ...olduğu; bunlardan ... ve ...’in davada yer aldıkları; ...ve ...’nün öldükleri, mirasçılarının davada yer aldığı, ancak ... oğlu ...’nün de ölü olduğu ve veraset belgesinin temin edilemediği, bu konuda davacı tarafa kesin süre verildiği ve bu süre içinde gereği yerine getirilmediğinden bahisle davanın usulden reddedildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili 05.11.2015 tarihli celse için mazeret dilekçesi vermiş, ancak mahkemece mazereti kabul edilmemiştir....
a vaadedildiğini belirterek satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil mümkün olmaz ise ikinci kademede 110.000,00TL tazminatın satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiği tarihinden itibaren tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili ... ve ...'ın davacıların babası tarafından vurularak öldürüldüğünü davacı tarafın murisi ile müvekillerinin murisinin evlenmeden önce de birlikte olduğunu ...'ın evinin kirasını bile müvekillerinin murisi tarafından ödendiğini satış vaadi sözleşmesinde kararlaştırılan bedelin ödenmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur....
Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Geçerli bir sözleşmenin ifa olanağı bulunmadığında 818 sayılı BK’nin 96 ve 106. maddeleri dikkate alınması gerekir. Somut olayda; davacılar noterden yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu payların satın alındığını iddia ederek tapu iptal ve tescil ikinci kademede tazminat talebinde bulunmuştur. Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesi geçerlidir. Davacıların murisi Sebahat Budak ve davacı ... ile davalı ... Sezar arasında yapılan biçimine uygun satış vaadi sözleşmesi ile belirlenen bedelin davacılar tarafından nakten ve tamamen ödendiği sözleşmede belirtilmiştir....
Somut olayda; satış vaadi borçlusu ... Kara 1337 doğumlu olup satış vaadinin düzenlendiği tarihte 79 yaşındadır , hayatının son yıllarında bütün taşınmazlarını elden çıkarmasını gerektirecek haklı bir neden bulunmadığı gibi tehdit altında olmayan bir kişinin bütün taşınmazlarını torunu olan davacıya satması düşünülemez. Karşı davacı tanıkları, davacı ...’in babası ... ile birlikte dedesi ... Kara’ ya satış vaadi sözleşmesinin düzenlenmesi için baskı yaptıkları , tehdit ve hakaret ettiklerini ve dövmek suretiyle notere götürülerek satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiğini söylemişlerdir. Davacı tanıkları Kemal Kara, Mustafa Üstünel’ de bu hususu doğrulayarak ... Kara’nın dövülmek ve tehdit edilmek suretiyle notere götürüldüğünü bildirmişlerdir. Tüm dosya kapsamıve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde satış vaadi sözleşmesinin tehdit ve maddi tazyik sonuçu düzenlendiği ve az yukarıda açıklanan ikrah hukuki nedeninin somut olayda gerçekleştiğinin kabulü gerekir....
Ancak sözleşmenin tarafı olmayan kayıt malikinin mülkiyeti satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan hakkın bertaraf edilmesi kastiyle kötüniyetle kazandığı ileri sürülmüşse, malikin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığının araştırılması zorunludur. Burada, satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilip edilmediğinin önemi yoktur. Önemli olan, mülkiyet hakkı sahibinin satış vaadi sözleşmesini bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının saptanmasıdır. Böyle olunca, taraflardan davacının kötüniyet iddiasına karşı delilleri istenip toplanmalı ve davalının durumu Türk Medeni Kanununun 3. maddesi çerçevesinde değerlendirerek bir sonuca ulaşılmalıdır....