Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_ Yerel mahkemece, Dairemiz bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak karar verilmiş olmasına, tüm dosya kapsamı ile davacıya şahsi hakkını temlik eden davalı yüklenicinin edimlerini yerine getirmediğinin saptanmasına, özellikle davacı tarafından sözleşmenin ademi ifası sebebiyle akidi olan tarafa Borçlar Kanununun 96. maddesine dayanarak tazminat davası açabileceğine göre karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 750 TL Yargıtay vekalet ücretinin davacı ... ve davalı ...’ndan alınarak davalı ...’a verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, davacı tüketici harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 27.04.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Somut olayda; davanın davacının konut alımından kaynaklanmayıp, sözleşmenin B.Y.nın 355. maddesinde tanımlanan istisna aktini oluşturduğu; bu nedenle, 4077 Sayılı Yasanın uygulama olanağı bulunmadığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinde çözümü gerekir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.’nın 25. ve 26. maddeleri gereğince Zeytinburnu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 16.07.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi....
. - KARAR - Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi olan arsa sahibi ile davalı yüklenici arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince müvekkillerine teslimi gereken dairelerin ihtara rağmen süresinde teslim edilmemesi üzerine davalının temerrüde düştüğünü, arsanın eski hale getirilmesi gerektiğini, müvekkillerine ait olan ve sözleşmeye konu arsa üzerinde bulunan meyve ağaçlarının edimin ifası kapsamında sökülmek zorunda kalındığını, müvekkillerinin zarara uğradığını ileri sürerek, sözleşmenin feshini ve menfi zarar kapsamında 20.000,00 TL tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.Mahkemce davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemizce bozulmuştur.Bu kez, davalı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasında görülen tazminat davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 26.03.2014 gün ve 2013/9438 Esas, 2014/2311 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü: - KARAR - Davacı vekili, müvekkili yüklenici ile davalı arsa sahibi arasında 15.04.2010 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalının 19.04.2010 tarihinde sebep belirtmeden sözleşmeyi feshettiğini, sözleşmenin ifası için yapılan masraf ve kâr kayıplarının oluşturulduğunu ileri sürerek, ıslahla birlikte 205.844,80 TL'nin tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur....
Son zamanlarda yeni doktrin ve içtihatlarda sözleşmenin ifasına ilişkin talep hakkında sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanmayacağı eğilimi hakim olup ifası imkansız hale gelen sözleşmeden kaynaklanan edimin tazmini sözleşme hükümleri doğrultusunda çözümlenmesi gerekmektedir. O halde davacının akdi bir ilişkiye dayanmasında kendisi yönünden yarar bulunduğu gözetilerek emsal dosyalarda rayiç değere yönelik bedel hükme esas alınarak davanın da bu ilke ve esaslara göre çözülmesi gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ: Birinci bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın belediye lehine BOZULMASINA, peşin alınan 27,70 TL harcın davalı-...'na iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili Dumankaya şirketinin projeden ev almak istediğinde şirketin anlaşmış olduğu bankanın olması sebebiyle nakit ödeyemediği kısmı için Dumankaya şirketinin yönlendirmiş olduğu bankadan kredi kullandığını, Dumankaya Şirketinin zamanında konutu teslim etmemesi üzerine ilgili bankanın da müteselsilen sorumlu olduğunu, müvekkiline finansa edilen konut kredisinin ana sözleşmeye bağlı “bağlı kredi” olduğunu, müvekkilinin evini alamadığı gibi; alma ihtimalinin de belli olmadığı bir aşamada kredilerini ödemesi ve aynı zamanda kira ödemeye devam etmesinin ciddi olarak müvekkilini ekonomik olarak zora düşürdüğünü, İDM kararının yerinde olmadığını, öncelikle yargılamanın konusunun sözleşmenin ifası yada ifası mümkün değilse sözleşmesinin feshi olduğunu, bu durumda sözleşmenin ifasının mümkün olup olmadığı tespit edilirken müvekkilinin daha fazla maddi sıkıntıya düşmemesi adına tedbiren dava sonuna kadar ödemelerin...
Sözleşmenin hangi şartlarda feshedilebileceği 4375 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun 20. Maddesinde düzenlendiği gibi, taraflar arasında münakit sözleşmenin 16. Maddesinde de izlenecek yöntem belirlenmiş olup, buna göre öncelikle idarenin davalı yükleniciye işin sözleşme ve eki idari ve teknik şartname hükümlerine uygun şekilde ifası amacıyla ihtarname gönderilerek süre tanınması gerektiği, verilen süreye rağmen aksaklığın devam etmesi halinde idarenin sözleşmenin feshi yoluna gidilebileceği, hal böyle iken davalı idarenin kanun ve sözleşmede zikredilen sebepler dışında doğrudan sözleşmenin feshi cihetine gittiği, keza sözleşmeye göre görevlendirilmesi gerekli kontrol teşkilatınca yapılmış bir denetim ya da başkaca durum tespit içerir bir tutanak bulunmadığı, idarenin 4375 sayılı yasanın 20/2. Maddesi uyarınca aynı yasanın 25....
Davalı, tarafından sözleşmenin feshedildiği tarihte kira sözleşmesine konu AVM'nin henüz açılışının yapılmadığı ve kiralananın, kiracıya teslim edilmediği anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK'nun 301. maddesinde "Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür." düzenlemesi bulunmakta, yine TBK'nun 97. maddesinde "Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir. "hükmü yer almaktadır. Bu durumda, davacı kiraya veren, henüz AVM'nin açılışını gerçekleştirerek kiralananı, davalıya teslim etmediğine göre sözleşmeden kaynaklanan edimi yerine getirmediğinin kabulü gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03.05.2005 ve 27.05.2005 gününde verilen dilekçeler ile sözleşmenin ifası ve maddi tazminat, karşılık davada sözleşmenin münfesih olduğunun tesbiti istenmesi üzerine bozmaya uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne, karşı dava için esas hakkında karar vermeye yer olmadığına dair verilen 09.03.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ve davacı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Asıl dava, taraflar arasındaki hasılat kira sözleşmesine konu restoran-bar niteliğindeki kiralananın hükmen teslimi, dava tarihine kadar teslim işlemi yapılmadığından uğranılan kar kaybı zararı 2600 TL ile sözleşmenin devamı süresince uğranılacak kar kaybı zararlarından da şimdilik 2600 TL.nin tahsili, eylemli engellemeler nedeniyle kiralananın...
Bu sözleşmenin ifa edilmemesi sonucu vaat alacaklısı alacağını kısmen veya tamamen elde edememiştir. Dolayısıyla sözleşmenin ademi ifası sebebiyle bir zarara uğradığı açıktır. Borçlar Kanununun 96. maddesindeki “alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiç bir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur” hükmü uyarınca alacaklının bu zararının sözleşmenin borçlusu tarafından karşılanması gerekir. Yasada öngörülen bu tazminatın nedeni, borçlunun taahhüdünü ihlal etmesidir. Borçlunun taahhüdü genellikle bir akte dayanır. Onun için buna (akdi tazminat), borçlunun sorumluluğuna da (akdi sorumluluk) denilmektedir. Alacaklının Borçlar Kanununun 96. maddesi hükmüne dayanarak isteyebileceği zararı uygulama ve doktrinde kabul edildiği üzere müspet zararıdır. Müspet zarardan maksat, sözleşme ifa edilerek sonuçlansaydı alacaklının mal varlığının geleceği durum ile bugünkü durumu arasındaki farktır....