İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde " İddialar kapsamında tarafların tüm delillerinin toplanmasından ve Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesinin 13.04.2018 tarih ve 2017/1183 Esas 2018/478 Karar sayılı ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi heyeti raporunda, menfi zarar miktarının 453.638,11- TL olduğu bildirilmiş ve dosya kapsamına uygun olup yargı denetimine de açık bulunmakla mahkememizce itibar edilerek hükme esas alınmış ve davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Davalı vekilinin katılma yollu istinaf itirazları yönünden yapılan değerlendirme de; menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkan zarar olup, menfi zarara dava masrafları, noter masrafı, karar pulu, KİK payı, gerçekleştirilen imalat bedeli, personel gideri vb kalemler örnek olarak verilebilir. (Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 06/10/2021 tarih ve E.2021/155, K.2021/655 sayılı kararı da bu yöndedir.) İlk derece mahkemesince davalı tarafça sözleşmenin feshi haksız olarak görülmemiş olmasına karşın menfi zarar talebinin kabulüne karar verilmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının müspet ve menfi zararlarını birarada talep edemeyeceği, onananarak kesinleşen 16. Asliye Ticaret Mahkemesine ait ilamda ve Yargıtay içtihatında da menfi zarardan bahsettiği, dolayısıyla davacı tarafın menfi zarar talebinde bulunduğu, organizasyon için yapılan masraf ve giderler toplamı olan 238.245,76 TL'lik tutarın menfi zarar olduğu, toplanan delillerden kira bedelinin davalı tarafından yatırıldığı anlaşılmakla kiralama masrafı düşüldüğünde davacının menfi zarar toplamının 153.500,00 TL olacağı ve bu tutarın cezai şart miktarının altında kaldığı ayrıca davalının ekonomik olarak mahvına sebep olacak miktarda olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile toplam 161.633,06 TL cezai şartın dava tarihinden yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A....
Burada, alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü, sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Diğer bir söyleyişle, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder..." Bu genel açıklamalar karşısında somut olay değerlendirildiğinde; sözleşmenin adi yazılı şekilde düzenlenmekle başlangıçta geçersiz olarak kurulmuş olsa da taşınmazın bilahare davacı adına tescil ve teslim edildiği anlaşılmakla davacı alıcının, artık sebepsiz zenginleşme kurallarına göre uğradığı menfi zararı ya da mahkeme kararı ile ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle tüm zararlarını isteyebileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Buna göre de Yargıtay 13....
Menfi zarar ise, sözleşmenin kurulmamasından yahut geçersiz olmasından doğan zarardır ve bu bağlamda sözleşmenin kurulduğuna veya geçerli olarak kurulmuş bulunduğuna duyulan güvenin boşa çıkmasından doğan bir zarar söz konusudur. Alacaklının malvarlığının hâlihazır durumu ile sözleşme yapılmamış olsaydı arz edeceği durum arasındaki fark, menfi zararı meydana getirir. Menfi zarar da tıpkı müspet zarar gibi fiili zarar ve yoksun kalınan kâr yani kaçırılan fırsattan oluşur. Bu bağlamda yapılan sözleşmenin geçerliliğine güvenerek başka bir sözleşme yapmamak suretiyle kaçırılan fırsatlar da menfi zararın bir türünü oluşturur (Fikret EREN: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2019, s.1186). Somut olayda ürünün teslim edileceği gün sipariş formunda taraflarca belirlendiğinden bu günün geçmesi ile davalı satıcı temerrüde düşmüş olup, ayrı bir ihtara gerek bulunmamaktadır. Davacı ödediği bedeli talep etmekle sözleşmeden dönme seçimlik hakkını kullanmıştır....
İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı olmaktadır. Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur....
-Davacı iş sahibi şirket vekilince açılan davada, taraflar arasındaki ....01.2010 tarihli sözleşme gereğince davalı yüklenici şirket tarafından üretilen bira akış kontrol cihazlarının arızalı olduğunun anlaşılması üzerine alınan cihazların ürün teslim formları ile davalıya iade edildiği ve sözleşmenin feshedildiği belirtilerek; ödenen 52.000,00 TL ürün bedeli ile ....000,00 TL manevi zarar ve şimdilik ....000,00 TL menfi zararın tahsili istenmiş, ....09.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile 97.355,00 TL müspet zarar, 25.935,00 TL menfi zarar ve ....000,00 TL manevi zarar olmak üzere dava değerini 51.290,00 TL artırarak 133.290,00 TL'ye çıkarmıştır....
Davalı vekili, davacı güvenlik firması görevini tam olarak yapmadığından hırsızlık olayının gerçekleştiğini, bu nedenle süre verilmeksizin taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğini, yeni bir güvenlik firması ile daha yüksek fiyata sözleşme imzalandığını, aradaki farkın menfi zarar olduğunu, sözleşme giderleri ve dava masraflarının da menfi zararın içinde olduğunu sigortaca karşılanamayan iş gücü ile makine işletme kaybından oluşan masraflardan şimdilik 5.00.00 TL' nin takas ve mahsubunu istediklerini belirtmiştir....
Öğreti ve uygulamada menfi zarar, “uyulacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarar” olarak kabul edilmektedir. Sözleşmenin feshi halinde alacaklı ancak menfi zararının tazminini isteyebilecektir. Menfi zarara, sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılıklı edimin kabul edilmesi için yapılan masraflar, sözleşmenin geçerliliğine inanılacak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla ve başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zararlar ve dava masraflarının gireceği kabul edilmektedir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 01.12.2016 gün 2016/4313 Esas, 2016/4946 Karar, 27.02.2009 gün 2008/1658 Esas, 2009/1058 Karar sayılı ilamları). Somut olay yukarıdaki bilgilere göre değerlendirildiğinde; davacı yüklenici ile dava dışı iş sahibi ......
Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Bu husus TBK'nın 125/son maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Menfi zarar kavramına, sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılıklı edanın kabulü için yapılan masraflar, sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zarar, sözleşmenin geçerliliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zarar, gerçekleştirilen imalat bedeli, personel gideri vb. kalemler örnek olarak verilebilir....