"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Satış kararının iptali ve satışın düşürülmesi istemine ilişkin olarak açılan davada ... 6.İcra Hukuk ile ... 5. İcra Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanun'un 36/3. maddesi gereğince bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, satış kararının iptali ve satışın düşürülmesi istemine ilişkindir. ... 6.İcra Hukuk Mahkemesince, alacaklının ... 4....
, müvekkilinin daha fazla hak kaybına uğramaması bakımından satışın durdurulması gerektiğini ileri sürerek icra müdürlüğünün hukuka aykırı kararları kaldırılarak satışın durdurulmasını talep etmiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı alacaklı vekili, borçlular aleyhine yürütülen icra takibinde borca yeterli malvarlıklarının tespit edilemediğini borçlulardan Coşkun Daşdemir'in adına kayıtlı taşınmazını 25.06.2010 tarihinde davalı kardeşi ...'e satarak devir ettiğini, satışın muvazaalı olup bu nedenle tapu kaydının iptal edilerek borçlu ...adına tesciline, borçlu ...'in adına kayıtlı taşınmazını diğer davalı ...'e 08.04.2011 tarihinde satarak devirettiğini, bu satışın İİK'nun 277.maddesi uyarınca iptale tabi olduğunu bu nedenle bu tasarrufun iptali ile takip dosyasında haciz ve satış yetkili tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı alacaklı İdare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı alacaklı İdare vekili, borçlu hakkında vergi borcu nedeniyle 6813 Sayılı Kanun uyarınca takip yürütüldüğünü, borçlunun alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla taşınmazını raicin çok altında diğer davalı 3.kişiye satarak devrettiğini ileri sürerek muvazaalı satış işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı 3.kişi, taşınmazı borçludan raiç bedelini ödeyerek satın aldığını, satışın gerçek bir satış olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı borçlu, satışın gerçek olduğunu, taşınmazın eşinden miras kaldığını, diğer mirasçılarla birlikte 3.kişiye raiç bedeliyle satıldığını beyan etmiştir....
Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. Önalım hakkı alıcıya karşı ancak dava açmak suretiyle kullanılır. TMK’nın 733/3. maddesi hükmüyle yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Önalım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Somut olaya gelince; dava konusu pay dava dışı önceki paydaş Hesbi Bağrıyanık tarafından davalıya 24.04.2008 tarihinde tapuda satış yoluyla devredilmiştir. Anılan satış tarihi üzerinden davanın açıldığı 10.10.2011 tarihine kadar üç yıl beş aydan fazla süre geçmiştir....
Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. TMK'nın 733. maddesi gereğince yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur. Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirdiği tarihin üzerinden üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. TMK’nın 733/3 maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü sürenin başlaması için öğrenme yeterli olmayıp yapılan satışın, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Noter aracılılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6-358 E, 470 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır....
Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. TMK'nın 733. maddesi gereğince yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur. Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirdiği tarihin üzerinden üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6-358 E, 470 K. sayılı kararının gerekçesinde de açıklandığı üzere üç aylık hak düşürücü sürenin başlaması için öğrenme yeterli olmayıp TMK'nın 733/3. maddesi uyarınca noter ihtarının tebliği gerekir. Noter ihtarı tebliğ edilmemiş ise iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir....
AŞ'ye yapılan satışın iptali istenilirken tarihin yanlış belirtildiği, ancak anılan taraflar arasında dava konusu taşınmaz ile ilgili olarak bir başka satışın olmaması nedeni ile 11.06.1999 tarihinde yapılan satışın iptalinin istenildiği, HMK'nun 31.maddesine göre hakimin uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kaldığı durumlarda, maddi ve hukuki açıdan belirsiz veya çelişkili gördüğü hususlar hakkında açıklama yaptırmasını isteyebileceği, nitekim davacı tarafından 16.10.2001 tarihli dilekçe ile 26.05.1999 ve 11.06.1999 tarihli satışların iptalini istediğini açıkca belirttiği, bu halin mahkemenin HMK'nun 26.maddesi anlamında talepten fazlaya hükmedilmesinin söz konusu olmadığı gibi daha önce temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen hususlar arasında yer almasına, temyiz aşamasında ileri sürülen alacağın temlik sözleşmesinin iptali davasının alacağın varlığı ile ilgi olmadığı sadece temlik miktarı ile ilgili olduğu, tasarrufun iptali davası sonucunda zaten alacaklının takip konusu...
Davacılar, davalı belediye tarafından 2316 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırıldığını, ancak pazarlıkla satın alma teklifi üzerine belediye ile yapılan görüşme sonucu, 2316 parselin yeşil alanda kaldığını ve otoyol bağlantı yolu kapsamında kalan bölümünün ücretsiz verilmesi karşılığında geri kalan kısmın imara açma teklifinde bulunulduğunu, bedelsiz istenen yerin 933 m2 olduğunu, bu amaçla tapuda tescil istem belgesini imzaladıklarını, oysa tapuda 14156 m2 lik bölümün hibe olarak devredildiğini öğrendiklerini, hata ve hile ile işlemin gerçekleştirildiğini ileri sürerek davalı adına olan kaydın iptali ile 1/2 şer pay olarak adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Davalı, davacılar ile imzalanan 16.6.2005 tarihli protokol ile otoyol bağlantı yolunun açılabilmesi için davacıların muvafakat ettiklerini, ifraz krokileri hazırlanarak tapuda işlem yapıldığını, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur....
Davacı ve dava konusu taşınmazı devreden Abidin Ünal'ın evli olduğu, dava konusu yargılamalar öncesinde 2011- 2012 yıllarında İstanbul iline taşınarak burada yaşamaya başladıkları, dava konusu taşınmaz mahalinde yapılan keşif esnasında taşınmazın kullanılabilir durumda olmadığının gözlemlendiği, dava konusu taşınmazın tam hisse ile davalıdan önce Şenel Tozoğlu'na devredildiği, davalının yurt dışında yaşadığı, dava konusu taşınmazın aile konutu olmadığı kesinleşmiş ilam ile tespit edilmişse de taşınmazın aile konutu olduğu bilinerek satın alınmış olmasının dava dışı Şenel Tozoğlu ile davalı arasındaki satışın muvazaalı olduğu sonucuna varılamayacağı, davacı tarafından satışın muvazaalı olduğuna ilişkin başka bir iddia ileri sürülmediği, dinlenen tanık beyanlarından satışın karşılıksız olduğuna, satış işleminin gerçek iradeyi yansıtmadığına dair sonuca varılmadığı, davacının bilgisi ve rızası dışında taşınmazın satılmış olması da satışın muvazaalı olduğu şeklinde değerlendirilemeyeceği" gerekçeleri...