in kimlik bilgilerini kullanarak ... ile 25/05/1988 tarihinde evlendiği davalılar arasındaki butlan sebebiyle sakat evliliğin iptali ve kararın nüfus kayıtlarına tescili talep edilmiştir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, ... ile fiilen evli olanın 25/05/1971 doğumlu ... olmayıp, ... olduğu, ancak nüfusta, ... ile evlenenin Selma olduğuna ilişkin tescil kaydı oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu fiili durum karşısında dava, evlenme olayının nüfusa hatalı tescil ve tesisinden kaynaklanan nüfus kaydının düzeltilmesi mahiyetindedir ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36.maddesine dayanmaktadır. Öyleyse davaya bakmakla aile mahkemesi değil, asliye mahkemesi görevlidir. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetilir....
Dava, nüfusa kayıtlı olmayan, dolayısı ile nüfusta sadece isim olarak kayıtlı kişinin davacının murisi olduğu ile adı geçeninin üstsoy ve altsoyu ile bağ kurularak nüfusa tescili istemine ilişkindir. Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, davacı Meryem'in annesi olan Gülüzar ile bir kısım davalıların murisi İsmet'in nüfus kayıtlarında anne adları Ayşe olarak yazılı ise de; Ayşe ile evlatları oldukları ileri sürülen Gülüzar ile İsmet arasında anne-evlat bağı bulunmadığı gibi Ayşe'nin de nüfusa kayıtlı olmaması sebebi ile anne-babasının kim olduğu belli olmadığı anlaşılmaktadır. Somut olayda birden fazla talep mevcut olup ilki; nüfusa kayıtlı olmayan Ayşe'nin İsmet ve Gülüzar'ın annesi olduğunun tespiti; ikincisi, Ayşe'nin Osman ve Hatice kızı olduğunun tespiti ve son olarak da, kayıt dışı yaşayıp öldüğü ileri sürülen Ayşe Öz'ün, Osman ve Hatice kızı olarak 1903 doğum ve 1983 ölüm tarihi ile nüfusa tescil edilmesi istemlerine ilişkindir....
Ancak; Davada, davacının nüfus kaydı düzeltilerek müteveffa ...'nin davacının babası olduğunun tespiti istenildiği halde, mahkemece babasının ... olduğunun belirlenmesi nedeni ile nüfusta anne adının da düzeltilmesine karar verilmesi, Kabule göre de; Dosyada bulunan nüfus kaydından, davacı ...'ın annesi olduğuna karar verilen ... 19.01.1954 tarihinde öldüğü, davacının ise 01.07.1954 tarihinde doğduğu anlaşılmakla, bir kişinin ölümünden sonra doğum yapması mümkün olmadığı anlaşıldığı halde, nüfus kayıtlarında bu şekilde düzeltme yapılması hayatın olağan akışına ters düşmektedir. Hakim, nüfus kayıtlarında düzeltme yapılmasına karar verirken bu kayıtlar arasında çelişki yaratmamak ve hayatın olağan akışına ters düşecek durumlara yol açmamaya özen göstermek durumundadır. Mahkemece bu hususa dikkat edilmeyerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi, Doğru görülmemiştir....
Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir. 1-Düzeltilecek tapu kaydı tüm dayanakları ile birlikte getirtilmelidir. 2-Nüfus Müdürlüğünden, kayıtta geçen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişinin nüfus kaydı, tapu ve dayanakları ile bağlantı oluşturacak şekilde incelenmeli, gerekirse kök kayıtlar da istenmelidir. 3-Taşınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. 4-İstem konusunda tanık dinlenmelidir. 5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise, tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri de taşınmaz başında dinlenerek keşif yapılmalıdır. Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir. Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekalet ücreti maktu olarak belirlenmelidir....
Tapu kayıtlarının nüfus kayıtları ile uyumlu hale getirilmesi için kişinin nüfusa kayıtlı olması gerekir. Eğer muris nüfusta kayıtlı bir kişi değilse, tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin de düzeltilmesi mümkün değildir. Bu durumda “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince taşınmaz maliki ile nüfusta kayıtlı olmayan davacılar murisinin aynı kişiler olduğunun tespitine hükmedilmelidir. Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir. Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır....
Ancak; Dosya içindeki bilgi ve belgelere, dinlenen tanık beyanlarına ve mahkemenin kabulüne göre davacının nüfusta kaydının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu olgu ve istek de nazara alınarak nüfus kütüğünde kaydı bulunmayan bir kimsenin kütüğe yazılması nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğundan, davacının dilekçesinin HUMK.nun 7. maddesinin birinci fıkrası uyarınca görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 8.6.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; davacının yeni kullanmak istediği "Olgaç" soyisminin makul bir isim olduğu, toplum değerlerine ters düşmediği, başkalarına ve çevreye de zarar vermediği, incitici nitelikte olmadığı, soyismini benimsemeyen davacının mevcut ismini ve soyismini taşımaya zorlanmasında hukuki ve toplumsal bir yarar bulunmadığı, isim ve soyisim değişikliklerinde kişinin tercih ve arzusunun ön planda tutulmasının ve onun öncelikle dikkate alınmasının gerektiği anlaşılarak davacı davasının kabülüne karar vermek gerekmiştir. Yaş tahsisi yönünden ise davacının nüfus kaydı incelendiğinde, nüfusta doğum tarihinin 01/09/1959, tescil tarihinin 19/09/1959 olduğu anlaşılmaktadır. Davacının iddia ettiği gerçek doğum tarihi ise 01/09/1964 tarihi olup nüfusa tescil edildiği tarihten sonradır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki nüfusta kayıt iptaline ilişkin davada Bursa 3. Asliye Hukuk ve Bursa 4. Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, nüfusta kayıt iptali ve tescili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, Bursa 4. Aile Mahkemesinin verdiği 03.03.2009 günlü görevsizlik kararının, davalılardan Nüfus Müdürlüğü, ... ile ...’in yasal temsilcisine tebliğe çıkartılıp, kesinleşme şerhi verilmeden gönderildiği anlaşılmaktadır. HUMK’nun 25/II. maddesinde "iki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar temyiz edilmeksizin kesinleştiği takdirde görevli veya yetkili mahkeme Yargıtay’ca belirlenir." hükmüne yer verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi K A R A R Prim kesinti belgelerinde ismi yazılı olan 1939 doğumlu İlyas oğlu ... isimli bir kişinin nüfusta kayıtlı olup olmadığını ... Nüfus Müdürlüğünden sorularak, verilecek cevap eklendikten sonra gönderilmek üzere dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 29.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Nüfusta kayıtlı anne ve baba adının gerçeği yansıtmadığı ve bu nedenle gerçek anne ve baba adının yazılması istemiyle açılacak ve nüfusa kayıtlı bulunan hanenin de değiştirilmesi sonucunu doğuracak davalarda, esasen iki iddia bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, çocuğun kayden anne olan kadından değil, başka bir anneden doğduğu; ikincisi ise, kayden baba olarak gözüken kişinin genetik baba olmadığı ididasıdır. Bu davada, kayden anne gözüken kişinin çocuğu doğurmadığı, genetik annenin başka bir kadın olduğunun tespit edilmesi halinde, yukarıda sözü edilen babalık karinesi aksi yönde işleyecek ve “genetik annenin kocası olmayan” kayden babanın babalık sıfatı, aksine bir iddia bulunmadığı takdirde, ortadan kalkacaktır. Mahkemece belirlenen genetik annenin, çocuğun doğduğu tarihte evli bulunduğunun anlaşılması halinde, TMK'nın 285. maddesinde yazılı babalık karinesi nedeniyle genetik annenin kocası olan erkek, baba sıfatını kazanacaktır....