Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı vekili dilekçesinde, davalının müvekkili olan davacıya aylık 1000 TL yoksulluk nafakası ödediğini, ödenen bu miktarın yetersiz olduğunu ileri sürerek, aylık yoksulluk nafakasının 5000 TL.'ye çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, aylık nafakanın 4000 TL'ye çıkartılmasına karar verilmiş hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, ödenen yoksulluk nafakasının arttırılması talebine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu'nun 176/4 maddesi hükmüne göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılmasına karar verilebilir. Bu hüküm gereğince mahkemece iradın arttırılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi ya da hakkaniyetin artırımı gerektirmesi gerekmektedir....

    Madde metninden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmayacaktır. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk T./Ateş, D.: Aile Hukuku, II. Cilt, 21. Bası, Ocak 2019, s. 302)....

      Taraflar anlaşmalı boşanmışlar ve yoksulluk nafakası ile iştirak nafakası artış oranının %35 olarak serbest iradeleriyle kararlaştırmış iseler de, ülkemizde taraflarca öngörülmesi mümkün olamayacak şekilde enflasyon oranının seyretmesi karşısında nafakanın yıllık %35 oranında artışının yapılması davacı için ekonomik olarak katlanılamaz ve ödenemeyecek boyuta ulaşmıştır. Davalı fizik öğretmenidir. Davalının gelir durumu tam olarak belirlenmemiştir. Mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına ve çocuğun barınma, eğitim ve sağlık giderlerine ve davalının gelir durumuna göre MK'nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi gözetilerek nafakanın belirlenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir....

        Dava tedbir nafakası istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacı ile müşterek çocuk lehine 200 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar kesinleştikten sonra yoksulluk ve iştirak nafakası olarak devamına karar verilmiştir. Mahkemece karar kesinleştikten sonra eş için yoksulluk, çocuk için iştirak nafakası nitelendirmesi doğru görülmemiştir. Ancak bu hususun düzeltilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 1. fıkrasından “karar kesinleştikten sonra nafakanın yoksulluk ve iştirak nafakası olarak devamına, cümlesinin çıkartılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 33.45 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 14.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

          E. 2016/9828 K. sayılı ilamı ile “Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişiklikler dikkate alındığında davacı lehine hükmedilen yoksulluk nafakası miktarı azdır. Ayrıca, dosya kapsamına göre davacı ortak çocuk lehine hükmedilen yardım nafakasının miktarı, bu davacıya ait giderlerin büyük bölümüne annenin katlanmasına neden olacak denli azdır. Mahkemece yoksulluk ve yardım nafakalarının davacıların ihtiyaçları ve karşı davacının gelirleri değerlendirilerek hakkaniyete uygun olacak şekilde yeniden belirlenmesi için kararın bozulması gerekmiştir. Ayrıca, dava tarihi itibari ile reşit olan ortak çocuk lehine yardım nafakası takdir edilmesi gerektiği halde, mahkemece, hukuki nitelemede hata yapılarak iştirak nafakasına hükmedilmesi de isabetli bulunmamıştır.” gerekçesi ile bozmuştur....

            Bu doğrultuda yerleşen Dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; davacının ev hanımı olup gelirinin olmadığı, davalının emekli olup 1200 TL aylık gelirinin olduğu kirada oturduğu anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranı nazara alınmak suretiyle, TMK’nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktarda artışa hükmedilmesi gerekirken, yoksulluk nafakası yönünden ÜFE artış oranı üzerinde artırım yapılması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiş....

              (TMK. md.197) Buna göre, mahkemece; davacı yönünden hükmedilen nafakanın yoksulluk nafakası olarak nitelendirilmesi ve müşterek çocuk yönünden hükmedilen nafakanın iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ne var ki, kanuna uygun olmayan bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 1 nolu bendinde yer alan “...karar kesinleşmesine binaen yoksulluk nafakası olarak devamına..." ifadesinin ve 2 nolu bende yer alan "iştirak nafaka" ifadelerinin çıkarılarak yerine "...tedbir nafakası..." ifadelerinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 15.02.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının tanık beyanlarıyla belirlenmiş bulunmasına; çocuk için taktir edilen nafakanın hükmün kesinleşmesine kadar tedbir nafakası, hükmün kesinleşmesinden sonra iştirak nafakası; davacı kadın lehine taktir edilen nafakanın hükmün kesinleşmesine kadar tedbir nafakası, hükmün kesinleşmesinden sonra yoksulluk nafakası niteliğinde olduğunun anlaşılmasına göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna ve 67.20 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 09.12.2010 (prş)...

                  Ayrıca madde metninden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmayacaktır. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, T./Ateş, D.: Aile Hukuku, C. 2, İstanbul 2019, s. 302). Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır....

                    (YHGK 11.4.2007, E. 2007/12-179, K. 2007/198), (YHGK 19.1.1974; YHGK 1.5.1991) Somut olayda, davacı dava dilekçesinde; müşterek çocuk Batu Toprak için iştirak nafakası talep etmiş, mahkemece hükmün 2 numaralı bendinde müşterek çocuk Batu Toprak için dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasının davalıdan tahsiline şeklinde karar verilmiştir. Mahkemece, müşterek çocuk için talep edilen nafaka yoksulluk nafakası olarak isimlendirilmiştir. Eldeki davada müşterek çocuk için talep edilen nafaka, dava dilekçesinin içeriğine göre, iştirak nafakası mahiyetindedir. Mahkemece nafaka türünün yanlış nitelendirmesi talebin esasını değiştirmez. O halde, mahkemece; müşterek çocuk Batu için takdir edilen nafakanın iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi gerekirken, yoksulluk nafakası olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir....

                      UYAP Entegrasyonu