Taşınmaz üzerindeki orman şerhi nedeniyle taşınmazın satış vaadi sözleşmesine konu olamayacağını ve İmar Kanunu'nun 18/son maddesi gereğince satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, 2. Davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığını, 3. Satış vaadi sözleşmesinin bedelinin ödenmediğini, 4. Müvekkilinin gönderdiği ihtarnameye rağmen davacının müdahalesine son vermediğini, 5. Davaya konu edilen taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin vaad borçlusu taşınmaz maliki olmadığından fiilen ve ayrıca kanuna aykırı bir sözleşme akdedilmiş olması nedeniyle hukuken de ifa imkânsızlığının bulunduğunu belirterek doğru olmayan kararın bozulmasını istemiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 2....
tan faizli borç para aldığı, dava konusu taşınmazın bu borcun teminatı olarak Kemal'in annesi Fadime tarafından davacıya devri hususunda gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiğinin anlaşıldığı, satış vaadi sözleşmesinde taşınmazın 90.000,00 TL bedelle devredileceğinin belirlendiği, oysa bilirkişi ek raporunda dava konusu taşınmazın taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı tarih olan 07.12.2018 tarihi itibari ile değerinin 235.406,14 TL olduğu tespit edildiği, bu kapsamda edimler arasında açık bir orantısızlık yer aldığı, tanık beyanlarından taşınmazın davalı ...'in aldığı borç paraya karşılık teminat olarak gösterildiğinin anlaşıldığı, yani davalı tarafın zor durumda kalmasından kaynaklı olarak bu sözleşmenin düzenlendiği, yani somut olayda gabinin şartlarının gerçekleştiği " gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A....
Davacı, bilirkişi raporundaki ödemeleri inkar etmemiş; ancak, yapılan ödemelerin satış vaadi sözleşmesine konu bedelin iadesi için yapılmadığını, davacının bu ödemeleri ortağı ve aynı zamanda oğlu olan ...’in davalı aleyhine başlattığı ... . İcra Müdürlüğünün 2013/44553 Esas sayılı dosyasına mahsuben yaptığını belirtmiştir. Mahkemece, satış vaadi sözleşmesinin sonradan ortadan kaldırıldığının ve bedelinin davalı tarafından, davacıya iade edildiği savunmalarının ispat edilemediğini gerekçe gösterilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir. Satış vaadi sözleşmesinin, taraflarca ortadan kaldırıldığı savunması sözleşmenin yapıldığı usule göre ispatlanabilmiş değildir. Ancak, davalı taraf satış bedelinin banka dekontlarıyla iade edildiğini savunmuş ve davacıya 20.850.TL ödemede bulunduğunu ispat etmiştir. Davalı, davacının banka hesabına ödemelerde bulunduğunu ispat etmiş, davacı da yapılan bu ödemeleri kabul etmek durumunda kalmıştır....
Dosya içerisindeki 28.12.1989 tarihli mirasçılık belgesine göre tüm mirasçıların satış vaadinde bulunmaları nedeniyle ifa olanağı da mevcuttur. Satış vaadi sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra bir kısım mirasçıların öldükleri anlaşıldığından mahkemece öncelikle bunların alt soyu olan mirasçılarını gösteren mirasçılık belgesi temin edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir. Satış vaadinde bulunan kişiler tarafından tapuda adlarına kayıtlı olmayan taşınmazlar da satış vaadine konu edilebilir ise de satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak tescil davası açıldığı tarihte satış vaadine konu taşınmazların davalıların murisi veya davalıların bizzat kendi adına kayıtlı olması gerektiğinden taraf teşkilinde bu hususun da gözetilmesi gerekir. Bu itibarla mahkemece satış vaadine konu taşınmazların son mülkiyet durumunu gösterir tapu kayıtları getirtilerek taraf teşkili tam olarak sağlandıktan sonra işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmelidir....
Her ne kadar 775 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında "Bu kanun hükümlerine göre belediyelerce tahsis olunan arsalar, yapılar ve bu arsalar üzerinde yapılan bina ile meydana gelen taşınmaz mallar tahsis tarihinden itibaren 10 yıl süre içinde devir ve temlik olunamaz, rehin ve diğer ayni haklarla takyit edilemez, satış vaadi sözleşmesine konu teşkil edemez..." hükmü yer almış ise de; bu düzenleme takyit süresi içinde veya öncesinde satış vaadi sözleşmesi yapılmasına engel teşkil etmez. 10 yıllık takyit süresinin geçmesinden sonra da satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı doğduğundan taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil davası açılabilir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesine konu taşınmaz üzerinde 775 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi gereğince kısıtlılık bulunmakta ise de kısıtlılığın süresi 10 yıl olup dava tarihinde bu süre bitmiştir....
Noterliğinin 21.07.1973 tarihli ve 6722 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri ile murisleri ...'e satmayı vaad ettiği halde davalıların taşınmazdaki paylarını muvazaalı olarak devrettiklerini ileri sürerek davalılar adına kayıtlı olan tapunun iptali ve adlarına tescilini, mümkün olmadığı takdirde taşınmazın rayiç bedelinin tazminini istemiştir. Davalı ..., taşınmazı iyiniyetle satın aldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir Davalılar ..., ..., ...,..., ... ve ... taşınmazdaki hisselerinin satış vaadi sözleşmesi ile sattıklarını ve bedelini aldıklarını satış vaadi sözleşmesine göre karar verilmesini talep etmişlerdir. Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir....
Noterliği'nin 04/06/1986 tarih ve 28950 yevmiye numaralı düzenlenme şeklinde satış vaadi sözleşmesine göre 20.000.000 TL bedel ile satmayı vaad ve taahhüt ettiğini, davalının müvekkilinden satış bedelinin tamamını nakten ve peşin olarak aldığını ancak satış vaadi sözleşmesine rağmen davalının taşınmazdaki hissesini tapuda devretmediğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı olan 63/2240 hissesinin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya tescil edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ilk derece mahkemesine verdiği cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılan satış vaadi sözleşmesinin Mersin 1....
Davalılar ... ve ... vekili davanın pasif husumet yokluğundan reddini, zamanaşımı süresinin dolduğunu, davalı ... ile yapılan satış vaadi sözleşmesinin muvazalı olduğunu, satış vaadi sözleşmesinin ifasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur....
Mirasçı Yıldız Belecan'ın mirasçılarından T10 T11 T19 T15 T12 ve T20 müvekkiline vekalet veren 9 kişi arasında olduğunu, taşınmazların bedellerinin gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerine göre ödendiği de dikkate alınarak bedelsiz olarak ihtiyati tedbir konulmasını ve müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece "Davacı, 14.08.2000, 07.08.2000, 02.08.2000 ve 03.08.2000 tarihli olmak üzere dört adet satış vaadi sözleşmesine dayanarak eldeki davayı açmışlardır. Satış vaadi sözleşmeleri biçimine uygun olarak düzenlemiş geçerli sözleşmelerdir. Satışa konu taşınmaz tapuda muris adına kayıtlı olduğu takdirde tüm mirasçılarının satış vaadi yapması durumunda bu sözleşmenin ifa olanağı vardır. Veraset ilamları ve satış sözleşmelerinin incelenmesinden, davacının tüm mirasçılar ile satış sözleşmesi yaptığı ve sözleşmenin ifa olanağının bulunduğu anlaşılmıştır. olacağı açıktır....
Dava, satış vaadi sözleşmesinin tapu kütüğüne şerh edilmesi istemine ilişkindir. Bilindiği gibi, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26, 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60 ve 89. hükmü gereğince tapu sicil müdürlüklerinde ve noterlerde düzenlenme şeklinde yapılabilir. Biçimine uygun düzenlenmiş satış vaadi sözleşmelerinin tapu kütüğüne şerhi ise Türk Medeni Kanununun 1009. maddesi uyarınca tapu kütüğüne şerh edilebilir. Ayrıca, bu hususta Tapu Kanununun 26. maddesinde de hüküm vardır. Gerek Medeni Kanununun düzenlenmesi gerekse anılan 26. madde uyarınca biçimine uygun düzenlenmiş satış vaadi sözleşmesinin varlığı yeterli olup sözleşmede sözleşmenin tapuya şerh edileceğine dair bir hükme yer verilmesi gerekmez. Tapu Sicil Müdürlüğüne ibrazı ve taraflardan birinin yazılı istemi yeterlidir. Demek oluyor ki, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin hükmen tapuya şerhine ilişkin dava açmak gerekmez....