Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

CEVAP Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaları kabul etmediklerini, evlilik birliğinin davalının kusurlu davranışları sebebiyle temelinden sarsıldığını, tarafların resmi nikahı akabinde düğün hazırlıkları sırasında davacı ve ailesinin sürekli sorunlar çıkardığını, tüm bu yaşanan süreç içinde davalının fikren ve ruhen davacı ile anlaşamayacaklarını anladığını, davacının davalıyı sürekli zor duruma soktuğunu, ortak noktada anlaşmak için tüm teklifleri reddettiğini, davacının Almanya'da dört hafta kaldığını, bu süre içinde üç kere evlilik yüzüğünü attığını, "benim dediğim olmazsa bu evlilik biter" dediğini, en son davalının halasının iş yerinde tüm çalışan ve müşterilerin yanında yüksek sesle "bu iş bitti" deyince, davalının ilişkiyi bitirme kararı aldığını, davalının başka biri ile birlikte yaşadığı iddiasını kabul etmediklerini, taraflar arasında evlilik birliğinin fiilen kurulmadığını beyanla, tarafların boşanmalarına ve davacının fer'i taleplerinin reddine...

    Davalı-davacı kadın dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasındaki dilekçelerinde ortak çocukların her biri için 2.500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı-davacı kadının usulüne uygun bir ıslah talebi de bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesi, ortak çocuklar yararına 3.000,00 TL iştirak nafakasına hükmetmiş ve bölge adliye mahkemesi, erkeğin nafakalara yönelik başvurusunun reddine karar vermiştir. Davalı-davacı kadının dilekçelerindeki iştirak nafakası talebinden daha fazla miktarda nafakaya hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. b-Bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesinin kişisel ilişki hükmü kaldırılmış ve ortak çocuklarla baba arasında her ayın 2. ve 4. hafta sonları, dini bayramlarda, yarıyıl ve yaz tatillerinde kişisel ilişkiye hükmedilmiştir. Davacı-davalı erkek, hükmü babalar gününde, çocukların doğum günlerinde ve yılbaşlarında kişisel ilişki kurulmaması yönünden temyiz etmiştir....

      Buna göre; bölge adliye mahkemesince velâyetleri anneye bırakılan ortak çocuklar için hükmedilen iştirak nafakalarının miktarı yönünden davacı kadının istinaf talebi kabul edildiği halde, velayetleri anneye bırakılan diğer ortak çocuklar ...ve... yararına iştirak nafakasına ilişkin hüküm kurulmaması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. 4-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, manevî tazminat isteyenin boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılmasına nazaran davacı kadın yararına hükmolunan manevî tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile, Türk Borçlar Kanununun 50 ve 51. maddeleri nazara alınarak daha uygun miktarda manevî tazminat (TMK m. 174/2) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir....

        Buna göre; bölge adliye mahkemesince velâyetleri anneye bırakılan ortak çocuklar için hükmedilen iştirak nafakalarının miktarı yönünden davacı kadının istinaf talebi kabul edildiği halde, velayetleri anneye bırakılan diğer ortak çocuklar ... ... ve ... yararına iştirak nafakasına ilişkin hüküm kurulmaması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. 4-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, manevî tazminat isteyenin boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılmasına nazaran davacı kadın yararına hükmolunan manevî tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile, Türk Borçlar Kanununun 50 ve 51. maddeleri nazara alınarak daha uygun miktarda manevî tazminat (TMK m. 174/2) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir....

          Ziynet eşyalarının niteliği gereği, kadının ortak konuttan ayrılırken yanında götürmesi hayatın olağan akışına uygun düşer. Davacı-karşı davalı kadının tanıklarının ziynetlere ilişkin beyanı bizzat görgüye dayalı olmayıp aktarımdan ibarettir. Tanıkların iddia edilen vakıayla ilgili somut, görgüye dayalı bir bilgileri yoktur. Dosyada iddiayı kanıtlamaya elverişli başkaca bir delil de bulunmamaktadır. Davacı-karşı davalı kadın yemin deliline dayanmamış, gösterdiği diğer delillerle de dava konusu ziynet eşyalarının erkek tarafından elinden alındığını ve iade edilmediğini ispat edememiştir. Bu durumda mahkemece, davacı-karşı davalı kadının ziynet talebinin reddi gerekirken, kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. 5-Davalı-karşı davacı kadın karşı dava dilekçesinde çeyiz eşyalarının iadesi talebinde bulunmuştur. Davalı-karşı davacı kadının çeyiz eşyalarının iadesi talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....

            İLGİLİ MEVZUAT: Anayasa’nın “Özel Hayatın Gizliliği” başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasında; “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz." hükmüne yer verilmiştir....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm taraflarca ayrılık kararı verilmesi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece; her ne kadar boşanmayı gerektirecek olaylar mevcut ise de taraflar arasındaki bu geçimsizliğin evlilik birliğini çekilmez hale getirmediği, müşterek çocuk da gözetilerek ortak hayatın yeniden kurulma olasılığının bulunduğu gerekçesiyle TMK 170 maddesi uyarınca ayrılık kararı verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı erkeğin bağımsız konut sağlamadığı,eşinin doğumuyla ve çocukla ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu duruma göre boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkek tam kusurludur....

                Buna göre 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince Aile Mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, taraflar ve ortak çocuklar Gülsu ve Efe ile görüşülerek tarafların yaşadığı ortamlarda da inceleme yapılmak suretiyle rapor istenip; tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocukların sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel durumlarının bulunup bulunmadığının araştırılması, idrak çağında bulunan adı geçen ortak çocukların yeniden velayet hakkındaki tercihlerinin sorulması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip, ebeveynlerinden hangisi yanında kalmalarının menfaatlerine olacağı tespit edilip, sonucuna göre ortak çocuklar Gülsu ve Efe'nin velayeti hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. 5- Davacı-davalı kadın, dava dilekçesinde kendisi için tedbir nafakası ve...

                  ın müvekkili site yönetimi tarafından yönetilen, tapuda... ili, ... ilçesi, 148 ada, 7 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan Mirapark sitesinde davalıların sahibi oldukları taşınmazlara sitenin ortak kullanım alanlarını ve diğer site sakinlerinin ikamet ettiği bağımsız bölümlerin içini görecek şekilde güvenlik kamerası yerleştirdiklerini, site yönetim planının 36/f maddesi karşısında kamera sistemlerini sözlü ve yazılı uyarılara rağmen kaldırılmadığını, davalıların sahibi olduğu taşınmazlara taktırdıkları kamera sistemlerinin site ortak kullanım alanlarının yanında diğer site sakinlerinin taşınmazlarını da görüş açısına alıyor olmasının aynı zamanda TCK'nın özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu da oluşturduğunu, davalıların Kat Mülkiyeti Kanununa ve site yönetim planına aykırı olarak özel hayatın gizliliğini ihlal eder şekilde taşınmazlarına taktırdıkları kamera sistemlerinin kaldırılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep...

                    İddia ve savunmaya, mahkemece toplanıp değerlendirilen deliller ile duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre dava konusu taşınmazın tarafların ortak miras bırakanı ... ve kardeşi ...., ...ya ait iken ... payının davalıların miras bırakanı ..., tarafından satın alındığı, ......ının payının ise, ölüm gününden sonra tüm mirasçıları bir araya gelerek terekeyi kendi aralarında yöntemine uygun şekilde paylaşmadığı mahkemece yapılan keşif, uygulama, yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile toplanıp değerlendirilen diğer delillerle belirlenmiştir. Bu nedenler ve hükümde gösterilen diğer gerekçelere göre davalıların sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ne var ki, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan evin tarafların ortak miras bırakanı ......dan kalmadığı, davalıların miras bırakanı ...... tarafından yaptırıldığı, ......'in de kadastro tespitinden önce öldüğü, evin mirasçıları tarafından kullanıldığı ihtilafsızdır....

                      UYAP Entegrasyonu