Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Somut olayda; tarafların 23/02/2006 tarihinde anlaşmalı boşandıkları,davalı lehine 500-TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, tarafların müşterek çocuklarının davacı yanında kaldığı, davalı kadının geçici de olsa işe girip çalıştığı, boşanma konusu protokol ile davacının davalıya kooperatif hissesini devir ettiği, davalının bu şekilde daire devir aldığı anlaşılmıştır....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması,iştirak nafakasının indirilmesi (asıl dava), nafakanın artırımı (birleşen dava) davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı-birleşen dava davalısı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı- birleşen davanın davalısı; ... 1.Aile Mahkemesi'nin 2011/116 Esas ve 2013/286 karar sayılı ilamı ile davalı için 300.00 TL yoksulluk nafakası, müşterek çocuklar 2006 doğumlu ...., 2010 doğumlu ...'...

      Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Somut olayda; davacının yapılan sosyal ekonomik durum araştırmasında, 1.650 TL maaş aldığı, 450 TL kira ödediği, davalının ise haftanın 2-3 günü çiğ köftecide çalıştığı, 250 TL aldığı, 350 TL kira ödediği tespit edilmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu yazısından davalının 2012 yılı 8.aydan itibaren sigorta kaydının olduğu anlaşılmaktadır....

        Aile Mahkemesinin 13.02.2013 tarihli kararı ile anlaşmalı olarak davalıdan boşandığını, talep edilmediğinden yoksulluk nafakasına hükmedilmediğini, müşterek çocuğun velayetinin davacıya bırakıldığını ve aylık 300,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, müşterek çocuğun büyüdüğünü, anaokuluna gittiğini, masraflarının arttığını, nafakanın yetersiz kaldığını, masrafları karşılamakta zorlandığını belirterek, aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına ve iştirak nafakasının ise aylık 1.000,00 TL'ye çıkarılması ile her yıl tefe-tüfe oranında arttırılması karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....

          Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda nafaka yükümlüsü davalının inşaat şirketinde çalıştığı, 3.000.00.-TL kazancı olduğu, yeniden evlendiği, davacının ise ev hanımı olduğu anlaşılmaktadır. Öyle ise mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile geçim ihtiyaçları, nafakanın niteliği, hakkaniyet ilkesi ile ÜFE endeks artış oranları gözetildiğinde, uygun miktarda artış yapılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu fazla yoksulluk nafakası artışına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir....

            HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; A)Davalı-davacı kadının yararına hükmedilen yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat ile ortak çocuklar yararına hükmolunan iştirak nafakası miktarlarına ilişkin istinaf talebinin HMK'nin 353/1- b/2 maddesi uyarınca KABULÜ ile NALLIHAN ASLİYE (AİLE) HUKUK MAHKEMESİ'nin 30/11/2021 tarih ve 2020/85 Esas, 2021/415 Karar sayılı kararın 4 ve 5 nolu bentlerinin KALDIRILMASINA, 6 nolu bendindeki "tahsilde tekerrüre yol açmamak koşulu ile nafakanın boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren aynı miktar bakımından yoksulluk nafakası olarak devamına,", 7 nolu bendindeki "hüküm kesinleştiğinde ise aynı miktarda iştirak nafakasının davacı-karşı davalı babadan alınarak müşterek çocuklara velayeten davalı-karşı davacı anneye verilmesine," cümlelerinin hüküm fıkrasından ÇIKARILMASINA, B)1- Davalı-davacı kadın yararına boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren başlamak üzere aylık 1.000 TL yoksulluk nafakası takdiri ile davacı-davalı erkekten alınarak...

            Davacı kadın vekili, dava dilekçesinde müşterek çocukların her birisi için ayrı ayrı iştirak nafakasının arttırımını ve kadın yararına yoksulluk nafakasının arttırımını talep etmiş, mahkemece iştirak nafakası yönünden bir karar verilmiş, ancak yoksulluk nafakası talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. İlk derece mahkemesi tarafından kadının yoksulluk nafakası istemi hakkında olumlu veyahut olumsuz bir karar verilmemesi de doğru değildir. Sonuç olarak;Yukarıda gösterilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi nedeniyle HMK. 353/1- a-6 anlamında tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin toplandığından ve bu delillerin değerlendirildiğinden söz edilemez....

            Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır....

              Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2008/2011 Esas sayılı ve 22.05.2008 tarihli kararı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma kararı ile birlikte davacı lehine aylık 100,00 TL yoksulluk nafakasına karar verildiğini, müşterek iki çocuğun velayetlerinin ise davalıya bırakıldığını; Tekirdağ Aile Mahkemesinin 2014/621 Esas sayılı ve 22.01.2015 tarihli kararı ile müşterek iki çocuğun velayetinin davacı anneye verildiğini, iştirak nafakasına hükmedilmediğini; davalının çocukların ihtiyaçlarını karşılamadığını, yoksulluk nafakasının da yetersiz kaldığını belirterek; yoksulluk nafakasının aylık 500,00 TL'ye çıkartılmasına, müşterek iki çocuk için aylık 500,00'er TL iştirak nafakasına hükmedilmesine ve her yıl TEFE oranında artırılmasına veya yoksulluk nafakasının kesilip müşterek çocuklara aylık 750,00'şer TL iştirak nafakası bağlanmasına ve her yıl TEFE oranında artırımına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

                Davacı-davalı kadın lehine yoksulluk nafakası koşulları gerçekmeşmiş ise de; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine ve günün ekonomik koşullarına göre mahkemece takdir edilen yoksulluk nafakası çoktur. Mahkemce Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Ne var ki bu husus ilk incelemede gözden kaçırılmış olup davacı-davalı kadının Dairemizin 23.11.2015 gün 2015/7927 esas, 2015/22100 sayılı yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekir şeklindeki bozma kararına karşı karar düzeltme isteğinin kabulü ile hükmün değişik gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu