Dairemizin 2018/3393 esas ve 2018/14122 karar sayılı bozma ilamı ile karar yoksulluk nafakası dışındaki temyiz itirazları yönünden onanarak bu yönlerden kesinleşmiştir. Bozma ilamında, sosyal ekonomik durum araştırması tutanağının aksine, tanıkların bazılarının kadının terzi dükkanı ve düzenli gelirinin olduğunu ifade ettikleri belirtilmiş ve karar, mahkemece yeniden sosyal ekonomik durum araştırması yapılarak kadının kendisini yoksulluktan kurtaracak düzenli gelirinin olup olmadığının tespit edilmesi ve buna göre yoksulluk nafakası hakkında karar verilmesi gerektiğinden bahisle, bozulmuştur. Mahkeme tarafından bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ve “Mahkememizin 2017/639 esas, 2018/319 karar sayılı ilamındaki nafakanın kesinleşme ile birlikte kaldırılmasına” şeklinde hüküm kurulmuştur....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; boşanma sırasında davacı tam kusurlu bulunduğu halde davacı lehine yoksulluk nafakası takdir edildiğini, ancak müvekkilinin iyi niyetli olarak karara itiraz etmemesi neticesinde kararın bu şekilde kesinleştiğini, müvekkilinin halen temizlik görevlisi olarak çalıştığını, maddi durumunun iyi olmadığını, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Yapılan yargılama sonunda mahkemece; boşanmaya sebebiyet veren olaylarda daha ağır kusurlu olan tarafın yoksulluk nafakası taleplerinin dinlenemeyeceği, kusuru daha ağır olan tarafa yoksulluk nafakası bağlanmış ise de bağlanan yoksulluk nafakası miktarının arttırılmasına ilişkin taleplerin evleviyetle dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
Bu nedenle davacı kadına takdir edilen yoksulluk nafakasının TÜİK tarafından belirlenen yıllık Üfe oranı üzerinden artışı gerekir. İlk Derece Mahkemesince yoksulluk nafakasının arttırım talebinin reddi hatalı görülerek, önceki nafakanın Yıllık Üfe artış oranının altında kaldığından Üfe artış oranına göre tespit edilen 370,00 TL yoksulluk nafakasının davalıdan tahsiline, bu nafakanın her yıl TÜİK tarafından açıklanan ÜFE oranında artırılmasına karar vermek gerekmiş ve davacının bu yöndeki istinaf talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir. Tarafların gerçekleşen sosyal-ekonomik durumları, nafakanın niteliği, , müşterek çocuğun yaşı, zorunlu öğrenim döneminde bulunması temel ihtiyaçları ile eğitim öğretim ihtiyaçları nazara alındığında hükmedilen iştirak nafakası miktarı ölçülülük ve hakkaniyet ilkelerine uygundur. Bu nedenle davacının istinaf talebinin iştirak nafakası yönünden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, katılım ve yoksulluk nafakasının arttırımı istemine ilişkindir. Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmakla, inceleme, HMK'nun 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır....
Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında "asgari ücretle çalışılmakta bulunulması" bu itibarla asgari ücret düzeyinde gelir sahibi olmanın yoksulluk nafakası bağlanmasını veya yoksulluk nafakasının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir durum olarak kabul edilmemiştir. Ancak, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi, azaltılması talebini de içermekte olup, bu durum nafakanın miktarını tayinde ve indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Dosya kapsamına göre, davalıya yoksulluk nafakasının bağlanmasından sonra SGK dan 800 TL aylık bağlandığı anlaşılmaktadır. O halde;davalının aldığı maaş nazara alındığında; yoksulluğu ortadan kalkmasa bile mali durumunun olumlu yönde değiştiği dikkate alınarak nafakada hakkaniyete uygun bir oranda indirim yapılması gerekirken davanın tamamen kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında "asgari ücretle çalışılmakta bulunulması" yoksulluk nafakası bağlanmasını veya yoksulluk nafakasının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir durum olarak kabul edilmemiştir. Ancak, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi, azaltılması talebini de içermekte olduğundan, bu durum nafakanın miktarını tayinde ve indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır. O halde; çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, nafakanın kaldırılması isteminin aynı zamanda nafakanın azaltılması istemini de kapsadığı gözetilerek, davalının aylık düzenli olarak elde ettiği gelirin davalıyı yoksulluktan tamamen kurtarmadığı ancak mali durumunu olumlu yönde değiştirdiği gözetilerek, tarafların mevcut durum itibariyle sosyal ekonomik durumları da dikkate alındığında, nafakada hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapılması gerekirken davanın tümden kabulü ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
iadesiyle, nafakanın kaldırılmasını, bu talep yerinde görülmezse nafakanın aylık 5.000,00 TL'ye indirilmesini talep etmiştir....
Dava konusu olayda, davacı çocuğun, davalı annesinden talep ettiği nafakanın TMK.'nun 328/1.maddesinde düzenlenen "yardım nafakası" olduğu anlaşılmaktadır. Ancak mahkemece, hükmün 1.fıkrasında nafakanın sehven "yoksulluk nafakası olarak nitelendirildiği görülse de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün 1.fıkrasında yer alan "yoksulluk" ibaresinin çıkartılarak yerine "yardım" ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 43,95 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 11.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı (kadın) tarafından, kusur belirlemesi, manevi tazminat talebinin reddi ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı, dava dilekçesinde boşanmaya karar verilmesini ve 1000 TL nafakaya hükmedilmesini istemiştir. Talep edilen nafakanın açıkça tedbir nafakası olduğu belirtilmediğine ve tedbir nafakası için yasal olarak bir talebin bulunması da gerekmediğine göre, boşanma talebinin ardından ileri sürülen nafaka isteği, yoksulluk nafakasını da kapsar. (HGK.'...
Aile Mahkemesi'nde 31/11/2011 tarihli karar ile boşandıklarını, bu karar gereği davalıya yoksulluk nafakası ödemekte olduğunu, karar tarihinden sonra davalının asgari ücretten daha yüksek bir maaşla çalışmaya başlaması nedeniyle yoksulluk halinin ortadan kalktığını ileri sürerek, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ve davalının işe başladığı tarihten mahkemenin karara bağlandığı tarihe kadar alınan yoksulluk nafakalarının tarafına iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin kendisi için aldığı yoksulluk nafakası ile hayatını idame ettiremeyeceğini, çalışmak zorunda olduğunu, kirada oturduğunu, zor şartlarda geçindiğini, ayrıca davacının geçmişe dönük olarak ödemiş olduğu nafakaların iadesi talebinin kabulünün mümkün olmadığını, davalının işe başlamasının nafakayı resen kaldırmayacağını ve mahkeme kararının kurucu etki göstereceğini savunarak davanın reddini talep etmiştir....