Nüfusa kaydedilmeden ölmüş veya herhangi bir nedenle nüfusta kaydı bulunmayan kişilerin tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mümkün değil ise de idari yoldan tapu kayıtlarında intikal yaptırılamadığından zorunlu olarak dava açılan bu gibi durumlarda tapu malikinin davacının murisi ile aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir “tespit kararı” verilmelidir. Davaya konu olayda davacının murisi nüfus sicilinde kayıtlı olmayıp artık tescili de mümkün olmadığından ve dolayısıyla tapu kaydındaki kimlik bilgileri de nüfus kayıtlarına göre düzeltilemeyeceğinden tapu kayıtlarında intikal yaptırılabilmesi için mahkemece “dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında tapu maliki olarak görünen ... oğlu ... ile davacının murisi ... oğlu ... 'nun aynı kişi olduğunun tespitine” şeklinde bir tespit hükmü kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir....
Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir. 1-Düzeltilecek tapu kaydı tüm dayanakları ile birlikte getirtilmelidir. 2-Nüfus Müdürlüğünden, kayıtta geçen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı kaydı düzeltilecek kişinin nüfus kaydı, tapu ve dayanakları ile bağlantı oluşturacak şekilde incelenmeli, gerekirse kök kayıtlar da istenmelidir. 3-Taşınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. 4-İstem konusunda tanık dinlenmelidir. 5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise, tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri de taşınmaz başında dinlenerek keşif yapılmalıdır. Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir....
Taşınmazların, kadastro tespiti yada tapuya tescili sırasında mülkiyet veya diğer hak sahiplerinin isim, soy isim, baba adı, doğum tarihleri gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik yada hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu nedenle de bu tür davalarla kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Somut olayda; Dava konusu taşınmaz 2004 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ... kızı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Mahkemece yapılan araştırma sonucu adına tespit yapılan bu kişinin nüfusta kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Tanık da olarak dinlenen ... kızı ...’in beyanı ile taşınmazın bu kişiye ait olmadığı sabit olmuştur. Ne var ki; yanlışlığın giderilmesi mülkiyet naklini gerektirdiğinden, tapu iptali ve tescil davası açılması yerine tapuda isim düzeltilmesi yoluyla kayıt malikinin değiştirilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
Taşınmazların, kadastro tespiti yada tapuya tescili sırasında mülkiyet veya diğer hak sahiplerinin isim, soy isim, baba adı, doğum tarihleri gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik yada hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu nedenle de bu tür davalarla kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Somut olayda; Dava konusu taşınmaz 2005 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ... kızı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Mahkemece yapılan araştırma sonucu adına tespit yapılan bu kişinin nüfusta kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Tanık olarak da dinlenen ... kızı ...’ın beyanı ile taşınmazın bu kişiye ait olmadığı sabit olmuştur. Ne var ki; yanlışlığın giderilmesi mülkiyet naklini gerektirdiğinden, tapu iptali ve tescil davası açılması yerine tapuda isim düzeltilmesi yoluyla kayıt malikinin değiştirilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
Taşınmazların, kadastro tespiti yada tapuya tescili sırasında mülkiyet veya diğer hak sahiplerinin isim, soy isim, baba adı, doğum tarihleri gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik yada hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu nedenle de bu tür davalarla kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Somut olayda; Dava konusu taşınmaz 2005 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ...kızı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Mahkemece yapılan araştırma sonucu adına tespit yapılan bu kişinin nüfusta kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Tanık olarak da dinlenen ...kızı ...’ın beyanı ile taşınmazın bu kişiye ait olmadığı sabit olmuştur. Ne var ki; yanlışlığın giderilmesi mülkiyet naklini gerektirdiğinden, tapu iptali ve tescil davası açılması yerine tapuda isim düzeltilmesi yoluyla kayıt malikinin değiştirilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
Doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne işlenmesi, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 15, 31 ve 33. maddelerine göre nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olup, nüfusa kayıt edilmeden kendisinden önce doğup ölen kardeşine ait nüfus kaydını kullanan kişinin nüfusa tescili dolayısıyla saklı nüfustan sicile yazılması da idari bir işlem niteliğindedir. Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 35/1. maddesinde, saklı nüfus olduklarını iddia edenlerin aile kütüklerine tescil için müracaat makamının illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar olduğu hükme bağlandığından; doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne geçirilmesinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu gözetilerek, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi yerine kabulü doğru görülmemiştir....
ölü olduklarını, nüfusta kardeşleri olarak görünen Ercan ve Engin ile kardeş olmadıklarının DNA incelemesinden sonra ortaya çıkacağını, gerçek babası Ali Karagözler ile gerçek annesinin nikahsız oldukları için, gerçek annesinin ricası üzerine nüfusta anne ve babası olarak görünen aslında teyzesi ve eniştesinin ortada kalmaması için nüfusta kendi çocukları gibi yazdırdığını, adli yardım taleplerinin kabulü ile, nüfusta anne ve babası olarak görülen T3 ve Hatice Kanavuzlar arasındaki soybağının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Nüfusa kaydedilmeden ölmüş veya herhangi bir nedenle nüfusta kaydı bulunmayan kişilerin tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mümkün değil ise de İdari yoldan tapu kayıtlarında intikal yaptırılamadığından zorunlu olarak dava açılan bu gibi durumlarda tapu malikinin davacıların murisi ile aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir “tespit kararı” verilmelidir. Davaya konu olayda mevcut duruma göre tapu maliki olarak görünen kişinin nüfus sicilinde soyadı mevcut olmadığından, dolayısıyla tapu kaydındaki kimlik bilgilerinden olan soyadı da nüfus kayıtlarına göre düzeltilemeyeceğinden tapu kayıtlarında intikal yaptırılabilmesi için mahkemece “dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında tapu maliki olarak görünen ... ile davacıların murisi ...’in aynı kişi olduğunun tespitine” şeklinde bir tespit hükmü kurulması ile yetinilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır....
Doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne işlenmesi, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 15, 31 ve 33. maddelerine göre nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olup, nüfusa kayıt edilmeden kendisinden önce doğup ölen kardeşine ait nüfus kaydını kullanan kişinin nüfusa tescili dolayısıyla saklı nüfustan sicile yazılması da idari işlem niteliğindedir. Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 35/1. maddesinde; saklı nüfus olduklarını iddia edenlerin aile kütüklerine tescil için müracaat makamının illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar olduğu hükme bağlandığından, doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne geçirilmesinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu gözetilerek davanın görev yönünden reddine karar verilmesi yerine kabulü doğru görülmemiştir. 2-Kabule göre de; Dosyada bulunan nüfus kaydından, davacı ...'...
Mahkemece nüfus kaydı ve tapu kaydı getirtilmiş, tanık anlatımı ile de davanın kabulü yoluna gidilmiştir. Yukarıda da açıklandığı gibi tapu kaydında isim düzeltme davalarında taşınmaz malikinin düzeltme yoluyla değişmesine neden olmamak gerekir. Bu nedenle de titiz bir incelemenin yapılması zorunludur. Sadece tanık anlatımı, dayanağı da olmayan tapu kaydı ve nüfus kaydı ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenlerle bozulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, 22.10.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi....